Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Milyonlarca İstanbullu biraz nefeslenmek, bir parça Osmanlı tadı almak isterse nereye koşar? Herhalde öncelikle rahmetli Çelik Gülersoy’un yoktan var ettiği bahçelere, köşklere, kahvelere, otellere. Gülersoy’un, başkanı olduğu Turing Kurumu’nun imkânlarıyla yıkılmaktan kurtarıp ayağa kaldırdığı ve İstanbul’a kazandırdığı tesislerden bazılarını anımsayalım:

“- Yıldız Parkı ile içindeki Malta ve Çadır Köşkleri, Pembe ve Yeşil Seralar

- Emirgan Korusu ile içindeki Sarı, Beyaz ve Pembe Köşkler;

- Çubuklu Korusu ve Hidiv Kasrı;

Haberin Devamı

- Çamlıca Tepesi Tesisleri;

- Fenerbahçe Parkı ve Romantika Kahvesi

- Kapıkule Tesisleri

- Sultanahmet Yeşil Ev Oteli, Ayasofya Konakları, Konukevi Oteli, Sarnıç Restoran.

- Büyükada Fabiato Köşkü, vd.”

Çelik Bey gece gündüz çalışır, İstanbul’un eski renkli mekânlarının tarihini yazardı. Tam 65 kitap yayımlamıştı. Bu arada gittiği dış gezilerde sahafları dolaşmış, İstanbul’la ilgili ne kadar kitap, harita, resim, gravür bulduysa satın almış, kendi kitaplığını da armağan ederek, Soğukçeşme’deki muhteşem İstanbul Kitaplığı’nı kurmuştu.

Çelik Bey 6 Temmuz 2003 tarihinde vefat etti. Ölümünün 20. yılında (6 Temmuz 2023) bu İstanbul âşığını saygıyla anıyoruz. Beklerdik ki İBB de onunla ilgili bir anma töreni düzenlesin, yeni kuşaklara onu tanıtsın. Ama nerede? İstanbul’u dümdüz eden Adnan Menderes’in her yıl kabrine gidip ruhuna Fatiha okuyanlar Çelik Bey’i bir tweet ile dahi anmıyorlar.

İstanbul aşkı

İYİLİK

İYİ Parti kurucularından Ahmet Erozan, partisinin milletvekili listesine konulmadığı için Meclis dışında kaldı. Ahmet Erozan bu kararı beklememekle birlikte, önemli bir jestte bulunarak Meclis Başkanlığı’na yazı yazdı ve peşin aldığı üç aylık maaştan ne kadarını geri vermesi gerektiğini sordu. Meclis Başkanlığı Erozan’a 150 bin 470 lirayı iade etmesinin uygun olacağını belirtti.

Yeni dönemde milletvekili seçilmeyen tüm vekillerin Meclis’e bu miktarda borcu var. Ancak Erozan’dan başka kimse böyle bir jestte bulunmadığı gibi Meclis Başkanlığı da henüz bu borçlarla ilgili bir açıklama yapmış değil.

Haberin Devamı

200’ü aşkın milletvekilinin bu paraları iade etmesi gerekiyor.

Vekillerin sık sık sözünü ettiği “kul hakkı” bunu gerektiriyor.

CİMRİ ADAM

Ünlü yazar Aziz Nesin’in 28. ölüm yıl dönümüydü 6 Temmuz. Aziz ağabeyi anarken bir anımızı ekleyelim.

Sene 70’ler… Ben o yıllarda Günaydın’da çalışıyorum. Aziz Nesin’le yeni tanışmışız. Bir gün Kadıköy’den Eminönü’ne giden vapurun girişinde karşılaştık. Hoş beş falan. Bana kısa süre Günaydın’da çalıştığını anlattı. Ona resim altı yazdırmak istemişler, pek sevmemiş o işi. Kısa sürede ayrılmış. Eğlenceli yolculuk çabuk bitti. Vapurdan çıkarken sordu:

- Sirkeci’den Yeşilköy havaalanına dolmuş kalkıyormuş yerini biliyor musun?

- Valla bilmiyorum, dedim, neden sordunuz?

- Ben uçakla Ankara’ya gideceğim de…

Elindeki küçük bavulu da o anda fark ettim.

- Abi dolmuş ne zaman dolar, ne zaman kalkar belli olmaz, siz taksiyle gitseniz…

- Taksi çok para ister, dedi, dolmuş herhalde çok beklemez, en iyisi ben dolmuşla gideyim.

Ve Sirkeci garına doğru yürüyüp gitti.

Haberin Devamı

Ne cimri adam, dedim içimden.

Berbere para vermemek için saçlarını kendisinin kestiğini de bir yerde okumuştum.

Çok cimri olduğunu kimi arkadaşlar da anlatmıştı. Bir süre sonra Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın öyküsünü öğrendim.

Aziz ağabey kimsesiz çocukları alıyor Çatalca’daki yuvada bakıyor, eğitiyor, büyütüyor, yetiştiriyordu.

Kazandığı bütün parayı bu yuvaya harcıyor, kendi boğazından kesiyor, öksüz çocuklara yediriyordu.

Bütün kitap gelirleri Vakfa gidiyordu.

Ölene kadar Nesin Vakfı’nı yaşattı, öldükten sonra bu görevi oğlu Ali devraldı.

Böyle adamdı Aziz Ağabey.

OMUZLAR

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Meclis kürsüsünde gündem dışı konuşuyor. Geçen dönem bakanlık yaparken bu dönem milletvekili olan yeni üyelerden söz ediyor:

- Yeni gelen eski bakan vekillerimiz var. Koridorlarda korumalarla dolaşıyorlar (CHP sıralarından alkışlar). Gazi Meclis’te kimi kimden koruyor bu korumalar? Bazen bize, bazen de çalışanlara omuz atarak geçiyorlar koridorlardan...

Gazi Meclis’le ilgili yeni yakınmalardan biri de bu.

LAFAZAN

Yazılarımızda kâh “söz” kelimesini kâh “laf”ı kullanıyoruz… Okurumuz merak etmiş:

- Neden eş anlamlı sözcüklerin kâh birini kâh ötekini kullanıyorsunuz?

Kısaca yanıtlarsak…

İki sözcüğün eş anlamlı olabilmesi için birbirinin yerine konulabilmesi gerekiyor. Söz ve laf sözcükleri bu özelliğe uygun görünmüyor.

Özellikle türetilen deyimler fark yaratır.

Örneğin…

Söz vermek, söz kesmek, söz almak gibi deyimleri laf vermek, laf kesmek, laf almak şeklinde ifade edemeyiz. Sözlük yerine laflık demiyoruz mesela. “Laf ola beri gele” yerine “Söz ola beri gele” diyemeyiz. İki kelimenin kullanım yerleri görüldüğü gibi epey farklı.