Fenerbahçe taraftarı okurumuz Cem Kontacı, zarif bir öneri yapıyor:
- Sizin aracılığınızla bir çağrı yapmak istiyorum. Bence Galatasaray - Barcelona maçı bizim 50 bin kişilik Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynansın. Hem daha fazla seyirci daha büyük bir baskı aracı olur, hem kulüp daha fazla hasılat elde etmiş olur. Hepsinden de önemlisi Fenerli Galatasaraylı maça kol kola gelir... Son yıllarda iyice çığırından çıkan ve aklı başında her sporseverin lanetlediği FB - GS rekabetindeki şiddet unsurunu da bu şekilde ortadan kaldırmış oluruz. (Ne güzel ve içten dilek... Ama yönetici katında anlayış bulacak gibi görünüyor mu?)
"Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz.’’
Nikâh masasına oturmaya hazırlanan bir genç hanım yazıyor:
...Yeni çıkan yasaya göre evlenmek için sağlık raporu gerekiyor. HIV testi, birkaç virüs testi daha ve akciğer filmi. Bu işlemler için Beşiktaş Belediyesi’ne müracaat ettim. Toplam 27.500.000 TL ödedim. Aynı işlemleri müstakbel eşim Kadıköy Belediyesi’nde yaptırdı ve sadece 7.000.000 TL ödedi. İkisi de Belediyenin Hükümet Tabipliği. Aradaki fark 20.5 milyonTL.
Bir miktar maaş artışıyla doçent ve profesörlerin memnun edilmesi iyi... Ama yeterli mi? Soruyu Doçent İbrahim Ortay yanıtlıyor:
- Üniversitelerin maaş artışı istemesindeki temel amaç, nitelikli bilim adamı bulmak, öğretim üyeliğini gençler arasında cazip hale getirmektir. Ne var ki profesör ve doçentlere zam yapılırken yardımcı doçent, araştırma görevlisi ve benzerleri zam görmemiştir. Bu durum yentenekli gençleri üniversiteye çekmek bir yana, içerdeki gençlerin gözünü de dışarıya çevirecektir.
Korkut Eken’in, her şeyi kendi bilgileri dahilinde yaptığını, söyleyen komutanlar; mahkeme tarafından yargılanmış ve suçlu bulunmuşlar.
Doğan Güreş :
- Ama nasıl olur? diye karara itiraz etmiş.
Yargıç :
- Eee, demiş; Korkut Eken, fırtına biçer!
Arkadaşımız Derya Sazak’ın kısa sürede ikinci baskısını yapan "11 Eylül Gölgesinde Saddam" adlı kitabı, Körfez Savaşı’nın en çarpıcı gerçeklerini en açık biçimde sergiliyor.
Saddam Kuveyt’e saldıracağını bir hafta önceden ABD’nin Irak Büyükelçisi April Glaspie’ ye bizzat haber vermiş... Buna karşılık ABD Büyükelçisinin yanıtı bir yeşil ışık hatta teşvik niteliğinde olmuştur:
- Kuveyt’le aranızdaki sınır anlaşmazlığı bizi ilgilendirmez...
Derya Sazak’ın tespiti:
"Saddam - Glaspie görüşmesinde konuşulanlar dikkate alınsaydı Körfez Savaşı olmayabilirdi..." şeklinde...
Ne var ki ABD Körfez Savaşı’nı önlemek değil başlatmak istemiş, bu bahaneyle bölgeye yerleşmiştir.
Aynı ABD terörist avlama gerekçesiyle Afganistan’a inip Hazar petrolleri çevresine yerleşti... Şimdi yeniden Irak’a saldırı hazırlığı yapıyor.
Öne sürdüğü silah denetçileri bahanesi hiç inandırıcı değil. ABD’nin dostları bile Irak’a saldırmanın gerekliliğine inanmıyor.
ABD’nin umudu Türkiye’de... Başkan Yardımcısı Dick Cheney önümüzdeki hafta bizimkilerin aklını çelmek için Ankara’ya geliyor.
Savaş’ın Irak’a sıçraması Türkiye’nin de mahvı demektir. Geçen yıl 1.5 milyar dolar bulamadığı için krize sürüklenen Türkiye, sadece 10 milyar dolarlık turist dövizi kaybını bile kaldıramaz. Ne var ki yaklaşan tehlikeyle ilgili sadece Ecevit konuşuyor. Diğer siyasi liderler, parlamento, medya suskun.
Hadi bazıları Amerika’dan kötü not almaktan korktuğu için ağzını açmıyor? Peki diğerleri? Sürekli aldatılmak ve enayi yerine konulmak da mı kimseyi rahatsız etmiyor?
Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, emekli paşalar ve emniyet müdürlerinden gelen Korkut Eken’in yeniden yargılanması talebini reddetti.
Kahramanlık işte budur: Hukuktan yana olmak.
Halkın Ordu’ya olan güven ve sevgisini arkasına alarak hukuka baskı yapan emekli paşalar "yeniden yargılama"yı sağlayabilselerdi, yargı büyük ve tehlikeli bir onur kaybına uğrayacaktı. Korkulan sonuç olmadı, hukuk ve ülke kazandı.
73’lük dede ineğin ırzına geçerken yakalanmış.
Feminist arkadaşımız Mine Kılıç’ın önerisi: "Yurdum erkeği için hayvan genelevi açılsın..."