Türk edebiyatının unutulmayacak isimlerinden
Fakir Baykurt Almanya'da yaşamını yitirdi. 1979'dan bu yana oradaydı... Halkının mutluluğu, ülkesinin onuru ve bağımsızlığı için yazan birçok edebiyatçı gibi yurdundan uzak düşmüştü o da... Ama köklerinden ve ülkesinden kopmadı. Her türlü yozlaşmaya karşı direncini sürdürdü. Bu soylu yazarı son yazılarından birini aktararak anıyoruz...
      ***
     Â
Fakir Baykurt kötü bir düşle sarsılır bir sabah... Düşünde Duisburg'la Mülheim arasındaki ormanın yandığını görmüştür. Öğretmen arkadaşı
Mehmet Erdoğan'a anlatır düşünü... Gerisini (özetle) kendi kaleminden okuyalım:
      - Seninki tam düş, Almanya'da orman yanmaz! dedi bana.
     Â
- Bunların ağaçları ateş almaz plastikten mi? Niçin yanmasın?..      - Sen Almanya'ya geleli orman yangını gördün mü? Almanya'da orman yanmaz! (..) Trafik kazaları yılda üç beş, orman yangını ise bizim "ğrencilere gösterecek kadar bile yoktur!
     Â
- Yanlışın var, yanar! Çünkü orman ağaçtır. Biri bir itlik eder..      - Almanyada kimse ormana itlik edemez!
     Â
- Nasıl edemez?      - Birkaç nedenle edemez. Birincisi eğitim. Almanya'yı sen hala anlamadın mı? Almanya 500 yıldır eğitim görüyor. Gördüğünü az bulup biraz daha görüyor. İkincisi: Denetim! Eğitim iyi olduğu için denetim yapacak olana ayrıca denetçi gerekmiyor. Çok dürüst denetçileri var. Daha doğrusu bu Almanya'da herkes kendi kendini denetler!
      Almanyanın içinde dolaşırken çok sordum:
      - En son orman yangını sizde ne zaman oldu?
      Zor bir bilmece sormuşum gibi alınlarını karıştırıp;
     Â
- Valla anımsamıyorum, benim yaşadığım zamanda olmadı, daha öncesini kitaplara bakıp araştırmak gerekir, dediler.
      - Öyleyse siz zeytinleri de yakmazsınız!
     Â
- Bizim kıyılarda zeytin yok; olsa yakmayız.      - Öyleyse siz insan da yakmazsınız, diyecektim. İkinci dünya savaşındaki fırınlar aklıma geldi. Solingen, Möln, Rostock, Lübeck çılgınlıkları geldi. Demedim. Ama karşımdaki aklımdan geçeni anladı:
     Â
- Kafalarımıza faşizm virüsü girince insan yakarız. Ama asla ormanı yakmayız!Aktaş sıyırıyor!
      SOS Çevre Gönüllüleri'nin İstanbul Moda'daki Sabit Pazar'da büroları var. Dün Aktaş'ın memurları Sabit Pazar'ı basmış... SOS'in bürosunu da:
     Â
- Eskiden kalan borçlarınız var onları vereceksiniz? demişler.
      - Aktaş'a devlet el koymamış mıydı?
     Â
- Formaliteler bitmedi o yüzden yönetim halen bizde.      - Eskiden kalan borç dediğiniz nedir?
     Â
- 96 yılı borcu...      - Biz 96 yılında burada değildik.
     Â
- O zaman elektriğinizi keseriz...      - Peki o zaman ödeyelim... Ne kadar?
     Â
- 70 milyon, ayrıca gecikme faizi...      - Yani?
     Â
- 500 milyon lirayı bulur...      Telefonla bizi arayan SOS gönüllüsü yana yakıla:
     Â
- Devlet durdursun şunları, diyordu,
giderekayak kazanın dibini sıyırıyorlar...
      Devlet duyar mı bu sesi? Duyar da... Çok muhtemelen duymazdan gelir...
      *Deprem gibi bir doğa olayının nasıl oluştuğunu anlayabilmek için önce insanın örümceksiz bir beyne sahip olması gerekir!..
      Başkanlık yürümez
      Cumhurbaşkanı Demirel, Cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor. O takdirde göreve aday olacağı izlenimi veriyor. Sistem bizde yürür mü?
      Soruya Profesör Bülent Tanör şu karşılığı veriyor:
      - Bu sistemin ABD dışında bir tane başarılı örneğini gösteremezsiniz. Latin Amerika'da, bazı Asya ve Afrika ülkelerinde bu başkanlık rejimi önce başkancı, sonra açıkça diktacı modellere yönelmiştir. Çünkü geçişler çok kolaydır.
     Â- Ne gibi?
      - Parlamenter rejim dengeler rejimidir. Başkanlık rejimi dengeler rejimi değildir. Başkanlık rejiminde parlamento, yürütmeyi denetleyemez. Mesela Türkiye başkanlık rejimi içinde olsaydı Turgut Özal başkandı. Tam yetkiliydi. Ve Türkiye Körfez'e girmişti. Bir daha çıkamazdı. Bir Çiller'in veya Erbakan'ın başkan olduğunu düşünün...
     Â- ABD'de baÅŸarılı ama niye Türkiye gibi ülkelerde baÅŸarısız bu sistem?
      - Bu demokrasinin altyapısının olup olmaması meselesidir. Türkiye gibi, Latin Amerika ülkeleri gibi ülkelerin hiçbir zaman bir demokrasi geçmişi olmadı. Ayrıca Amerika'da başkanlık sisteminin başarısının iki önemli nedeni var. Birincisi çok kuvvetli bir federal sistem vardır. Federal sistem başkanlık rejiminin aşırılıklarını törpüleyen bir şeydir. İkincisi Amerika'da çok kuvvetli bir yargı bağımsızlığı vardır.
     Â- Latin Amerika ile Türkiye'nin bir benzerliÄŸi de askerin siyasete müdahil olması deÄŸil mi?
      - Çok güzel. Başkanlık sistemini savunanlar diyorlar ki yürütme güçlü olursa, başkanlık sistemi sayesinde ordunun müdahalesi de azalır. Tam tersi. Latin Amerika'da da bu safsata ileri sürüldü sonuçta askeri diktalara geçildi. Adam yetkilerini aşırı kullanıyor ve ülkede tansiyonu artırıyor, bir hakem ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu durumda ne oluyor; bir hakem gücü olarak tansiyonu azaltmak için ordu devreye giriyor. Aksi de olabilir... Başkan arkasına orduyu alabilir. O da korkunç olur...
      *Söz
     ÂBizce aklı başında adam yalnız bizim gibi düşünendir.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr