Â
Süleyman Demirel yeğeni ve Egebank'ın eski sahibi
Murat Demirel'in bıçaklanmasıyla ilgili olarak
"Epey zamandır hedef gösteriliyordu, ağır tahrik vardır hakkında, yargısız infazların neticesi böyle yerlere gider" diyor... Kim bu tahrikçiler? Herhalde
Murat Demirel'in Egebank'tan 400 milyon dolar gibi bir parayı götürdüğünü, binlerce off - shore hesap sahibini mağdur ettiğini, buna rağmen tatlı hayatını sürdürdüğünü yazıp çizen gazeteciler... Paraları ütülen bankazedeler... Banka ile ilgili bilgi veren bürokratlar... vs...
      Önce
Murat Demirel'e geçmiş olsun diyelim... Saldırgan herhalde işlediği suçun cezasını çekecektir. Bu arada Sayın
Süleyman Bey'e soralım:
      - Acaba yeğeninizin de bazı tahrikleri söz konusu olabilir mi? Siz kendisine bu konuda bazı uyarılarda bulundunuz mu? Bak yeğenim, benim gölgeme sığınıp Egebank'ın içini boşalttın, binlerce vatandaşın parasını götürdün, benim sayemde mahkemeler senin hakkında ağır davranıyor... Sen bu durumda mahçup olup kenara çekilecek yerde milleti kışkırtır gibi tatlı hayat yaşıyorsun. Swiss Otel'in kral dairesinden, Marmaris'teki yatından millete nanik yapıyor, onlarla alay ediyorsun. Biraz ayıp ediyorsun,
      Falan dediniz mi? Acaba tahrik meselesini önce ona anımsatsanız daha iyi olmaz mıydı?
Kotil'i anarken...
      Ölümünün 8'nci yılı nedeniyle dün mezarı başında anılan İstanbul'un eski Belediye Başkanı
Aytekin Kotil'i, biz de kendisinden bizzat dinlediğimiz bir küçük öyküyle analım...
     Â
Aytekin Bey Belediye Başkanlığı koltuğuna yeni oturmuş. Kentin dört bir yanından susuzluk şikayetleri geliyor. Tavsiye üzerine Sular İdaresi Müdürlüğüne yeni biri atanıyor. Kısa süre sonra su şikayetleri duyulmaz oluyor.
Kotil yeni müdürü çağırıp soruyor:
     Â
- Yahu arkadaş su üretiminde artış olmadığı halde şikayetler kesildi. Nasıl başardın bunu?      - Basit efendim, diyor müdür, hangi semtten şikayet gelirse o semte su veriyorum, bir başka semtten kesiyorum. Böyle böyle kesintileri sesi çıkmayan semtlere aktardım. O yüzden şikayetler kesildi.
      Bugün Türkiye'de uygulanan genel politika da bu değil mi? Sesi çıkan, güçlü ve örgütlü kesimler mamalanarak sesi kesiliyor. Ekonominin yükü sesi çıkmayan kesimlerin sırtına yükleniyor. Vaziyet böyle idare ediliyor.
Haydi vatandaÅŸ!
      TEDAŞ'ın zararı artık tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştı... Elektrik fiyatlarına hemen okkalı bir zam yapılmazsa sonbahardan itibaren kesintiler ve karanlıkta kalmamız kaçınılmaz olacaktı... Abonelerden, sabit ücret alınması zorunluydu... Derken kamuoyu tepki gösterdi. Sabit ücret haracından iki gün içinde vazgeçildi. Demek ki tavır konulunca devleti hasbelkader ele geçirmiş ekibin değil, vatandaşın dediği oluyor... Tepkisiz vatandaşın dikkatine...
Florida göçmeni..!
      İzmir'de Balçova Barajı'nı besleyen derelerde bilimsel çalışmalar yapan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi ekibi, Balçova Deresi'nde çok sayıda
"Florida kaplumbağasına" rastlamış. Ekip önce hayrete düşmüş: Ne işi var Florida kaplumbağasının Ege'de?.. Sonra anlaşılmış ki... Bunlar evlerde beslenmek üzere ithal edilip evcil hayvan pazarlarında satılan kaplumbağalar.. Ana babalar tarafından çocukları mutlu etmek için satın alınmış... Ancak bakımında çıkan sorunlar nedeniyle bir süre sonra getirilip dere kenarına bırakılmış... Dişili erkekli kaplumbağalar üremelerini orada sürdürmüş. Sayıları artmış... Ekolojik dengeyi zorlayan bir gelişme... Ama
"Kadere bak!" dedirten bir vak'a aynı zamanda...
Sezer'in 'eksi'leri!
      Profesör
Türker Alkan, dün Radikal'deki yazısının bir yerinde Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in
"eksi"lerini sıralamış...
      "Anayasa'yı bir kez delsek ne olur yani" demiyor.
      Renkli donla asker teftişine çıkmıyor.
      "Dün dündür, bugün bugündür, yarına Allah kerim" demiyor.
      "Efendim, Muhabbet Kuşu Sevenleri Derneği'nin Genel Kurulu var, bir açılış konuşması yapsanız da kuşseverlerin desteğini alsanız" türünden davetlere iltifat etmiyor.
      "Bir kez daha seçilmek için ne yapsam, nasıl kurnazlıklar planlasam" diye bir derdi yok.
      "Hangi partiyi tavlasam da kendime bir taban oluştursam" hesapları içinde değil.
      Her akşam televizyonların haberlerinde onbir defa gözükmeyi amaçlamıyor.
      Her fırsatta uzun uzun nasihatler etmiyor, sanki herşeyi sadece ve sadece o bilirmiş gibi her konuda ahkam kesmiyor.
      Dini siyasete alet etmiyor.
      ***
      Sayın Cumhurbaşkanı kimilerine ters gelen bu davranışlarına önceki gün bir yenisini ekledi... Tuttu önüne uzatılan memurlarla ilgili KHK'de Hükümet'ten yana değil hukuktan yana tavır aldı. Oysa ne güzel alışmıştık Hükümet ve Ordu ile "al gülüm ver gülüm" çalışan eyyamcı cumhurbaşkanlarına.
      Sayın
Sezer, KHK konusunda hukuk yanında tavır aldığını göstermek yanında Hükümet'in ne kadar hukuktan habersiz olduğunu sergiledi.
      Cumhurbaşkanı ret gerekçelerini sıralarken diyor ki:
      - Disiplin suç ve cezaları KHK'lerle düzenlenemez... Ancak yasayla düzenlenir.
      - İrtica ve bölücü eylemleri görülen memurların işten uzaklaştırılması için yasalarda hüküm vardır. Devlet Memurları Yasası'nın 125'inci maddesine göre "ideolojik ve siyasi amaçlarla kurumların huzur ve sükununu bozanlar"ın memuriyetine son verilebilir.
      - KHK'de sayılan suçlar "Memur yemini" içinde mevcuttur. Memur yeminine aykırı hareket edenlerin işine son verilebilir.
      Bu Hükümet'in söz konusu KHK ile amacının devletten irtica ve bölücüleri ayıklamak olmadığı açıkça görülüyor. Peki amaç neydi? İstikrar programıyla boğazı sıkılan ve türlü çeşitli eylemlere girişmek eğiliminde olan memurları zapt ü rapt altına almak... Kapıkulu olmayanın canına okumaktı gibi geliyor bize...
      *
Temel, işe başvurmuş, almamışlar. Sebebini
İdris'e şöyle anlatmış:
     Â
- Tam alaydılar işe... Holdingin sahibi hanum celdi, referansımı costermemi istedi. Yanlış şey costerdim herhalde ki, kovdi benu.Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr