Pazar günü hafif bir beyin cimnastiği yorgunluk alır diye düşündük. Buyrun birlikte kafa yoralım...
Bir gemide çalışan 200 kişi aldıkları maaşları (altın paralar) tahta kasalarında saklıyorlar... Bir gün gemi fırtınaya yakalanıyor, bütün tahta kasalar kırılıyor, paralar saçılıp birbirine karışıyor.
Fırtına dindikten sonra paralar bir büyük sandıkta toplanıyor.
Kaptan herkesin birikmiş kaç parası varsa iade edecek... Ama bu işi adil şekilde nasıl çözecek? Sorun şu...
Herkes kendi kasasında ne kadar para olduğunu biliyor ama diğerlerinin kasasında ne kadar olduğunu bilmiyor.
Bu durumda herkes kendisine soruldugunda eskiden sahip olduğu miktarı abartabileceğinden... Kaptan paraları eski sahiplerine, bir yanlışlığa yol açmadan nasıl dağıtabilir? (Yanıt: Pazartesiye)
Dürüst adamlar, üçkâğıtçıların üzerine uzanıp semireceği yumuşak minderlerdir...
Cuma günü ilk seansta Tüpraş hissesi ortalama 6700 lira... Piyasa durgun. Birden "D. Yatırım" 500 bin lot alım yapıyor (3.3 trilyon)... Seans bitiyor.. 15 dakika sonra Özelliştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar’ın olumlu açıklaması geliyor. Tüpraş ikinci seansı 7400’den kapatıyor. Uğur Bayar’ın açıklamasını önceden hisseden(!) D.Yatırım bir günde 330 milyar kâr sağlıyor. Soru: 330 milyarı kimler paylaştı?
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Yaser Arafat’a telefon ederek:
- Geçmiş olsun, demiş.
Arafat:
- Teşekkür ederim; ama, demiş, asıl size geçmiş olsun.
- Neden?
- İsrail er geç benim etrafımdaki ablukayı kaldırır; ama öyle görünüyor ki bir kısım medya sizin etrafınızdaki kuşatmayı, sizi bıktırana kadar kaldırmayacak...
Başbakan Ecevit DSP Grup toplantısında İsrail’in Filistin halkına karşı "soykırım" uyguladığını söylüyor... Ortalık birbirine giriyor. Musevilerin tepkisi üzerine Başbakan geri vitesi arıyor. Bulamıyor. Afganistan Başbakanı Karzai’den "Genel Müdür" diye söz etmesi başka âlem. Ecevit’in grup konuşmasında bir gafı daha var. İsrail Başbakanı Sharon yerine Sheraton diyor. Bu gaf gazetelerde yer almıyor. Demek ki basın bütün gaflara yetişemiyor. Türkiye işte böyle bir Başbakan’la yönetiliyor. Daha vahim olanı... Ondan iyisi bulunamıyor...Bulunsa da iktidara getirilemiyor.
Hyatt Regency otelinde Dünya Bankası ile bizim Sağlık Bakanlığı’nın ortak basın semineri... Persona İletişim Şirketi’nin Müdürü Perran Ersu oturumu pek güzel yönetiyor. Ancak basın seminerinde bir eksik var. Basın yok... 100’ü aşkın gazeteci davet edilmiş ama topu topu 10 - 15’i gelmiş... Dünya Bankası tütün uzmanları Dr. Joy De Beyer ve Dr. Ayda Yürekli basının sağlığa bu yakın ilgisine şaşırmış olmalı! Buna rağmen hem onlar hem Prof. Elif Dağlı, Doç. Zeynep Önder, Sağlık Bakanlığı yetkilisi Dr. Tahir Soydal özlü konuşmalar yapıyorlar...
Sigara artık salgın hastalık sayılıyor.
Türkiye’de her yıl en az 100 bin kişiyi, dünyada 4 milyon insanı öldürüyor.
Sigaraya bağlı hastalıkların tedavisi Türkiye’den yılda 1 milyar dolar götürüyor.
Toplantıya dinleyici olarak katılan bir hekim:
- Sigara en büyük kitle imha silahıdır, diyor, George Bush Saddam’dan önce ülkesindeki sigara fabrikalarını bombalatsa iyi olur..
Levent Kırca "Olacak O Kadar" da Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği "4 hafta sigarayı bırak" kampanyasını gırgıra almış. Sigarayı bırakan işçi sinir krizlerine giriyor, yeniden sigaraya sarılınca rahatlıyormuş. Dünya Bankası uzmanları, ( Kırca’yı kastetmeden) büyük sigara tekellerinin tiyatro ve sinemacılara lehte propaganda için maddi destek sağladığını anlattılar. Uyuşturucu uzmanı Doçent Mansur Beyazyürek: "Eroin komasına giren birisine de eroin verirseniz rahatlar" dedi "Ama bu eroinin iyi birşey olduğunu göstermez"...
Bir ara ekranda Marlboro reklamlarından tanıdığımız kovboylar göründü. Biri ötekine diyor ki:
- Akciğerimi özledim Bob...
Rakamlara bakılırsa biz milletçe akciğerimizi özlemekteyiz. 1984 sonrası sigara tüketimi bizde yüzde 80 artmış. ABD’de aynı sürede yüzde 30 azalmış. Sonuçta hem cepten yiyoruz hem akciğerden...
Başbakan Ecevit, Afganistan başbakanı Karzai’ye "Afganistan genel müdürü" demiş.
Para karşılığında asker gönderdiğimiz için orayı şirket sanmış olabilir...