Haber zaman zaman gazete köşelerinde göze çarpıyor:
      "MHP hızla kadrolaşıyor..."
      Acaba bu haber insani düzeyde ne anlama geliyor? Bu kadrolaşma sırasında insanların haysiyetiyle hatta hayatıyla nasıl oynanıyor?
      Bir acı misal...
     Â
Ümit Akgül (53) PTT'nin çeşitli kademelerinde 25 yılı aşkın süre çalışan bir devlet görevlisi... Son 15 yıl boyunca İzmir'de görev yapmış, son görevi Konak İlçesi Posta Telgraf Müdürlüğü olmuştur.
     Â
Ümit Akgül yaz başında ani bir emirle Konak ilçesinden Tunceli ili Mazgirt İlçesi Posta Müdürlüğüne tayin ediliyor. PTT'ye çeyrek asır başarı ve dürüstlükle hizmet etmiş olan
Ümit Akgül, tayinden ziyade sürgün anlamına gelen bu tasarrufa çok üzülüyor.
      Buna rağmen yeni görevine gidecektir. Ancak geçmişte "by pass" ameliyatı da geçirmiştir. İzmir'de hastaneye başvurup sağlık kontrolü yaptırıyor. Hastane kalp fonksiyonunda azalma saptıyor. Mutlaka tam teşekküllü hastanenin bulunduğu bir ilde görev yapması gerektiğini rapor ediyor.
      Ne var ki bu rapor Ulaştırma Bakanlığı bürokratlarına bir şey ifade etmiyor.
     Â
Ümit Bey çaresiz Tunceli'nin yolunu tutuyor. Üç gün Mazgirt'te kalıyor. Anlıyor ki üniversite çağındaki iki çocuğu ve eşiyle bu yaştan sonra burada yaşaması mümkün değildir. İzmir'e dönüyor. Emekliliğini istiyor. Ekim ayının ilk haftasında bu defa emeklilik işlemleri için tekrar Mazgirt'e gidip dönüyor. Maddi durumu ancak otobüsle seyahate yetiyor... Üzüntülerinin üzerine otobüs yorgunlukları biniyor.
     Â
Ümit Akgül'ün kalbi artık daha fazlasına dayanamıyor. Kadrolaşma kurbanı Müdür, 17 Ekim günü İzmir'de belediye otobüsünde kalp krizi geçirerek yaşama veda ediyor. Bir ömür boyu süren hizmeti, bir boş koltuk sağlama uğruna, işte böyle ödüllendiriliyor!
Bahane
      İçişleri Bakanlığı Çankaya Belediye Başkanı
Haydar Yılmaz için soruşturma başlatmış.. İki suçundan en ağır olanı, bir memura çalışmadığı halde para ödemekmiş. Merkez valisi bir dostumuza dün sorduk:
      - İçişleri Bakanlığı bünyesindeki merkez valisi ve merkez emniyet müdürlerinin sayısı kaçtır?
      - Yüzün üzerinde.
      - Bunlar işe gelir mi?
      - Yerleri yoktur gelmezler.
      - Maaş alırlar mı?
      - Tıkır tıkır...
      Mülkiyeli bir dostumuz dün ziyaretimize gelmişti. Görevini sorduk:
      - Merkezde müşavirim...
      - İşe gidiyor musun?
      - Yerim yok ki gideyim...
      - Maaşını alıyor musun?
      - Aç mı oturacığım...
      - Senin gibi kaç kişi var?
      - En az kırk...
      Bu durumda
"sadece bir tek" boş oturan memura maaş verdiği için Çankaya Belediye Başkanı
Haydar Yılmaz'ı tebrik etmek gerekmez mi?
      Gerekir tabii.. Ancak o bir CHP'li...
      Teftişe tabi olması da anlaşılıyor ki bu yüzden...
      İçişleri Bakanlığı'nı gösterici inandırıcı ve tutarlı icraat dolayısıyla kutluyoruz!
Galatasaray sorunu
      İki yıl önce Eurosiasat uydusunun tezgaha konması nedeniyle Montecarlo'ya gitmiştik. Nice Havaalanı'na indik. Pasaport kontrolünden geçmeden önce orada bulunan ve aramızdaki konuşmalardan dilimizi merak eden Fransız memurlar sordular:
     Â
- Hangi ülkeden geliyorsunuz:      - Türkiye'den...
     Â
- Aaaa Galatasaray, sözü çıktı o anda ağızlarından...
      Türkiye deyince akıllara çoğu yerde artık ilk olarak Galatasaray geliyor...
      Galatasaray artık bir Dünya markasıdır. Bu marka ne üç beş futbolcunun şımarıklığına, ne birkaç Rumen'in kaprisine teslim edilemez. Bugüne dek hizmeti geçenlere teşekkür etmeli.. Galatasaray yeniden yapılandırılmalıdır... Çünkü bu takımın sırtında yalnızca kendi taraftarı yok... Bütün Türkiye var...
Denizli
      Okurumuz
Mustafa Öncül diyor ki:
      - Fenerbahçe'nin aldığı her kötü (ya da iyi olmayan) sonuçtan sonra yönetim "Mustafa Denizli'ye güvenimiz tam. Arkasındayız" diye açıklama yapıyor. Açıklamalar neredeyse rutine bindi. Gelecek haftalarda Yönetim hasbelkader açıklama yapmayı unutursa...
Mustafa Denizli kara kara düşünecek;
"Acaba yönetim bu kez arkamda değil mi? Bana güvenleri son mu buldu?" diye... Benden anımsatması...
Aklınla bin yaşa!
      Adam bir başka şehirdeki kız arkadaşına doğum günü armağanı gönderecek. Antikacı dükkanına girip etrafa şöyle bir göz gezdirmiş... Bütün parçalar ateş pahası. Gözüne köşede kırık bir vazo ilişmiş... Onun fiyatı da ucuz mu ucuz...
     Â
- Bunu gönderiririm, yolda kırıldı zanneder, diye düşünmüş adam.
      Kız arkadaşının adresini vermiş... Kırık vazoyla birlikte posta ücretini de ödeyip çıkmış dükkandan.
      Bir hafta sonra kız arkadaşından mektup:
     Â
- Hediye için teşekkürler. Çok düşüncelisin... Kırık parçaları da ayrı ayrı sardırmışsın... Vazo daha fazla parçalanmadan elime geçti...Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr