Başbakan
Bülent Ecevit, dış politikamız açısından son derece önemli ABD gezisini tamamlayarak yurda döndü. Yarın Başbakanlık'taki makam odasına gelip koltuğuna oturduğunda masasında bir mektup bulacak. TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı
Kamran İnan'ın imzasını taşıyan mektupta şu satırlar okunacak:
      "...Ülkemiz ve dış politikamız açısından son derece önem taşıyan ABD seyahatinize, TBMM Dışişleri Komisyonu'ndan hiçbir üyenin davet edilmemiş olmasını üzüntüyle karşıladığımı ve içime sindiremediğimi belirtir, bilvesile selam ve saygılarımı sunarım..."
      Çok önem verilen bir gezi düşünün ki, davet edilenler arasında sıfatı sadece bağımsız milletvekili olan
Ahmet Özal var ama geçmişteki sıfatları bir yana şu anki
"TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı" sıfatı dahi yeterli olan
Kamran Ä°nan yok...
      Ne seçim, ne tercih...
Kan ve kansızlık
      Yeşil karta sahip ama hiçbir geliri olmayan
Selahattin Başaran evinde mide kanaması geçiriyor. Mahallede eczane sahibi olan
Benin Büyükservi ve komşuları tarafından Haseki Hastanesi'ne kaldırılıyor. A Rh pozitif kan aranıyor. Cerrahpaşa Kan Merkezi'nde bulunuyor. İki ünite isteniyor. Alınan yanıt:
     Â
- 2 ünite kan almak için 2 kişi getirip kan verecek, üzerine 67 milyon lira ödeyeceksiniz...      Yeşil kart geçerli değil... Doktorun reçeteye
"acil" diye paraf atması da önemli değil. Görevli doktor
Mehmet Cesur'a bunlar birşey ifade etmiyor. Şöyle diyor:
     Â
- Burayı bir banka olarak düşünün. Yatırırsanız çekersiniz...      Benin Hanım ve komşular sağa sola koşuşturuyor. Kantin'de bir gönüllü bulunuyor sonunda. Ve ceplerde ancak 33.500.000 lira çıkıştığı için 1 ünite kan alıp hastaya götürüyorlar.
      AKUT depremden 1 kişiyi canlı kurtardı, diye bütün Türkiye seviniyor. Gören de insanları çok sevdiğimizi, insan hayatına çok değer verdiğimizi sanır... Öte yanda binlerce vatandaş gaddarlaşmış sağlık sistemi yüzünden göz göre göre gidiyor. Kimsenin umurunda değil.
AKUT vaziyet!
      Çantada keklik görülen
MTK, turu alıp götürünce... Milliyet'in Yazı İşleri Odası, önceki günün tam tersi manzaralara sahne oldu...
      Takılma sırası bu defa Galatasaraylı arkadaşlardaydı...
      Fenerbahçe Başkanı
Aziz Yıldırım'ın MTK'nın ikinci golünden sonra stadı terkettiği konuşuluyordu ki... Cimbomlu cin arkadaşlardan biri,
Rıdvan'dan sonra Başkan'ın da istifa olasılığına dikkat çekerek önerisini açıkladı:
     Â
"NASUH MAHRUKİ BAŞKAN - FENERBAHÇE ŞAMPİYON!.."      Fenerbahçe sıradan bir takıma elenince Rıdvan istifa etti...
      Demek, ülkemizde istifa etmeyi bilen hala varmış!..
Ä°ÅŸin ucu!..
      Deprem bölgelerinde hala çadır, ilaç, yiyecek sıkıntısı çekiliyor. Bu basit işi beceremeyen hükümet, 26 bin prefabrik konutun ihalesini 10 günde yaptı. Konutlar Kasım'a hazır.
      Peki konut ihalesini şipşak bitiren hükümet, çadır veya bakliyat bulmakta neden bu kadar başarısız? Çünkü prefabrik işinden birileri yüklü para kazanacak. Çadır organizasyonu ise karsız...
      Sonuç... Eğer birileri para kazanacaksa işler iyi yürüyor... Eğer işin ucunda para yoksa ne devlet, ne devlet beslemelerinin kılı kıpırdıyor...
Bir bardak su...
      Real Madrid kulübü birkaç ay önce Fenerbahçe'den
Baliç'i transfer etti... Ödediği para:
25 milyon dolar...
     ÂABD'nin 15 bin kiÅŸinin ölüp 80 bin ailenin evsiz kaldığı depreme yaptığı nakdi yardım:
15 milyon dolar..
      Ecevit'in ziyareti sırasında ABD'nin nakdi yardımı arttıracağı umudu vardı.
Clinton hiç oralı olmadı. ABD garantili tahvil ihracı konusu ise
"Siz bu konuyu hiç açmayın" dendiği için masaya bile götüremedik.
      Peki ne verdi Amerika?.. Nasihat ve hayali destekler... AB'ye üyelik ve Bakü - Ceyhan hattında
Clinton bizden yanaymış. Biz de uzay araştırmalarında ABD'den yanayız. Ne ifade ediyorsa...
      Kıbrıs konusunda ABD'deki Yunan lobisini üzecek, Türkiye'yi sevindirecek bir adım atacağını kim söylüyorsa rüya görüyor.
Clinton ailesinin son günlerde en büyük sevdası Hillary'i senatör yapmaktır. O yüzden Rum lobisinin desteğine büyük ihtiyaçları var. Dışişleri Bakanı
Albraight'ın
"Heybeliada Ruhban okulu açılsın" mesajını kapalı kapılar ardında değil de
Ecevit'in ziyareti başlamadan açık açık, hatta bağıra bağıra seslendirmesi herhalde
Hillary adına Rum lobisine yollanan bir selamdı. Aksini kim iddia edebilir?
      Geçmişte emperyalist devletler küçükleri topla, tüfekle, silahla, işgalle tehditle dize getirir, paralarını ellerinden alırlarmış. Ya da elçilerini yollayıp nezaketle isterlermiş.
      Artık yöntem değişti. Sizi birkaç saatliğine ağırlayıp götürüyorlar elinizdeki avucunuzdakini. Size birşey verecekmiş gibi yapıp alıyorlar alacaklarını.
      Bu yıl silah alımları için ABD'ye kaç yüz milyon dolar ödüyoruz?
      Şu rakam açıklansa da görsek kim kime ne veriyor?
      Depremde toprak altına gömülen dövizin 700 milyon dolar olduğu hesaplanıyor. Siz deyin 70 milyon dolar. Bu para bizim ABD'ye hediyemizdir. Karşılığında onların verdiği ise 15 milyon dolarcık...
      İnsan biraz utanıp sıkılır....
      Haaa, diyeceksiniz ki ABD'den hiç mi birşey almadık?..
      O kadar da değil.
     Â
Baba Clint büyük bir cömertlikle
Ecevit'e
T.S. Elliot'un şiirlerini hediye etti. Bunları küçük parçalara ayırıp depremzedelere bir bardak suyla içirirsek iyi gelir herhalde!..
      Gerisi hikaye...
      Japonya'daki nükleer faciada sadece 24 kişi yaralanmış...
      Gelsinler de faciada nasıl ölünür, bizden ders alsınlar!..
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr