Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Saatli Maarif Takvimi'nin 18 Ekim yaprağında bir nükte...
       ...Ahmet Rasim'in gazetedeki günlük fıkralarında, sık sık bakanlardan Hasan Rahmi'nin adı geçiyor, ama o, bunu H. Rahmi olarak yazıyordu. İkdam gazetesinin sahibi Ahmet Cevdet Bey bir gün ona sormuştu:
       - Hazret, Hasan Rahmi'yi neden H. Rahmi olarak yazıyorsun?
     ÂAhmet Rasim gülümseyerek dedi ki:
     Â- BeÅŸ parası yokken iki yılda yükünü tutan kimseye "Harami" denmez de ne denir?

Banka lisanı

       Türk Dil Kurumu, günlük konuşmada yaygın olarak kullanılan yabancı kökenli kimi sözcüklere "Türkçe" karşılıklar bulmuş, bunların kullanılmasını öneriyor... Mesela... "Zapping"e "Geçgeç" demişler...
       Jogging'e "Koşmaca"... Timing'e "Zamanlama..."
       Dripling'e "Top sürme..."
       Bizce bugünlerde, bunlardan ziyade... Halkın olup biteni anlaması için özellikle bankacılık terimlerinin Türkçeye çevrilmesinde fayda var...
       İlk birkaç öneri bizden:
     Â"Back to back" kredi... "Al gülüm ver gülüm" kredi
     Â"Offshore" hesap... "OffÅŸ" diye götürülen para
     Â"Görünen banka riski".... "Saptanabilen hortum uzunluÄŸu..."
     Â"Ödeme planı..." "Allah bize, biz size" durumu...
     Â"Bankanın fona devri"... "Paralar patronun, boÅŸ kasa devletin..."

Ne cumhuriyeti?

     ÂMurat Demirel sordu: "Burası muz cumhuriyeti mi?
       Londra'dan Haldun Ertem yanıtlıyor:
       - Hayır, orası "devlet malı deniz, yemeyen domuz" cumhuriyeti.

Clinton gelince

       Arkadaşımız Fahrettin Fidan, hem milletvekili hem de Medya Holding mensubu olan ANAP'lı Güneş Taner'e bir soru soracaktı. O yüzden dün Meclis'te harıl harıl Taner'i arıyordu. Ancak Taner'i gören tek milletvekili yoktu. Sonunda bir milletvekili Fahrettin'e sordu:
     Â- Sen Clinton'u gördün mü?
       - Yooo! Ama Clinton'la Güneş Taner'in ne alakası var?
     Â- Bizim GüneÅŸ Meclis'e sadece Clinton geldiÄŸinde gelir de ondan!

Gore mu?

       ABD'de başkanlık seçimi yaklaşıyor. Yarışı George W. Bush mu kazanacak, Al Gore mu belli değil.
       Kim kazanırsa kazansın değişmeyecek bir şey var; Birleşik Devletler'in dünyadaki her ülkenin içişlerine karışmaya devam edeceği...
       O zaman diyoruz ki, ABD dışındaki ülkelerde yaşayanlara da başkanlık seçiminde oy hakkı verilsin, hiç değilse içişlerimize karışacak kişinin belirlenmesinde söz sahibi olalım...

Evrenpaşa köyü

       Çok sayıda köylü yurttaşımız, yaşadıkları köyün adından hoşnut olmadığı için "isim değişikliği" talebiyle valiliklere başvuruyormuş...
       Ş.Urfa'nın Evrenpaşa köyü bunlardan biri... İşte diğer bazıları:
     ÂÅžANLIURFA: EstaÄŸfurullah, Kızlar, Gerdek, Çekçek, Çakallar, Vergili, Kanlı, Vize, Parapara, YeÄŸen, Fatmacık, Nohut, Ayran, KeÅŸ, Yalankaya, EvrenpaÅŸa.
     ÂADIYAMAN: Çakal, ÅžamuÅŸağı, Çakallıtorunlar, Ä°nekli, Toptepe, Zurna, Mutlu... (Bakın ÅŸu iÅŸe: Mutlu Köy bile mutsuz!)
     ÂMARDÄ°N: Kano, Burs, Tavuk, Hümeyra, Gurnavat, Dara.
     ÂDÄ°YARBAKIR: Cücük, Alibardak, Çölgüzeli, Devedurağı, Kaldırım, Sakallı, Yalankoz, Tavuklu

Ütülenler birleşin

       Yolsuzluk, hırsızlık ve talandan arınmış temiz topluma iki yönlü bir çabayla ulaşılır.. Bir uçta siyaset kendini saydamlaştırılıp temizleyecek.. Diğer uçta vatandaş bilinçlenecek... Kendini soyanlara karşı örgütlenecek...
       Meselenin bu ikinci yanıyla ilgili olarak İçişleri Bakanı Sadettin Tantan etkili çağrılar yapıyor topluma.. Dün telefonda bu konuyu konuşuyoruz. Sadettin Bey diyor ki:
       - Yolsuzlukla mücadeleyi halk sahiplenmezse ne bizim mücadelemiz ne basının desteği yeterli sonucu vermez. Halkın örgütlenmesi ve kendisini soyanları lanetlemesi lazım... Sivil toplum örgütleriyle de bunun için işbirliği yapıyoruz...
     Â- Mesela hangi örgütlerle?
       - Mesela TESEV, Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Mimarlar Odası, ÇEKÜL Vakfı... Amaç hep aynı: Halka yurttaşlık bilincini kazandırmak...
       Sözü bu noktada sokak manzaralarına getiriyoruz:
       - Sayın Tantan günümüzde beş on kişi sokağa çıkıp bir şeyi protesto edecek olsa... Basın bildirisi okuyacak olsa... Polis öyle bir üzerine gidiyor ki... Halkta örgütlenmeye ve demokratik hakları kullanmaya karşı biraz da bu yüzden korku doğuyor...
       - Biz de o konuyu yavaş yavaş düzeltmeye çalışıyoruz... Yılların birikimi var. Kadroları eğitiyoruz. Yasalara uymayan grupları polis etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Burada haklı. Ancak kimi hatalı davranışlar yüzünden polis haklı olduğu durumlarda haksız çıkıyor.
       - Çözüm?
       - Dünyada makul güç kullanımı kavramı gelişiyor. Şekilleniyor. Biz de bu gelişmeyi izliyoruz. Şehir içindeki kalabalıklarla mücadele için ABD'de verilen eğitime arkadaşlarımızı gönderdik. Şehir içi olayları yasalar dahilinde önlemek için eğitimi sürdürüyoruz...
       - Sonuçta polisin şidet görüntülerini siz de tasvip etmiyorsunuz?
       - Efendim eder miyim?
       - Ayrıca geçmişte çok gördük. Halk veya gençler örgütlenip iktidarı biraz rahatsız etseler hemen aralarına ajan sokulur... Terörist muamelesi yapılır...
       - Biliyorum... Nüfuz ajanları dediğim de bunlar zaten... Ama eğitimle bütün bunları aşmak zorundayız. Halk eninde sonunda kendini soyanlara karşı ağırlığını koyacak. Buna mecbur. Yoksa soyulmaya devam edecek.



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr