Ziraat Bankası’nın 4 milyar lirayı Marmaris’ten bir saat ötedeki Muğla’ya 29 milyon TL karşılığında havale ettiğini yazmıştık.
Her banka havale ücretini tutturabildiğine saptıyor adeta...
Hollanda’dan yazan Kenan Tutak diyor ki:
- Yazınızı okuyunca buradaki bankama (ABN Amro) telefon edip, Türkiye’ye para havale etmenin kaça mal oldugunu sordum. Sadace 7 euro (9-10 milyon TL) civarındaymış. Ayrıca ne miktar göndereceğiniz önemli değil. 1 euro da olabilir 10 bin euro da... Havale ücreti değişmiyor. Uzaklık yakınlık veya havalenin acil olup olmaması da ücreti değiştirmiyor. Burada önemli olan işlem. Bu işlem bankaya kaça mal oluyor?Havale ücreti buna göre saptanıyor.
Peki Türkiye’de bu ücret neye göre saptanıyor? Pek yanıtlanacağını sanmamakla birlikte, soruyu bizim banka yöneticilerine yöneltelim?
Ücretler işlemin maliyetine göre mi, yoksa bankanın zararlarını kapatmakta müşteri başına düşen fedakarlık payına göre mi saptanıyor?
Anadilini unutanın, başka bir dili kavraması mümkün değildir...
Beşiktaş takımının çalıştırıcısı Christoph Daum kokain kullanmak suçundan Almanya’da yargılanıyor. Alman teknik adam Eylül ayından bu yana tam 27 kez duruşma için Almanya’ya gidip geldi... Neredeyse haftada bir duruşma yapıldı... Durumdan vareste tutulmadı. Suçu tekrarlayalım; 100 gram kokain kullanmak.
Daum Türkiye’de yüz milyonlarca dolarlık yolsuzluktan yargılansa üç beş ayda bir duruşma sırası gelecek, o duruşmalardan da çok muhtemelen vareste tutulacaktı... Ülkemizin her yönden cennet olduğunu söyleriz de kimse inanmaz...
Fransa’daki dostumuz Şehmuz Güzel hafta sonunda bir Fransız köyüne uğramış. Adı "Brigandville"... Türkçesi "Eşkıyakent"... Böyle bir ada layık çok beldemiz vardır. Fransızlar isim hakkı da istemez.
Acele kopyalayalım...
Bizim Emre ve Okan’ın da kadrosunda yer aldığı İnter takımı İtalya liginde şampiyonluğu emin adımlarla ilerliyor. Takımın Arjantinli çalıştırıcısı Hector Cuper ününe ün katarken, ağzından düşmeyen şu slogan da dillerden düşmüyor:
"Ganeremos todo y contre todos" yani
"Herkese karşı ve her şeyi kazanacağız."
Turgut Özal’ın eski koruma müdürü ANAP milletvekili Musa Öztürk’ün şirketi Bene, BOTAŞ’tan 3 trilyonluk ihale kazanmış. İhale baştan aşağı usulsüzmüş. Yaptığı inceleme sonucu "bu ihale şaibeli" diyen müfettiş kızağa alınmış.
Haber bir gazetede çıktı. Diğerlerinde görünmedi.
Eskiden yolsuzluk haberi büyük haberdi. Artık vakayı adiye...
Vurgun ANAP kaynaklıysa iyice normal sayılıyor.
Zülfü Livaneli geçenlerde şöyle yazıyordu:
... Sözün bittiği bir nokta da "yolsuzluklar" konusu.
Bu konuda ne çok yazı yazıldığını hatırlayın; ne çok televizyon konuşması yapıldı; ne sözler verildi.
Ama hepsi sözde kaldı bunların; ve şimdi söz de bitti.
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’nın işin can damarını bularak belirttiği gibi, siyasiler ve bürokratlar da yargılanmadan, yolsuzlukla mücadele mümkün değil.
Eğer bu yasal düzenlemeler yapılmaz ise, yaptığınız şey bol bol laf etmekten öteye gidemiyor.
Sistemi elinde tutanlar da "sözöden bir zarar gelmeyeceğini iyice anlamış durumdalar.
Kös dinliyorlar.
Köşe yazarları elli yıldır, sistemin aksaklıklarını gösteriyor.
Aldırmıyorlar; artık tehlikeli bile bulmuyorlar bunları.
Çünkü sistemin sözle ve fikirle değiştirilemeyeceğini anlamanın rahatlığı var içlerinde.
***
Hükümet Programıyla söz verilmişti... Ecevit hükümeti siyasetçi dokunulmazlığını kaldıracak, suçluya yargı yolu açılacaktı. Dürüst lider sözünü tutmadı. Üstelik yolsuzluk yapan bürokratların yargılanmasını zorlaştırdı. DGM’lerin yetkisini daralttı. Savcıları sindirdi.
Sözün etkisi de uçunca soygun ve vurgunun önünde engel kalmadı.
Türk Gübre Sanayi Anonim Şirketi’nde aşçıyı daire başkanı, berberi şef yapmışlar. Tarım Bakanı çiftçi mi sanki!..