Elektrik faturalarını görünce cereyan çarpmışa dönüyoruz.
Akaryakıt zamları veya çarşı pazar pahalılığı da insanımızı bunaltıyor kuşkusuz. Peki, buralara neden geldik? Nasıl geldik?
Eğer rotayı düzeltmek istiyorsak sorunların çıkış noktalarını gözden geçirmek zorundayız. Cumhuriyet tarihinde iki büyük kırılma noktası var.
Biri, İkinci Dünya Savaşı sonrasında “Sovyetler Birliği bizden toprak ve Boğazlar’da üs istedi” söylemiyle siyasetin ve ekonominin tamamen ABD ve Atlantik güçlerine bağlanması... İkincisi, 1980 sonrasında Turgut Özal’la birlikte liberal düzene yönelmemizdir.
Birinci hikâye etkisini bugün bile sürdürüyor. Solun oyları yüzde 35’i aşamıyor. Siyasette oylar sağ partilere yığılıyor. Sağa alternatif çözümler gündemde kendilerine yer bulamıyor.
İkinci kırılmaya gelince... 12 Eylül ve sonrasında liberal düzene dümen kırmamızla birlikte devlet kuruluşları tek tek özel ellere devredilmiş, rekabetin artmasıyla ekonominin canlanacağı öngörülmüştü. Ne var ki bu vaat ve öngörüler tutmamıştır.
Günümüzde tartışılması gereken iki ana konu, “Sovyetler toprak ve üs istedi” hikâyesinin iç yüzüyle, IMF kaynaklı ekonomi programlarının neden tutmadığı olmalı. Ancak, muhalefet partileri dâhil, kimse olayın bu yanıyla ilgilenmiyor. Aynı sistemle devam!
BEŞİNCİ AŞI
Beşinci aşımı olmak için sabah Aile Sağlık Merkezi’ne gittim. Kısa bir form doldurdum. O sırada hemşire hanım hangi aşıyı yaptıracağımı sordu.
- Türkovac, dedim...
Hemşire hanım bir dakika oturun diyerek içeri gitti. Yanımda aşı sonrası dinlenmekte olan derli toplu bir hanım oturuyordu. Merakla sordu:
- Beyefendi daha önce hangi aşıdan olmuştunuz?
- İki Çin, iki Piontek oldum.
- Biontek diyecektiniz herhalde.
- Doğru Biontek, Piontek nereden çıktı?
- Milli takımın Alman antrenörüydü bir zamanlar.
- Ha doğru, hey Allah.
- Şimdi neden Türkovac istiyorsunuz?
- Çeşit olsun diye... Hem milli aşı, hem de futbol maçlarında futbolcuların formalarında görüyorum, hoşuma gidiyor. Denemek istiyorum.
Hanımefendi güldü:
- Siz böyle denemeleri seviyorsunuz anlaşılan.
- Severim... Rus malı Sputnik geldi diye seviniyordum ama hâlâ çıkmadı. Yarın Astra Zeneca gelsin onu da olurum.
Hanımefendi garip garip baktı, sonra kalkıp gitti.
Bu arada içeri giden hemşire hanım döndü:
- Efendim bizde Türkovac yokmuş, dedi, onu hastanelerde yapıyorlarmış.
- Sizde ne var?
- Sinovac var, Biontek var, hangisini istersiniz?
- Karışık olmuyor mu?
Hemşire birden sinirlendi. Ben de uzatmadım:
- Piontek yapın, dedim.
NOT: Yukarıdaki satırlar baştan sona şakadır. İki doğru var. Bir: Türkovac aile hekimliklerinde yapılmıyormuş. İki: Beşinci aşımı Biontek olarak yaptırdım.
KAYIN
Genç ve başarılı bir gazeteci arkadaşla karşılaştım yolda. Durup konuştuk:
- Kutlarım, çok başarılı haberler yapıyorsun.
- Sağ olun ama herkes aynı fikirde değil.
- Kim mesela? Gazetedeki arkadaşların mı?
- Yoo, genel yayın müdürümüz dâhil hepsi beni övüyor.
- Kim başarılı bulmuyor?
- Kayınvalidem.
- Belki yakında o da kabul eder başarını.
- İmkân yok. Yazılarımı okumuyor ki. Sadece birkaç ayda bir maaşımı soruyor.
SÖZ
Okullar size okumayı öğretir ama neyi okumanız gerektiğini ancak kendi çabanızla öğrenebilirsiniz.
İBADET
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “İnsanın hayatında ibadet yoksa o insanın hayatının Allah indinde bir değeri yok” demiş.
Şu soruya da cevap bekleriz:
“İbadet var ama doğruluk, dürüstlük, adalet yoksa ne olacak?”
ALTILAR
Altı muhalefet partisinin toplantısından sonra yayımlanan bildiride hedefler arasında “herkesin inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye” sayıldığı halde “laiklik” konusunda tek bir sözcük geçmemesi garip karşılanmış. Daha önce yazdık. DEVA programında Atatürk ve Cumhuriyet sözcüklerine bir kez olsun yer verilmiyor. Laiklik sözü bir kez geçiyor. Saadet Partisi programında da laiklik ve Atatürk’ten hiç söz edilmiyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında “Laiklik tehlikede değildir” dediği ve sonradan laiklik ve laik eğitim konularında hep sessiz kaldığı biliniyor. Anayasa’nın ilk dört maddesinden de söz yok ortak bildiride.