Tüketim hastalığının bir adı da “Diderot etkisi”dir...
Hikayesini öğretmen Mustafa Karadaş anlatıyor...
18. Yüzyıl düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus imparatoriçesi Büyük Katerina, Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu zor durumdan kurtarır.
Maddi durumu düzelen Diderot’ya bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder. Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır.
Yeni bir halı alır.
Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler. Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır. Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı bir yazı yazar.
Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan bu tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için anlattığı kavrama “Diderot Etkisi” denmektedir.
Diderot şöyle der:
“Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum.”
SÜPRİİİZ
Kusursuz bir hayat hayal edin. Kusursuz bir dünyadasınız, kusursuz insanlarla birliktesiniz, istediğiniz her şeye sahipsiniz, herkes tam anlamıyla kusursuz yaratılmış. O dünyada tam olarak hayal ettiğiniz gibi, arzu ettiğiniz her şeye sahipsiniz.
Ama bir süre sonra “Heyecan yok” diye düşünüyor, sıkılıyorsunuz.
O sırada karşınızda üzerinde “Sürpriz” yazan kırmızı bir düğme beliriyor.
Dayanamıyor düğmeye basıyorsunuz.
O zaman karanlık bir tünele giriyorsunuz ve tünelden şu anda yaşamakta olduğunuz dünyaya çıkıyorsunuz…
Örneğin Türkiye’ye...
Ne sürpriz ama...
(Paolo Coelho’dan uyarlama)
AZİZCE
Halen İzmit Maşukiye’de çiftçilik yapan Oralp Basım dostumuz Aziz Nesin hakkında sadece kendisinin bildiği bir küçük olayı aktardı...
Aziz Nesin, Oralp Basım’ın iyi dostudur...
Bir dönem onun İstanbul’daki evinde kalır...
Oralp bir gün eve geldiğinde masanın üzerinde Aziz Nesin’in yazdığı bir kağıt bulur…
Üzerinde “Aptal Aziz, eşek Aziz, salak Aziz, sersem Aziz” gibi notlar vardır...
Oralp tabii meraklanır...
Aziz Nesin akşam eve geldiğinde kendisine bu notun anlamını sorar…
Aziz Nesin’in cevabı:
- Bugün büyük bir hata yaptım, kendime çok kızdım, bunları yazarak kendime ceza verdim...
Aziz Ağabey her yönden ilginç adamdı…
HABER
Avustralya’nın Melbourne şehrinde, güvenlik riskleri nedeniyle kiralık elektrikli scooter’lar yasaklandı.
Bizde kaldırımlarda bile geziyor da güvenlik riski oluşturmuyorlar!
Daha doğrusu halkın gücü bunları kaldırmaya yetmiyor!
Birer kaldırım canavarı olarak yayaların arasında dolaşmaya devam ediyorlar.
HİLTON 2
Kadıköy’deki Double Tree Hilton Oteli’nin arka sokağı işgal edip hem araç hem yaya geçişine kapattığını yazmıştık.
Belediyenin bu konuda yapacağı bir şeyler olmalıydı.
Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı aradı... Bu sokağın Kadıköy Belediyesi ile otel arasında 8 yıldır dava konusu olduğunu anlattı. Otel, o sokağın kendilerine ait olduğunu iddia ediyormuş...
Peki sokağı, en azından dava bitene kadar yayalara açamazlar mı?
Belediyenin bunu sağlayacak imkanları olduğunu sanıyoruz...
Mesut Bey konuyu izleyeceklerini söyledi. Bekliyoruz…
FERDİ
Fenerbahçe’de mutlu bir veda... Ferdi Kadıoğlu rekor bir transferle İngiltere’nin Brighton takımına gidiyor... Bu transferin bir de görünmeyen kahramanı var: İsmail Kartal…
Ferdi, Fenerbahçe’ye 2018 yılında geldi. Hollanda doğumluydu. Türkçe bilmiyordu. Yeri orta saha ve forvetti... İyi futbolcuydu ama süper değildi… İki yıl önce Fenerbahçe’de sol bek sıkıntısı başladı. Antrenör İsmail Kartal, Ferdi’ye sol bek oynamayı önerdi. Ferdi düşünmek için vakit istedi. Sonra öneriyi kabul etti. Sol beke geçti. Ve orada parladı. Avrupa çapında bir sol bek oldu. İyi futbolcuydu. Ama sol bekte yıldızlaştı. Şans onu orada bekliyordu.
SÖZ
“İyi bir toplum yaratmanın yolu vicdanlı çocuklar yetiştirmekten geçer.
Bütün kötülükler zayıflıktan gelir.
Çocuk sadece zayıf olduğu için kötüdür.
Onu güçlü yap o iyi olacaktır.
Her şeyi yapabilen kişi asla çevresine zarar vermez.”
(İsmail Tonguç)