Kızlarımızı üniversitede okutmak konusunda bir sıkıntımız yok ama yönetime gelmelerini de istemiyoruz...
YÖK’ün verdiği rakamlar bunu gösteriyor...
Yüksek öğretime kayıtlı öğrenci sayısında geçen yıl kızların oranı ilk kez erkekleri geçerek yüzde 50,8’e ulaşmıştı. 2024’te bu oran kızlar lehine daha da artarak yüzde 51,7’ye yükseldi.
Akademisyenlere gelince... Türkiye’deki üniversitelerde toplam 181.498 öğretim elemanı bulunuyor. Bunlardan 97.291’i erkek, 84.207’si kadın. Buna göre kadın akademisyenlerin oranı yüzde 46,4’e yükselmiş oldu. Bu oran Avrupa ve OECD ülkelerindeki yüzde 43 olan kadın akademisyen ortalamasının üstünde...
Türkiye’deki üniversitelerde kadın akademisyenler arasında 12.296 profesör, 9.947 doçent, 20.728 doktor öğretim üyesi görev yapıyor. Profesörlerin yüzde 34,3’ü, doçentlerin yüzde 41,8’i, doktor öğretim üyelerinin yüzde 47,4’ü yine kadınlardan oluşuyor.
Kadınlar üniversite eğitiminde bu kadar geniş şekilde yer alırken yönetimde hemen hiç görünmüyorlar. Örneğin, rektör atanan 128 devlet üniversitesinin sadece 5’inde (yüzde 3,90) kadın rektör görev yapmakta. Vakıf üniversitelerinde tablo devlete göre biraz daha iyi durumda. 74 Vakıf üniversitesinin 14’ünde (yüzde 18,92) kadın rektör bulunmakta.
Kadınlar yöneticilikte erkeklerden daha mı başarısız? Sanmıyoruz...
Bu sonucun başka nedenleri olmalı...
GEÇİT
Buna ne kaza denir ne kader... Ömür boyu gözyaşı dökseniz yetmez.
İstanbul Bakırköy’de bir TIR üst geçide çarparak yanındaki otomobilin üzerine devriliyor. Aracın içinde genç bir anne baba ile iki küçük çocuğu vardır. TIR’ın devrilmesiyle otomobil yamyassı oluyor ve içindeki dört masum anında can veriyor.
Üst geçidin yüksekliği 4 metre... TIR şoförü benim aracım 3,80 metre olduğundan yan geçidi kullanmadım diyor. Mühendis dostumuz Semih Kalkanoğlu gönderdiği notta:
- Halbuki TIR’ın dorsesinin olay anında yüksekliğinin 4.11 metre olduğu BOSCH ölçüm cihazı ekranından görülüyor, demiş...
Geçide geçen yıl da bir TIR takılmış ama ölen olmamış. Anlaşılan geçidin yüksekliğini artırmak lazım. Yapılması gereken basit... Köprünün altındaki zemini yarım metre kazarak aşağı alacaksınız, o kadar...
Bunları yapmak zor... İnsanların ölümüne ağlamak kolayımıza geliyor...
PENALTI VAR MI?
Bendeniz 70 küsur yıldır ligleri ve maçları izlerim... Böyle bir lig sezonu hiç görmedim... Siz de izliyorsunuzdur. İki büyük takım şampiyonluk için çekişiyor ve bu takımların her maçından sonra penaltı kavgası yapılıyor. Ya verilmeyen penaltı konuşuluyor ya da verilen penaltı, gerçek mi değil mi, o tartışılıyor. Sabahlara kadar televizyonlarda “Penaltı mıydı, değil miydi” muhabbeti var. Neden mi böyle oluyor? Çünkü bu iki güzide takımımız tıknefes oldu, penaltı ikramı almadan maç kazanamıyor. Karşılarındaki lig sonuncusu bile olsa oynadıkları futbol maçı kazanmalarına yetmiyor. O yüzden umutlar piyangodan çıkacak penaltılara bağlandı. En iyisi maçlar hiç oynanmamalı, karşılıklı 5’er penaltı atılarak sonuca bağlanmalı. Böylece ne oyuncular yorulur ne seyirciler, ne de hakemler... Bu arada maç boyu penaltı piyangosu bekleyen seyirciler de penaltıya doymuş olur!
FİNDUK
Gazetelerde Ordu kaynaklı haber:
“Ordu’da fındığın kilosu serbest piyasada 125 lira.”
İstanbul’da ünlü bir kuruyemiş mağazasında çifte kavrulmuş fındığın kilosu 750 lira...
Fiyat zıplamış.
Şevket Arıkan mesaj geçiyor
“Ortalama 2 kg fındıktan yüzde 48 gibi bir iç fındık çıkar... Kavurma ile bu oran daha da düşer... Ama aradaki kar marjı yine de çok yüksek.”
Fındık da aynen diğer ürünler gibi...
Ne üretici kazanıyor ne tüketici...
Aradakiler alıyor tadını...
LİSTELER
Karar resmî gazetede geçen yıl aralık ayında yayınlandı...
Lokanta, restoran, kafe, pastane ve benzeri hizmet sunulan işyerlerinde fiyat listeleri giriş kapısının önüne ve masaların üstüne, tüketiciler tarafından kolaylıkla görülebilir şekilde konulacaktı.
Uygulama 1 Ocak 2024 tarihinde başlayacaktı...
Mart ayını yarıladık...
Kaç lokanta ve kafenin kapısında ve masaların üzerinde yemek ve fiyat listesi görüyorsunuz...
Eğer denetim mekanizması işletilse karar mutlaka uygulanırdı.
Anlaşılan denetim uygulanmıyor.
O zaman bu karar neden alındı?
KİTAP...
“Baron İstilası” Araştırmacı gazeteci Timur Soykan’ın bu kitabında isim, yer, zaman, mekân belirtilerek İstanbul’da üslenen çetelerin marifet ve faaliyetleri polis romanı tadında anlatılıyor... İnanılmaz olaylar geçiyor kitapta…