Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Türkiye Büyük Millet Meclisi kaptırmış gidiyor bahtının (IMF'nin) rüzgarına. Demokratik Sol Parti iflas eden sağ partilerin yerini doldurma çabasında. İktidar sağda... Muhalefet sağda... Ulusal çıkarları, demokrat değerleri, çalışanların haklarını savunacak bir siyasi kurum kalmadı TBMM'de...
       O yüzden CHP'ye bugün dünden daha önemli görevler düşüyor.
       CHP'ye oy veren 2 milyon 700 bin seçmen kendi adına ses vermesini bekliyor partisinden. TBMM'nin halka karşı tek kale maç yaptığı ortamda CHP'nin gündeme hakim olması, kritik konularda eleştiri ve muhalefet bayrağını yükseltmesi bekleniyor. Ne var ki CHP henüz seçim yenilgisinin moralsizliğini üzerinden atamadı. Genel Başkan Altan Öymen'in iyi niyetli ve olumlu çabalarına rağmen beklenen gür sesi veremiyor. Siyaseti yakından izleyerek kritik noktalarda halkın savunmasını yapamıyor.
       Nedir çözüm? CHP eski Milletvekili Ercan Karakaş diyor ki:
     Â- Ä°lk akla gelen.. Bir gölge kabine oluÅŸturmak... Her bakanlık için bir veya iki gölge bakan tayin etmek... Bunlara 4 - 5 yardımcı vermek. Onların eliyle her bakanlığı ayrı ayrı izlemek, denetlemek. Gözden kaçırılan veya açıkça yürütülen yanlış icraatı anında ortaya çıkarmak... Kamuoyuna duyurmak... Ä°ngiltere ve Almanya baÅŸta olmak üzere pek çok ülkede muhalefetin ilk baÅŸvurduÄŸu yol budur. Parlamento dışında kalmış bir parti için "gölge kabine" parlamento içi partilerden daha çok önem taşıyor üstelik...
       CHP yönetimi bu öneriyi dikkate almalıdır...

Başarı sendromu

       Geçmişte çalıştığımız bir gazetede yılbaşı zamları belirlenmişti. Aynı bölümde çalışan arkadaşlardan birine 50, diğerine 100 lira zam yapıldı. Daha az başarılı bulunarak daha az zam gören arkadaş Genel Yayın Müdürü'ne gitti, şu talepte bulundu:
     Â- Efendim ya benim maaşıma da 100 lira zam yapın, ya da o arkadaÅŸa yaptığınız zammı 50 liraya indirin...
       Önemli olan başarı değil. Önemli olan başarısızlıkta eşit olmak.
       Bu zihniyet her alanda mevcuttur ülkemizde. Sporda ve futbolda da tabii... Kendi başarısından umudu kesen, mutluluğu rakibinin başarısızlığında arar.
       O yüzden futbol genellikle Edirne'nin bu tarafında oynanır.

Viagra'nın fiyatı

       Yaşlı amca "Viagra" adlı bir ilacın piyasaya salındığını duymuş. Ancak nereden ve nasıl temin edileceğini bilmiyor. Torununa başvurmuş bu konuda:
     Â- At bakalım büyükbaba 10 milyon lira ortaya, demiÅŸ bıçkın torun, sana bulayım o ilaçtan...
       - Şimdi yanımda yok, demiş büyükbaba, sen ilacı al ben odana bırakırım 10 milyon lirayı...
       Torun ilacı sağlayıp büyükbabasına vermiş. Ertesi akşam işten dönünce odasına bakmış bir kenarda 100 milyon lira duruyor. Dışarı seslenmiş:
       - Büyükbaba ilaç 10 milyon liraydı sen 100 milyon vermişsin...
     Â- Ben 10 milyon verdim evlat, demiÅŸ büyükbaba, 90 milyon da büyükannen verdi...

BeÅŸiktaÅŸ'a taÅŸ..!

