Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Gazete dili, ulusal "söz" varlığımızı yansıtan en temel ölçü belki de... Dil bilimci Profesör Doğan Aksan'ın gazeteleri 60 yıl geriye doğru tarayarak saptadığına göre... Dil devrimi sonrası - 1930'larda gazetelerin "öz Türkçe" sözcük kullanım oranı yüzde 35 dolayında imiş... Yıllar içinde bu oran giderek yükseliyor: 1960'larda yüzde 60'lara, 80'li yıllarda ise yüzde 70'lere çıkıyor...
       Ya son durum?.. Onu da Prof. Ömer Demircan önceki gün "Türk Dilinin Zenginleştirilmesi Kurultayı"nda açıkladı:
     Â- Öğrencilerim son dönem gazetelerini taradılar. Öz Türkçe kullanım oranının ÅŸimdilerde "yüzde 52" dolayında olduÄŸunu gördük...
     Â
10 yıl içinde "yüzde 20" geriye gidiş... Hiç garip değil... Osmanlıca ve "Amerikanca" uyduruk sözcük kalıplarıyla fiyaka yapmanın doğal sonucu tabii ki...
       ***
     ÂHakkı Devrim de Kurultay'a ilginç bir öneri getirdi:
     Â- Dünyanın hiçbir ülkesinde isteyen herkesin yazım kılavuzu çıkarma hakkı yoktur. Aynı sözcükleri farklı biçimde aktaran yazım kılavuzlarına sadece bizim ülkemizde rastlanır. Konunun uzmanları acilen bir araya gelsin, hepsinin üzerinde anlaşıp benimsediÄŸi bir yazım kılavuzu çıkarılsın; biz de görevli olduÄŸumuz yayın grubunda bu kılavuzdan binlerce adet basıp yurdun dört yanına bedava dağıtmanın yollarını arayalım...
       ***
       Ve son söz... Bilge Konfüçyus'tan:
     Â"Dil düzgün olmayınca, söylenen ÅŸey söylenmek istenen ÅŸey olmaz!.."
       Galiba biraz da bu yüzden anlatamıyor, anlaşamıyoruz...

Ziraat'te durum

       Emekli okurumuz emekli maaşlarının ödenmeye başlanmasının dördüncü gününde Ziraat Bankası İstanbul Cennet Mahallesi şubesine giderek maaşını çekmek istemiş. Bankamatikte para yok. İki saat sonra gelmesini istemişler. Gitmiş. Yine para yok. Dün bu satırlar yazılırken parasını hala çekememişti. Keyfiyet arzolunur.

EleÅŸtiri...

       Bir matematik probleminin sonucunu biliyorsanız... Çözüm yolu üzerinde ahkam kesmeniz kolaylaşır. Bir futbol maçının sonucu belli olduktan sonra da:
     Â- Antrenör ÅŸunu şöyle yapmalıydı, Ahmet'i deÄŸil Mehmet'i oynatmalıydı; ilk devre savunmaya deÄŸil hücuma ağırlık vermeliydi, diye ahkam kesmek helva kesmek kadar kolay.
       G.Saray - Milan maçının eleştirilerini okuyoruz. Maçtan önce fikri olmayanlar, hatta maç sırasında bir fikir beyan edemeyenler, maçtan sonra allame - i cihan... Maşallah futbolu Fatih Terim'den iyi biliyorlar. Ama maçtan sonra... Ne işe yarıyor bu bilgiçlik?.. Antrenörün ve takımın asabını bozmaya.

SÖZ

       Yaşlılar artık kötü örnekler verecek halde olmayışlarının acısını unutmak için iyi öğütler vermekten hoşlanırlar.
       Rochefoucault

FeleÄŸin oyunu...

       Bir adı da "Öpücük kız" olan Ayşenur Yazıcı televizyonların aklı başında spikerlerinden... Çok faydalı bir işe el atmış... Türkçeyi korumak için bir dernek kurma çalışması başlatmış. "TV Magazin" dergisine projesine anlatırken bir soruya şöyle yanıt veriyor:
     Â- Dil konusunda usta denilen gazeteci olup köşeleri olan insanlar da çok büyük yanlışlar yapıyor. Herkes bir Rauf Tamer bir Güneri CivaoÄŸlu olamıyor. Mesela Burhan Felek'in çok hataları var...
       Burhan Felek nereden çıktı? Herhalde dil sürçmesi. Gelin de böyle iddialı bir spikerin böyle bir dil sürçmesine uğramasına şaşırıp üzülmeyin.

Viva Ä°spanya..!

       AKUT'umuzla övünüyor, gurur duyuyoruz... Yabancı devlet adamlarının onları kah ziyaret, kah davet ederek teşekkür etmesinden onur duyuyoruz...
       Bu arada acaba birşeyler unutuyor muyuz?
       Bu soruyu sormak nereden mi aklımaz geldi?
       Deprem bölgelerini gezen arkadaşımız Fahrettin Fidan'ın gönderdiği notları okurken...
       Bakın ne diyor Fahrettin:
     Â
"Gölcük - Ulaşlı'da doktoru, hemşiresi, hastabakıcısıyla toplam 38 personelden oluşan İspanyol askeri sahra hastanesini gezdim... Kimi tercüman, kimi kayıt görevlisi 10 kadar Türk gönüllüyle birlikte İspanyol ekibi günde ortalama 250 hastaya hizmet veriyor. Bir ayı aşkın süredir çadırlarda yaşıyor, geceleri sedyelerde uyuyorlar. Hallerinden hiç şikayet etmediler. Zaten hastalar arasında koşuşturmaktan şikayet edecek vakitleri de yok. Hangi hastalar bunlar diyeceksiniz. Tabii ki deprem yaralısı kalmamış gibi artık. Ama halkın doktor ihtiyacı sürüyor. Hastanenin doktorlarından Yüzbaşı Hose Camino'yla konuştum. Söylediği:
     Â- Böylesi felaketler için özel olarak yetiÅŸtirilmiÅŸ bir birliÄŸiz. Daha önce Ä°ran, Irak, Arnavutluk, Nikaragua gibi ülkelerde görev yaptık. Ä°lk günler en çok kırık - çıkık gibi vak'alarla karşılaşıyorduk, daha sonra bunun yerini psikolojik tedavi hizmetleri aldı. Burada bulunduÄŸumuz bir ay içinde 5 bin civarında hastaya baktık ve ayrıca dört doÄŸum olayı gerçekleÅŸtirdik. Bizi en çok mutlu eden ise ailelerin doÄŸumunu yaptırdığımız bebeklerine Ä°spanyol göbek adı vermeleri oldu. Åžu anda Gölcük'te göbek adları Ä°sabel, Carmen, Anna ve Rossa olan dört bebek yaşıyor....
       Bölgede bir de Alman Sahra hastanesi var ki, yıl sonuna kadar hizmet vereceği söyleniyor. Belki başka yabancı gönüllü gruplar da var bölgede...
       Acaba.... Bize edilen teşekkürlere sevinirken tevazuundan sesini çıkarmadan fedakar çalışmalar yapan yabancı gönüllülere teşekkür borcumuzu yerine getiriyor muyuz? Yoksa bu görevi unutuyor muyuz?
       Üzerinde şöyle bir düşünelim...

       Eğer bedelli askerlik genişletilirse yeni slogan şöyle olacak:
       "En züğürt asker bizim asker..."


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr