Okurumuz Kenan Tutak, TRT sunucusu Levent Özçelik’in programlarda Galatasaray’ı tuttuğu izlenimine kapılıyormuş. Geçenlerde bir spor programını izlerken canı sıkılmış... Bu duygularını TRT’ye iletmek amacıyla telefonu çevirmiş. Spor bölümünü istemiş. Karşıdan gelen sert "alo" sesiyle önce sarsılıp sonra şikayetini iletmiş:
- Efendim şu an TRT Spor programını seyrediyorum, yalnız masanın altında bir aslan kuyruğu gözüküyor... Karşısındaki ses kükremiş:
- Sensin hayvan... bize hayvan diyemezsin, ben sana hayvan diyorum...
***
Bunun münferit bir olay olduğunu varsayalım... Digitürk’teki Ercan kardeşimize gelelim... Tac atışlarını bile gol heyecanıyla sunmak güzel... Gol olunca... Gol, gol, gol, gol, gol..... Serhat attı, Serhat attı, Serhat attı, Serhat attı gibi krizlere ve komalara girip yırtınmak da neyse... Fakat kardeşim merak edilen başka şeyler de var. Mesela sahada Kelemen diye Buaizizi diye futbolcular vardı. Kim bunlar? Nereli? Serhat kaç yaşında? Ali Güneş nereden gelmiş?
Eurosport maçları naklederken merkezden spikerlerin önüne sürekli bilgi geçiliyor. Spikerler bilgileri çoğaltarak maçı zenginleştiriyor. Seyirciyi bilinçlendiriyor. Bizde ise marifet, fanatik taraftar taklitleri yaparak yırtınmak... Yazık günah.
Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.
S.Braundon
İmam Hatip lisesinde teftiş yapan müfettiş sınıfa girer...
Öğrencilerden birini kaldırarak ismini sorar.
Öğrenci: "Fatih" diye cevap verir... Müfettiş : "Peki öyleyse yavrum Fatiha suresini oku bakalım..."
Çocuk sureyi okur. Sıra başka bir öğrenciye gelir:
Müfettiş yine sorar..."İsmin ne çocuğum?"..
Çocuktan cevap: "Yasin ama arkadaşlar kısaca Kevser derler.
Cumhurbaşkanı’nın Türk İş Heyetiyle yaptığı görüşmede sarfedilen kimi sözler kamuoyuna Sezer’in eleştirileri gibi yansıyınca...
TBMM’den tepki yükseldi... Cumhurbaşkanı kimi milletvekilleri tarafından "Meclisin iradesine karışmaköla suçlandı. Yiğitler: "TBMM’nin iradesine kimse karışamaz" diye diklendiler. Bu yılın başında IMF’nin talimatı üzerine 15 günde 15 yasa çıkartmışlardı. Şimdi de 15 günde 3 yasa çıkartacaklar. Ama hiç "İMF, TBMM’nin iradesine karışamaz" demiyorlar... IMF Başkanı’na saygıda kusur etmiyorlar.
Ramazan’ı aştık Bayram’a ulaştık... Tüm okurlarımıza şekerli bayramlar diliyoruz. Gelin ülkenin bankalarını soyan "siyasetçi - bürokrat - hortumcu" üçlüsünün çalınan paraları zam ve vergilerle halka ödettiğini... Ankara’da soygunun dört bir koldan devam ettiğini vs. bayram günlerinde unutalım... Tatlı yiyelim tatlı konuşalım.
Bir Ramazan öyküsü sunalım...
Devir Osmanlı devri... Falanca zenginin konağında iftar yemeği veriliyor. İki şişman memur da davetliler arasında. Zeytin ve hurma ile oruç açılıyor. Ardından çorba ve iftariyelikler sökün ediyor. Nar gibi kızarmış pidelerin eşliğinde peynir, tereyağ, reçel, pastırma, sucuk... Peşinden su böreği, kol böreği, talaş böreği... Konağın sahibi sırada daha pekçok tadımlığın bulunduğunu anımsatıyor, konuklara şaka yollu yavaş gitmelerini salık veriyor. Ama ne çare... Mideleri frenlemek ne mümkün... Nefis bir işkembeli nohutun ardından iç pilav eşliğinde kuzu kızartma geliyor...
Peşinden tatlılar sökün ediyor. Güllaç, revani, hanım göbeği, sarığı burma, baklava... Arada mis kokulu şerbetler... Konukların kanında şeker yükseliyor, hafif baygınlık halleri başlıyor. Kahveler içildikten sonra misafirler yolcu ediliyor. İki Osmanlı memuru patlayıncaya kadar yemiş içmiş. Konak sahibinin arabasıyla evlerine dönerken iç çekiyorlar:
- Mirim o börekler neydi o börekler...
- Yaa sorma beyim o tatlılar neydi o tatlılar...
Memurlardan biri göğü bakıyor:
- Mirim şu gökyüzü hoşaf olsa, yıldızlar da içinde üzüm tanesi. Şöyle doya doya bir içsek...
Derken hafifçe bir titriyor ve fazla yemekten çatlayıp oracıkta son nefesini veriyor. Arabacı arabayı durdururken hayatta kalana çıkışıyor:
- Yahu Beybaba o kadar yediniz hala doymadınız mı?
Beybaba başıyla ölmüş arkadaşını işaret ediyor:
- Doymuş ona derler evladım...