Şirazlı Sadi, ünlü kitabı Gülistan'da anlatır...
SadErdeşir bir Arap hekimine sormuş:
- Bir günde ne kadar yemek lazımdır?
- Yüz dirhem kafidir.
- Bu kadar yemek ne kuvvet verir?
- Bu kadarı seni sırtında taşır, bundan fazla olursa sen onu sırtında taşırsın...
***
Bir arife sormuşlar:
- Alim ile abid (kul) arasında ne fark vardır?
- Abid "gemisini kurtaran kaptandır" der kendisini düşünür. Alim ise suya düşenleri kurtarmaya çalışır...
***
Bir arife:
- Güneş bu kadar güzel iken onu seven, ona gönül veren bir kimseyi işitmedim nedendir?
Demişler... Şu cevabı vermiş:
- Her gün görüldüğü içindir. Baksanıza kış mevsiminde ara sıra saklandığı için doğunca sevilmektedir...
***
Bir gece pederimle oturmuş, Kuran ı Kerim'i kucağımda tutmuş idim. Hane halkı ise yanımızda uyuyorlardı... Babama dedim ki:
- Ne olur şunlardan biri kalkıp da iki rekat namaz kılsa...
Pederim şöyle dedi:
- Canım oğul halkı çekiştireceğine keşki sen de uyuyaydın...
DSP kongresinden sonra bir anda ülkenin en popüler insanı haline gelen DSP Aydın milletvekili Sema Pişkinsüt iki gündür ne yapıyor, ne ile uğraşıyor? Pişkinsüt sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
-Yurdun dört bir yanından mektuplar, e - mail'ler, fakslar, telefonlar yağıyor. Hepsi de kutlama ve destek mesajları... İsteyen görebilir... İnanın, dört sekreter çalışıyor, yine de yetişemiyor. Müthiş bir olay yaşıyorum. Ben böylesine müthiş ilgiye bundan önce bir tek Filistin Askısı olayını ortaya çıkardığımda tanık olmuştum. Beni en çok şaşırtan da örgütlerin verdiği desteğin büyüklügü oldu. Üstelik kendilerini gizlemeye hic gerek görmüyorlar.
Kabahat Sayın Sema Pişkinsüt’te canım!.. DSP’de başkan adayı olmak karı - koca arasına girmek gibi bir şeydi zaten!..
Cihan Demirci
Mesut Yılmaz telaşta... Bu telaş TEDAŞ Genel Müdür Vekili Osman Nuri Doğan' la iki yardımcısının gözaltına alınması üzerine iyice arttı. Yılmaz, önceki gün İstanbul'da bindirilmiş kıtalar eşliğinde dün de parti grubunda DGM Savcısı Talat Şalk' a ağır suçlamalar yöneltirken yargı bağımsızlığını falan unuttu. Savcı iddianamesini ANAP'ı tasfiyeye yönelik bir belge olarak göstermesi kuşkusuz bir abartı ve "beyaz enerji davası"nı etkilemeye yönelik siyasi manevraydı.
Mesut Bey acaba ne yapmak istiyordu?
Soruyu dün ANAP'lı muhalif bir milletvekili şöyle yanıtladı:
- Askerlikte, perde atışı diye bir tabir vardır. Düşmanın üzerinize geldiğini, etrafınızdaki çemberin giderek daraldığını ve tehlikenin giderek büyüdüğünü gördüğünüzde, düşmanın ilerlemesine engel olmak için belli bir hedef gözetmeksizin atışlar yapmaya başlarsınız. Bundan maksat düşmanın dikkatini dağıtmaktır.
- Bu olayda düşman kim?
- Yolsuzlukların üzerine giden her kimse onlar...Mesut Bey'in o basın toplantısını ben de televizyondan izledim. Salona Rizeli hemşehrilerini doldurmuş, ikide bir kendisini alkışlatıyor. Bakın, bugün de Meclis kulisi partili kaynıyor. Ankara'nın çevre ilçelerinden otobüslere bindirilip getirilmiş bu kişilerin görevi, az sonra başlayacak Grup toplantısında Mesut Yılmaz' ı alkışlayıp ona moral vermek, kamuoyu arkasında izlenimi yaratmak...Böylece de yolsuzlukların üzerine gidenlere, halk Mesut Yılmaz' ı destekliyor görüntüsü yaratmak. Ama bütün bunlar beyhude çabalardır; çember giderek daralıyor!
Başbakan Ecevit, Sema Pişkinsüt’ün soyadını önce "Pişkincük", sonra da "Pişkingüç" olarak telaffuz etti. Kurultay yerine de koalisyon dedi...
(Dünkü Cumhuriyet’ten)