       Sağlığı antrenörlük yapmasına izin vermeyen Beşiktaş Teknik Direktörü Feldkamp'ın işine son verildi. Feldkamp görevi bırakırken "Sağlığımı hiçe sayarak Beşiktaş'a geldim" diyor. İşe başlarken de sağlığının elverişli olmadığını itiraf ediyor. Bir okurumuz not göndermiş. Diyor ki:
     Â- Sakat futbolcu transfer eden çok takım gördüm. Fakat sakat antrenör transfer eden kulübü ilk kez görüyorum.
       Beşiktaş böylece bir ilk'e imza atmış oldu.

Gülme sırası

       Eski TİSK Başkanı Halit Narin, kriz yüzünden Narin Tekstil adlı firmasını bayisine devretmiş.
       Gülme sırası bayilere geldi demek...

       *Futbola çaktırmadan şifreli zam geldi...
     ÂBaksanıza "Cine 5" olan futbolumuz zamlanıp "Tele 10"a çıktı sonunda!..
      Cihan Demirci

Cumhuriyet satışı

     ÂÄ°lhan Selçuk geçenlerde bir yazısını ÅŸu kinayeli sözlerle bitiriyordu:
     Â"Biz bu ülkeyi yönetemiyoruz, gelsin eloÄŸlu yönetsin, tezelden Türkiye'yi elden çıkaralım da bitsin ÅŸu kavga! Yabancı medyaya ilan verelim: Satılık Cumhuriyet..."
       Yazının verdiği esinle düşünmeyi sürdürelim. Acaba böyle bir ilan vermeye gerek var mı? Cumhuriyet'ler ilanla mı satılır? Yoksa halkların haberi olmadan mı? Ünlü İtalyan yazarı Giovanni Papini'nin "Satılık Cumhuriyet" adlı öyküsünden aşağıya aldığımız birkaç bölüm bu konuda fikir verecektir. Okuyalım:
       "...Bu ay bir Cumhuriyet satın aldım. Pahalı bir heves, amma işte o kadar. Çoktandır canım istiyordu, aldım kurtuldum...
       ...Ayrıca, Reisicumhur ile bakanlar memleketin bütün hayatının fiilen kontrolünü bana veren bir gizli vesika imzaladılar. Oraya gittiğim zaman, bir misafir gibi görünüyorsam da, gerçekte memleketin mutlak hakimi benim...
       ...Manzara benim için oldukça eğlenceli. Meclisler, görünüşte serbestçe tartışıyor, kanunlar çıkarıyorlar, millet cumhuriyetin bağımsız ve hakim, her işin idaresinin kendi iradelerine bağlı bulunduğunu zannetmekte devam ediyor. Kendilerinin zannettikleri her şeyin - hayatları, varlıkları ve hakları - nihayet bir yabancının yani benim elimde olduğunun farkında değiller..."
       ***
     ÂPapini bu öyküyü 1950 yılı öncesinde yazmış. O zamanlar ne MAÄ° var ne IMF ne çokuluslu tekeller. Ama ileriyi iyi görmüş doÄŸrusu...

Şevki aklanıyor

       Koalisyon hükümeti Tahkim'le ilgili Anayasa değişikliğini TBMM'den geçirebilmek için Erbakan'ın siyasi yasağını kaldırıyor. Hürriyet'in manşetinde dün yer alan haberde deniyor ki:
     Â- Erbakan'la birlikte siyasi yasaklı RP'li Hasan Hüseyin Ceylan ve Åževki Yılmaz'a da TBMM yolu açılıyor.
       Cüneyt Canver, Alem FM adlı radyoda son durumu şöyle yorumladı:
     Â- Bu karara olumlu oy verenler "Bu Meclis'tekiler pezevenktir" diyen Åževki Yılmaz'ın sözlerini de onaylamış olacak...
       Buyrun burdan yakın...
     Â



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr