Milli Eğitim Müdürlüğü’nün son raporunda ilköğretim okullarında verilen Fen eğitiminin tahta - tebeşirden öteye gitmediği, dolaplarda bir mıknatısın bile bulunmadığı anlatılıyor... Melih Yalçıneli bu fakirliği hafifletmek için bir site kurmuş... Amacı şöyle özetliyor:
"... Ev ortamında pahalı olmayan pratik malzemelerle çocukların hoşlandıkları aktiviteleri seçerek bilimsel düşünme becerilerini geliştirdikleri deneyler yapmalarına yardımcı oluyoruz. Ayrıntılı bilgiyi (http://www.yalcineli.com/gencbuluscular.htm) adresinde bulabilirsiniz.
*Hükümet IMF’ye "rüşvetle savaş" sözü verecekmiş.
Enflasyondan sonra yeni bir cephe daha açıyoruz ha?..
Haldun Ertem
Fenerbahçe’nin temel sorunlarından birini Yiğiter Uluğ yazmış:
- Bu takımın yıllardır arka arkaya şampiyonluğu yok, çünkü başarılarını kime mal edeceklerini bulamadıklarından hemen kendi içlerinde bir dağılma yaşıyorlar...
Oray Eğin, Radikal’deki incelemesinde ekliyor:
- İşte geçen sene kazanılan şampiyonluğun ardından başarının mimarı Denizli mi, Yıldırım mı derken birbirlerine girdiler.
Teşhis doğrudur... Ve malum: Tedavinin ilk çeyreğidir...
Ermeni vatandaşlar 6 Ocak günü "Doğuş Bayramı"nı kutladılar. DYP Şişli İlçe Başkanı Ayhan İşlek de Ermeni vatandaşların Doğuş Bayramı’nı Baruthane Caddesi üzerine astığı şu pankartla kutladı:
"Paskalya Bayramınız Kutlu Olsun"
Okurumuz Meral Kalaycıyan:
- Güzel fakat 31 Mart’taki Paskalya bayramına daha 3 ay var, diyor geçtiği notta...
Olsun.. Önemli olan niyet.. Önemli olan bayram kutlamalarını karşılıklı hale getirmek... Siyasetçilerin bu zarafete ortak olması... O yüzden Şişli’li Başkan’ı iyi niyetinden ötürü kutlayalım...
Kemal Derviş bir köy gezisi sırasında köylünün birine sormuş:
- Bu köylük yerde ne yapıyorsunuz, nasıl geçiniyorsunuz?
Köylü ilerdeki inekler göstermiş:
- Görüyorsun beyim inekçilik yapıyoruz...
Ve ardından sormuş:
- Peki beyim siz Ankara’da ne yapıyorsunuz?
Derviş boynunu bükerek yanıt vermiş:
- Biz de mandacılık yapıyoruz...
Can Ozan
Ölüm oruçlarında ölenlerin sayısı geçen cumartesi günü Zeynel Karataş’ın da hayattan ayrılmasıyla 44’e yükseldi... Halen 200 dolayında tutuklu ve hükümlü ölüm orucunu sürdürüyor... Birbiri peşinden ölümler, dünya çapında yankılar yaparak ülkenin olumsuz siciline ekleniyor...
Ve ilk kez bu dramatik tablonun ortadan kaldırılması için fırsat doğuyor...
İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya barolarının "Üç kapı üç kilit" önerisi hem mahkûmlar hem devlet tarafından kabul edilebilir bir çözüm olarak gündeme giriyor.
Öneri basit... Her koridora bakan üç hücrenin açılmasıyla gündüz saatlerinde 9 mahkûm bir arada olabilecek. Gece mahkûmlar tekrar odalarına çekilecek.
Bir koridordaki mahkûmlar diğer koridordakilerle görüşmeyecek. Mahkûmlar, hücrelerinin önündeki koridora çıkabilecek sadece.
Böylece tecrit uygulaması hafifleyecek.
Ama kesinlikle koğuş sistemine geçiş gibi bir durum da söz konusu olmayacak.
Baroların önerisini F tipi cezaevinde yatan tutuklu ve hükümlüler kabul ediyor... Öneri devletçe kabul edildiği takdirde açlık grevlerine son vereceklerini bildiriyorlar.
Çözüme ilk kez bu kadar yakınlaşılıyor.
Üç kapı üç kilit projesinin birkaç gün içinde hayata geçirilmesinde hiçbir sakınca ve zorluk yok.
Yeter ki Adalet Bakanlığı konuya ciddi olarak eğilsin.. Yeter ki siyasi liderler ölüm oruçlarında ölenlerin de insan olduğunu ve hiçbir şeyin insan hayatından önemli olmadığını hatırlasın, bir büyük yarayı kapatmak için parmaklarını oynatsınlar...
*"..yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir ardından gelecektir, sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın, aynı mahallede kocayacaksın; dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.."
Kavafis