Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kadim dostumuz Güneri Cıvaoğlu’nu sonsuzluğa yolladık…

Geriye kaldı anılar...

Güneri, Güneş Gazetesi’nin küçük ortağı ve genel yayın müdürüydü. Güneş Gazetesi çıkarken biz de kadroda yerimizi almış, prova baskılarda bu köşeyi yapmaya başlamıştık. Gece geç vakitlere kadar çalışıyor, eve gidiyor, az uykuyla sabah erkenden gazeteye dönüyorduk. Necati Doğru aynı durumdaydı. Güneri’ye dedim ki:

- Eve gidip gelmek çok vakit kaybettiriyor, izin verirsen biz Necati ile bir otelde kalalım...

Hiç düşünmeden ‘tabii ki’, dedi... O zamanlar gazeteciler eğer gerekirse bitli sınıftan Stop Otel’de kalırdı. Geceliği 10 liraydı. Ancak Güneş zengin gazeteydi. Yaratana sığınıp Tepebaşı’ndaki 4 yıldızlı Etap otelinde yer ayırttık. Bizi gören bazı arkadaşlar da otele yerleşti... Yaklaşık iki hafta orada konforlu bir hayat yaşadık. Bir gün Güneri sordu:

Haberin Devamı

- Siz nerede kaldınız?

Ben utana sıkıla:

- Tepebaşı Etap’ta...

Güneri, gayet ciddi:

- Neden Taksim Etap’ta kalmadınız, diye sormaz mı?

Taksim Etap o dönemde İstanbul’un en pahalı otellerinden biri...

Ben bizimle dalga mı geçiyor diye yüzüne dikkatle baktım...

Dalga geçmiyordu...

Gazetecilerin en iyi koşullarda yaşamasını istiyordu...

Evet biraz fazla abartmıştı... Bu tür gazetecilik pek sürdürülebilir değildi... Ama niyet iyiydi...

Güneş çok yaşamadı... Ancak gazeteci ve yazarların da para kazanabildiği bir dönemin kapılarını açtı. Çay simit dönemi gerilerde kaldı.

Eskilerin deyimiyle... O da bir devir idi karıştı zamane...

HANDİKAP

Türk futbolunun sefaleti kendini özellikle dış maçlarda gösteriyor.

Avrupa liglerinde oynayan takımların kültürü, ekolü, sistemi var. Bu sisteme uygun oyuncu alıyor, tutarlı futbol oynayan ekipler kuruyorlar.

Bizim takımlar ise Avrupa’nın satışa çıkardığı eskiden ünlü ama artık inişe geçmiş futbolcuları yüksek paralarla transfer edip sahaya sürüyor. Sistem yok. Alınan futbolcular ünlü de olsa farklı yetenekteler. O zaman tutarlı bir takım oyunu oluşmuyor. O yüzden bizimkiler Avrupa’nın zayıf ekipleri karşısında bile şaşalıyor, güç duruma düşüyorlar.

Haberin Devamı

Futbolcu almasını da bilmiyoruz. Örnek: GS, 9 milyon euroya Jellert adlı bir sağ bek aldı. 5 yıllık sözleşme yaptı. Bu genç üç maçta yarımşar devre oynadı. Beğenilmedi. Şimdi onu satıp yeni sağ bek almaktan söz ediyorlar. Futbolcuyu izliyor ama GS’da oynayıp oynayamayacağını anlamıyorsanız, siz bu işi nasıl sürdüreceksiniz...

KADAVRA

Eskişehir’de Osmangazi Üniversitesi’nde hüzünlü bir tören... 6 yıl önce ölen muhasebeci Ali Arıcan alkışlarla son yolculuğuna uğurlanıyor.

Öykü dramatik.

Emekli muhasebeci Ali Arıcan, 2018 yılında 67 yaşındayken hayatını kaybetmiş. Ölmeden önce bedeninin tıp fakültesinde kadavra olarak kullanılması yönünde vasiyette bulunmuş. Arıcan’ın bedeni ölümünün ardından ailesinin rızası ile Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağışlanmış. 6 yıl kadavra olarak tıp bilimine katkıda bulunmuş...

Ali Arıcan’ın bedeni üç gün önce ailesine teslim edilirken yapılan konuşmalarda, üniversitede kadavra sıkıntısı çekildiği, yurt dışından getirtilen kadavralara 20 bin dolara yakın para ödendiği belirtildi. Ali Arıcan, son yolculuğuna hocalar ve öğrenciler tarafından övgüler ve alkışlarla uğurlandı. Arıcan’ın bilime katkısı bu alkışa layıktı...

Haberin Devamı

HOCAM

En çok hoca nerede bulunur? Din camiasında mı, akademik camiada mı? ikisi de değil... En çok hoca futbol camiasında bulunuyor!

Maçlarda futbolcular hakemlere ‘hocam’ diye hitap ediyor.

Futbolcular antrenörlere “hocam” diyor...

Bir futbolcu futbolu bırakıp ertesi yıl antrenörlüğe başladığında genç yaşında “hoca” oluveriyor...

Ekranlardaki futbol tartışmalarında eski futbolcular birbirine “hocam” diye hitap ediyor.

Hocam aşağı hocam yukarı...

Artık hoca olmak için yıllarca okumak, sınavlardan geçmek, ilim irfan sahibi olmak gerekmiyor...

Karşısındakine nasıl hitap edeceğini bilemeyen kişi “hocam” deyip çıkıyor işin içinden...

Sözün içi boşaldı…

PLAN

Ortadoğu’da savaş rüzgârı şiddetini arttırırken yaşam temposu değişiyor. Bir İranlının şu sözleri, savaş havasının insanların ve toplumların gelecek planlarını nasıl etkileyebileceğini gösteriyor:

“Beş yıllık planlarımı yavaşça çekmeceye koyuyorum ve beş saatlik planlarımı çıkarıyorum!”

SÖZ

Ayı ile dansa kalkarsanız unutmayın, dans siz değil ayının istediği zaman biter.

(Rus atasözü)