CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu önceki gün Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde "Kriz İşsizleri Yol Arıyor" adlı bir toplantı yaptı. Ahmet Güryüz Ketenci’in yönettiği toplantıda konuşan TGS Başkanı Şükran Soner şöyle dedi:
- Türkiye’de sadece 500 bin sendikalı işçi kalmıştır. Batı ülkelerinde bizden çok daha az sayıda işsize iş bulabilmek için bütün siyasi partiler seferber olmuşlardı. Seçim propagandalarını bu eksen üzerine oturttular. Biz0de işsizlik için ‘kamu sorumluluğu’ teleffuz dahi edilmiyor.
İşsiz banka emekçisi İzzet Saatçi, bir "Türkiye Klasiği" anıtı gibiydi:
- Tahsildar olarak çalıştım. Milyarlar taşıdım. Anlımızın akıyla işimizi yaptım. Şimdi sürünüyorum. Eğer bir kez bankama ihanet etseydim, çoluk çocuğum bugün rafah içinde olurdu!
İTÜ’den Prof. Dr. Münir Ekonomi emekçi örgütlerine bir çuvaldız ikram etti:
-Sendikalar Kanunu’nun 33. maddesi ‘işsizlik durumlarına karşı önlem olarak yardım sandıklarının kurulmasına izin verir’ diyor. Ama 1963’ten bugüne kadar hiçbir sendika bunu yapmadı.
Cumhurbaşkanı Sezer hükümeti övmüş.
Görüldüğü gibi, hayat sürprizlerle dolu...
Ankaralı meslektaşımız Ercan Yavuz geçenlerde, arabasıyla Bursa’dan Ankara’ya geliyordu. Sivrihisar civarında trafik polisleri tarafından durdurulmuş. Gerisini şöyle anlatıyor:
"Aşırı süratten dolayı durdurulduğumu ve ceza yiyeceğimi zannediyordum, meğerse mesele başkaymış. Beni durduran polis, yandaki resmi giysili trafik polisi arkadaşını göstererek, kendisini Ankara’ya kadar götürüp götüremeyeceğimi sordu. Adamı aldım, yolda muhabbet etmeye başladık. Van’a tayini çıkmış, yol parası vermemek için otostop yaparak gidecekmiş. Benim kendisini arabama alarak yaptığım jeste o da karşı bir jestle (!) yanıt verdi. Yol boyunca bana radarları nerelere yerleştirdiklerini, bir yerde radar olup olmadığını nasıl anlayabileceğimi ayrıntılarıyla anlattı durdu. Van’a kadar otostop yaparak gideceğine başta pek inanmamıştım, Ankara’ya vardığımızda, abi bir iyilik daha yapıp beni Siteler’e, Sivas yolu çıkışına kadar bırakır mısın, dediğinde inandım."
Aşk bitince arkadaş kalalım dediler. Güle başka isim versen değişik kokar mı?"
Yargıtay Başsavcısı, siyasi partileri "Lider sultasını kırmak icin tüzükleri değiştirin" diye uyarmış. Tüzük değiştirmek için de önce lider sultasını kırmak gerekiyor...
Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu yabancı sigara tekelleri Philip Morris ve JTİ ile gençlerin sigaradan uzak tutulması için bir kampanya anlaşması yaptı. Bunu yaparken Dünya Bankası’nın da kendisini desteklediğini iddia etti. Acaba bu iddia doğru mu?
Prof. Dr. Elif Dağlı Dünya Bankası’na başvurarak bu konudaki görüşünü sordu. Gelen yanıtı özetle aktarıyoruz:
"... Tütün dünyada her yıl yaklaşık 4 milyon kişiyi öldürmektedir. Tütün kullanımı hızla artmakta ve yük özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerin sırtına binmektedir. Türkiye’de durum farklı değildir. 1990 - 97 yılları arasında Türkiye’de toplam sigara tüketimi yüzde 42 artmıştır. Türkiye bu artışta Endonezya’da sonra dünyada ikincidir. Halen yetişkin Türk nüfusun yüzde 51’i tütün kullanmaktadır.
Dünya Bankası, gençlere yönelik sigara içmeme kampanyalarını desteklememektedir. Zira bu programlar genç nüfus arasında tütün kullanımını azaltacağı yerde cesaretlendirmektedir. Sigara ticareti yapan bir kuruluşun sigara tüketimini azaltma kampanyasına inandırıcı ortak olmasını beklemek zordur.
Dünya Bankası tütün tüketiminin azaltılması için şu önlemleri tavsiye etmektedir:
1) Sigara fiyatlarının yükseltilmesi 2) Tütün ürünlerinin reklam ve promosyonunun yasaklanması, 3) Sürekli ve güçlü sağlık uyarıları yapılması, sigaranın sağlığa zararlarının vurgulanması 4) Tütün kullanımının daha güçlü imkanlarla caydırılması 5) Sigara sanayiinin gençleri hedef almasının engellenmesi...
Sonuç... Sigara tekellerinin gençlik kampanyası gençleri sigaradan caydırmamakta aksine özendirmektedir. Kimse kimseyi kandırmasın.
Adının başında "Doktor" yazan biriyle asla kumar oynama... Tabelasında "Anne’nin Yeri" yazan yerde asla yemek yeme. Senden daha dertli kadınla asla yatma.