AB yetkilileri "Uyum Yasaları’nı çıkartmış olmanız yetmez, bunların hayata geçirilmesini görmek istiyoruz" diyor... O yüzden müzakereler için tarih vermekten kaçınıyorlar...
Türkiye’de kimi çevreler ne yapıyor?
Adeta AB’nin yan çizmesini kolaylaştırmak için çalışıyor... Kasıtlı olarak antidemokrasi manzaraları yaratıyor...
Örneğin "1 Eylül Dünya Barış Günü" dolayısıyla İstanbul ve İzmir’de düzenlenecek "Savaşa Karşı Barış" adlı gösteriler yasaklanıyor. Provokasyon yapılacağı yolunda duyum alındı (!) diye alay eder gibi komik bir gerekçe öne sürülüyor.
Bir başka sıcak örnek...
Kürt kökenli eski milletvekili Abdülmelik Fırat, kanser tedavisi için yurtdışına gitmek istiyor, pasaport verilmediği için gidemiyor.
Gerekçe: Yurtdışına çıkmasında ülke menfaatleri açısından sakınca varmış...!
Bütün dünyanın yakından izlediği Manisalı gençler davasında, işkence sanığı polisi bir türlü bulup mahkemeye getirtemiyoruz... Bir - iki işkenceciyi korumak - kollamak adına kendimizi dünyaya rezil rüsva ediyoruz...
Bu ve benzer manzaralar karşısında... Devlet içinde AB üyeliğimizi sabote etmek isteyen fiili bir iktidarın var olduğu akla gelmiyor mu?
*Düşmek suç değildir, düşüp kalkmamak suçtur.
Alman atasözü
İzmir Alsancak’ta bir fotoğraf stüdyosu.. Önünde karayağız bir güvenlik görevlisi... Başında Amerikan polislerini andırır bir şapka... Göğsünde şerif yıldızı büyüklüğünde bir yıldız... Elinde bir cop...
Fotoğraf stüdyosunun saldırıya uğraması mı söz konusu?
Tabii ki değil... Ya ne?
Efendim zaman zaman gelinle damat fotoğraf çektirmeye geliyorlar malum.. Tam stüdyodan ayrılacaklar bahşiş çeteleri arabanın etrafını sarıp zorla bahşiş istiyor. Güvenlik görevlisinin görevi onları etkisiz hale getirmekmiş...
Ne günlere kaldık...
*Başbakan Ecevit ilk seçim mitinginde "Enflasyon sıfıra inmiştir." demiş.
Enflasyonla partiyi karıştırdı galiba...
Haldun Ertem
İzmir Fuarı’nda dost ve okurlarla söyleştik... Biraz siyaset konuştuk, biraz dert dinledik... İzmir sosyal demokrat ağırlıklı bir kent... Ancak varoşlar AKP’ye kayıyormuş. Merkezde DSP erimiş, ağırlık CHP’ye geçmiş. Kararsızlar CHP’ye akarken CHP’liler kararsız görünüyordu. Derviş kararsızları CHP’ye çekmiş, CHP’ye gönül verenler Atatürk’ün partisi IMF’nin partisi haline geldi, kuşkusuna düşmüştü.
İzmir’de en çok takdir edilen sosyal demokrat mı? Hayır ne Baykal, ne Ecevit, ne Derviş... İzmir Belediye Başkanı Ahmet Priştina kentte ortak sevgi yaratmakta hepsinin önüne geçmişti.
Körfez mavileşmiş, yıllar sonra ilk kez denize oltalar sarkıtılmış, kilometrelerce kıyı şeridi yeşillenmişti. Körfezde trafik hızlanmış, İzmir denize açılmıştı. İş yapan ama hakkında yolsuzluk söylentisi bulunmayan uygar bir belediye özlemiştik... Onu da İzmir’de gördük...
İzmir’in dertlisi mi.. Tabii gençler ve öğrencilerdi... Onlardan daha geniş söz edeceğiz...
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam, Kasımpaşa Stadyumu’nda düzenlenen sünnet töreninde müjdeyi patlatıyor:
-3 Kasım seçimlerinden iktidar olarak çıkmamız halinde Türkiye’yi 15 bin kilometrelik, çift gidiş gelişli, duble yol ağıyla donatacağız.
Haberi dün sabah Hürriyet’te okuyunca heyecanlanıp Karayolları Genel Müdürlüğünden bir dostumuzu arıyoruz...
- Nedir maliyeti 15 bin kilometre yolun?
- Kilometresi 2 milyon dolardan 30 milyar dolar...
Türkiye’nin tüm yatırımlar için ayırabildiği yıllık bütçe ne kadar?
- 1.5 milyar doların altında...
- Turgut Özal döneminde 10 yılda ne kadar otoyol yapıldı?
- 1800 kilometre...
Erdoğan’ın Hoca’sı desteksiz atardı... 100 bin tank, 100 bin uçak projesi hâlâ hafızalardadır. Talebesi Hocasını aratmayacak anlaşılan...
Peki bu desteksiz atışlar ne işe yarar? Bu zihniyet acaba kendi seçmenini sayı saymasını bilmeyen enayi bir kitle mi sayar?
Belg hırsızlık yaparken yakayı ele verir, apar topar mahkemeye çıkarılır...
Yargıç:
- Çalarken yanında iş ortağın var mıydı?..
Belg:
- Nerde o günler yargıç bey, günümüzde güvenilecek insan mı kaldı?..
(Yekta Bakkalbaşıoğlu’nun "Maalesef Banalüks Durumları" adlı kitabından)