Â
"O olsaydı maça giderdi..." "Yokluğuna alışamadık..." "O Türkiye'yi dünya devleti yaptı..." gibisinden iri puntolu gazete manşetleriyle anıldı ölüm yıldönümünde
Turgut Özal...
     ÂOkurumuz
Emre İntepe, Açık Pencere'de yayımlanmış eski bir yazıyı kesip göndermiş.
Turgut Özal yönetiminde
"liberal ekonomi" adıyla sahneye konan talan ve sömürü ekonomisinin 10 yıllık bilançosu...
      Bilançoyu çıkaran
Özal muhaliflerinden de değil...
Tonton'un Maliye Bakanı
Ekrem Pakdemirli... Pakdemirli'nin verdiği devlet arşivinden alınma rakamlara göre 1923 - 38 arasındaki 15 yılda
(Atatürk dönemi) fiyatlar yüzde 32 oranında düşmüştür. Aynı sürede fert başına gelir artışı yüzde 115'tir.
      1940 - 50 arası
(İnönü dönemi) fiyat artışları yüzde 500 olmuş. 2. Dünya Savaşı acılarının yaşandığı bu dönemde fert başına gelir artışı yüzde 12 düzeyinde kalmıştır.
      1950 - 60
(Menderes dönemi) fiyatlar yüzde 124 artar. Fert başına gelir artışı yüzde 48'dir.
      1960 - 70
(Demirel dönemi) fiyatlar yüzde 55 artar. Gelir artışı yüzde 34'tür.
      1970 - 80
Demirel, Ecevit ve biraz da MC damgalı bu dönemde fiyat artışları yüzde 900 olur. Aynı dönemde gelir artışı ise yüzde 39'dur.
      Ve Özal'ın ekonomiye tek başına hakim olduğu 1980 - 90 döneminde fiyat artışları (sıkı durun!)
yüzde 7100'dür... Buna karşılık fert başına gelir artış oranı ise nedir, biliyor musunuz?..
Yüzde 27...
     ÂGelin de yokluÄŸuna alışın
Tonton'un...
Suçıktı Köyü!
     Â
Palamut, Kavaklı, Ördekli, Yoğurtlu, Kaval, Boşboğaz, Uçankuş, Oğul, Dede, Nifiritaş, Ağaçkonur, Yorgunsöğüt, Esnemez, Akdana, Aladana, Kaşüstü, Kaşıbağlar, Şaklat, Sugeldi, Suçıktı.      Ne mi bunlar? Efendim bunlar köy ismi... CHP'nin hazırladığı rapora göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da "güvenlik" nedeniyle boşaltılan köylerin Kürtçe kökenli adları kaldırılmış yerine yukardaki adlar konulmuş. Köylerin tarihten gelen isimlerini değiştirmenin ayıbı bir yana... Aceleyle icad edilen yoğurtlu, ördekli, kuşlu, danalı, oğullu, dedeli adlarla işi suyu çıkartılmış.
      Bir yandan kültürel hakların genişletilmesinden söz edeceksiniz, bir yandan adama köyünün adını bile çok göreceksiniz. Bu kafayla bu sorun çözülür mü?
Sözler ve resim...
İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan, pazartesi günkü Radikal'de
Neşe Düzel'e diyor ki:
      - Polisin eylem gücünü yıkmak için insan hakları adı altında Batı'nın dayatmasıyla yıllardır gündemde tutulan büyük bir psikolojik baskı var. Bu baskı, polisin süratle olaylara intikal edip müdahale edebilme gücünü zayıflatıyor. Geçen yıl çıkarılan İşkence Yasası'na göre, devriye gezen bir polis yanlışlıkla birine yan gözle bakarsa ve vatandaş Cumhuriyet Savcılığı'na bir dilekçeyle
"Şu devriye bana şöyle baktı" diye başvurursa otomatik olarak o polis hakkında soruşturma açılıyor. Polis copunu çektiğinde bile bu suç sayılıyor. Birini olay yerinden sürükleyerek aldığınızda bu işkenceye giriyor. Bütün bu yasal değişiklikler, memurları yargılanma korkusu nedeniyle hareketsiz bir noktaya getirdi. Güvenlik güçlerinde çekingenlik oluştu.
      ***
     Â
Sadettin Tantan'ın bunları söylemesinden bir gün sonra yani dün gazetelerde IMF aleyhtarı gösteri yapan gençlere karşı polisin davranışını gösteren resimler yer aldı. Sözlerle resimleri yanyana koyalım, bir de öyle bakalım...
Leeds yolunda...
     Â
Fatih Terim soğukkanlı ve sakin... Leeds'de olay çıkar havası sezmediğini söylüyor. Bu yüzden de takımı bir gün önceden Leeds'e götürmekte sakınca görmüyor.
Fatih Terim tansiyonu düşürmeye çalışadursun... Basınımız sahaya kendisi çıkacakmış havasında...
"Savulun geliyoruz" diyen bile var... Bu arada bakıyorsunuz Taksim olayından sonra
"Tahrik var" diyerek cinayeti mazur göstermeye çalışan kimileri yine en önde; bu defa Leeds'de şova soyunuyorlar... İngilizler olay çıkarsa bunun sorumlusunun kendileri olacağını iyi biliyor. O yüzden asayiş için çalışacaklar. Büyük ihtimalle olay çıkmayacak. Olay çıkacakmış havası basmak ise sadece G.Saray'ın motivasyonunu bozmaya yarayacak.
Komedyen-er
      Afife Jale Tiyatro Ödülleri Lütfü Kırdar Kongre Sarayı'nda düzenlenen törenle sahiplerine ulaştı. Bir ara aktör
Yılmaz Erdoğan askerlik maceralarını anlattı...
     Â
- Malum askerlik zordur, dedi ErdoÄŸan,
ama benim için daha da zor oldu. Neden derseniz... Ben askerliği "komedyen-er"
olarak yaptım... Bölükteki tüm arkadaşların "komiklik yapmamı"
beklemeleri bir şey değil, düşünebiliyor musunuz, 85 tane generalin önünde "komiklik"
yapıyorsun, askerliğin bitmeme ihtimali bile var!.. Zordu, çok zor...
      ***
      Erdoğan, "Hayatta beni en çok güldüren olaylardan biri" diyerek
Zuhal Olcay'ın başından geçmiş bir de küçük hikaye anlattı:
      Bir genç hanım sokakta
Zuhal Olcay'ın önünü kesiyor:
     Â
- Ayy, siz Zuhal Olcay'
a ne kadar da çok benziyorsunuz!..
     Â- Benzerim tabii!.. Çünkü ben
Zuhal Olcay'ım!..
     Â
- Haaaaaaa, diyor kadın,
ondaaaaaan!..
Kahve falı
      Tekseçici Bülent Ecevit
"Cumhurbaşkanlığı için kafamda iki isim var" diyor... Bir okurumuz soruyor:
     Â
- Ecevit Cumhurbaşkanı mı seçiyor yoksa kendine yardımcı mı?      Yanıt bir önceki cümlede mevcut.
      *
"EÄŸer bir kiÅŸilik, kendinden daha yüksek deÄŸerlere yönelmiyorsa, yozlaÅŸma ve çürüme eninde sonunda hakim olacaktır."     Â
Nicolai YosskyYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr