Bir meslektaşımız dün Başbakanlık'tan çıkarken Başbakan
Ecevit'e HADEP'li belediye başkanlarının gözaltına alınması olayıyla ilgili düşüncesini soruyor.
Bülent Bey soruyu şöyle yanıtlıyor:
     Â
- Türkiye'de yargı bağımsızdır. Yargı devam ederken yargıyı etkileyecek bir söz beklemeyin benden....      Başbakanın yargıya bu denli saygılı olması muhteşem bir şey. Ne var ki bir - iki ay önce
Merwe Kavakçı hakkında soruşturma yapan Ankara DGM Savcısı
Nuh Mete Yüksel'i azarlayan da aynı başbakan idi... Yetmedi.. Adalet Bakanı da tuttu
Nuh Mete Yüksel hakkında soruşturma açtı. O yüzden
Ecevit'in yargıya ani saygısı pek inandırıcı durmuyor.
      ***
      HADEP'li belediye başkanları bir süre önce Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiler. Daha sonra ANAP, FP ve CHP liderleriyle görüştüler. Fakat
Bülent Ecevit tarafından geri çevrildiler. Diyalog istekleri reddedildi.
      Ortam gerginleşirken önce Diyarbakır sonra Siirt ve Bingöl'ün HADEP'li belediye başkanları (kaçmaları söz konusu olmadığı halde) gözaltına alındılar.
      Başkanların gözaltına alınma sebebi PKK ile ilişkilerinin saptanması... HADEP Genel Başkan Yardımcısı
Hamit Geylani ise gözaltıları şöyle izah ediyor:
     Â
- Olağanüstü Bölge Valiliği bir süre önce PKK'lı olduğu gerekçesiyle 47 kişiyi gözaltına alıyor, bunlardan 25'i daha sonra mahkemece tutuklanıyor. Tutuklananlardan bir bölümü itirafçı olmak istediklerini bildiriyorlar. Bilindiği gibi itirafçılığın kabul edilmesi için bu talepte bulunan kişilerin örgütle ilgili bilgi ve belge vermeleri gerekiyor. Hukukta "atf - ı cürüm"
yani kendini kurtarmak için başkalarını suçlama dediğimiz bir olay vardır. Bu kişiler de kendilerini kurtarabilmek için bazı kişileri suçlamak zorundalar. Suçladıkları da gözaltına alınan belediye başkanlarımız oluyor.
      ***
      Belediye başkanlarının PKK ile ilişkileri gerçekten var mı? Ne ölçüde? Bilemiyoruz. Açıklanınca öğreneceğiz. Acaba ülkeyi yönetenler çok acılara malolan Güneydoğu sorununu çözmek istiyor mu? Yoksa ortamı gerginleştirmek pahasına sorunu oya dönüştürmek peşinde midirler? Bu soruların yanıtlarını da tam bilemiyoruz.
Açılış
     Â
Demirel'in büyük gümbürtülerle Urfa'da açtığı
İbrahim Tatlıses İlköğretim Okulu meğer 2 yıldır eğitim veriyormuş... Ancak
Demirel'in programı çok yüklü olduğundan açılış için zaman bulunamamış da... Şimdiye kısmet olmuş. Okulun açılış töreni yapılmasa ne farkederdi... Bir çocuk daha hayatta olurdu.. O
Demirel'in konvoyundaki polis aracının ezdiği 4 yaşındaki çocuk ölmeyecekti bu açılış şovu yapılmasa... Bu arada
Demirel de Urfa'daki o önemli konuşmayı yapamayacak:
     Â
- Açlık ve fakirlik ortadan kalkacak, vaadini veremeyecekti...
     ÂBöyle önemli bir konuÅŸma yaptı
Demirel... Nazik ve acılı Urfalılar:
     Â
- Baba 35 yıldır bu ülkenin tepesindesin, neden açlığı hala kaldırmadın? diye sormadılar. O günahsız çocuk da öldüğüyle kaldı.
      *
Cep telefonu faturalarındaki "haraç"a tepkiler büyüyor... Bu tepkilerin kapsamı alanı dışında kalmayalım!..     Â
Cihan DemirciMüzeler yolcu...
      Bir haber pazar günkü Cumhuriyet'ten:
     Â
- 1990 yılındaki kazılarda altı bulunan Herkül heykelinin üst kısmı 1990 yılında Amerika'da ortaya çıktı. Türk Hükümeti heykelin üst parçasını ABD'den istedi. Ancak yasal başvuru yapılmadığından heykel zamanaşımı yüzünden kaybediliyor...      Bir haber Sabah'tan:
     Â
- Türkiye'nin en ünlü 7 müzesine ait toplam 239 tarihi eser bir yıl süreyle ABD müzelerinde sergilenecek... Eserler üç şehri gezecek...      Ve bu haberleri okuyan bir okurumuzun gönderdiği not:
     Â
"Bir süre önce Girit'teki müzeden yurt dışına üç parça eşya gönderilecekti. Giritliler havaalanını kuşatarak eserlerin gönderilmesine engel oldular. İsteyen gelir, bu eserleri müzelerimizde görür,
dediler."
      Okurumuz notunu kimi sorularla bitiriyor:
     Â"Müzelerimizi adeta boÅŸaltıp tarihi eserlerimize el koymaktan sabıkalı bir ülkeye 200'ün üzerinde parça yollamak akıl karı mıdır? Müzelerimizi görmek için gelecek turistlere saygısızlık edilmiyor mu? Bu eserlerin bir kısmının orijinali orada kalır, kopyası dönerse ÅŸaşıracak mıyız?"
     Â
Åžeffaf yorum...
      Transparency İnternational (Uluslararası Şeffaflık) adlı Berlin merkezli kuruluşun yolsuzlukla ilgili son raporuna göz gezdiriyoruz...
      Yolsuzluğun en etkin olduğu alanlar:
     Â
1) İnşaat... 2) Silah ticareti... 3) Enerji...      Yolsuzlukların nedenleri:
     Â
1) Düşük memur maaÅŸları... 2) Devlet memurlarının kendilerini güvende hissetmeleri (dokunulmazlık...) 3) Gizlilik... 4) KötüleÅŸen / güncelleÅŸtirilmeyen ihale koÅŸulları...     ÂBu fasılda şöyle bir not var:
"Bazı ülkelerde gümrük görevlileri ve hakimler yaşamlarını sürdürebilecek kadar maaş alamıyorlar..."
      Ülkelere verilen yolsuzluk notu...
     Â1) Danimarka: 10... 2) Finlandiya 9,8... 3) Ä°ngiltere 8,8...
      ***
      Bu listede Türkiye 3,6 puanla 56'ıncı sırada yer alıyor...
      96'ıncı sırada ise 1,7 puanla Azerbaycan var... Hani şu Demirel'in görevde kalması için peşpeşe çağrılar yapan ülke...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr