Leeds United Başkanı
Ridsdale, İstanbul'da kaldıkları Çırağan Kempinski otelinden yakınmış bu defa da...
"Koridorlarda yürürken anlamsız biçimde elekrikler sönüyordu" diyor... Geceyarısı futbolcuların odalarına telefon bağlamışlar; GS taraftarları rahatsız etmiş futbolcuları... Çırağan Halkla İlişkiler Müdürü
Gülderen Tuğcu sorumuz üzerine dedi ki:
      - Kaldıkları süre içinde ve ayrılırken en küçük şikayetleri olmadı. Kendileriyle bizzat ilgilenen satış müdürümüzün yanaklarını öpüp teşekkürle ayrıldılar. İddialar İngiltere'ye dönüşlerinde gündeme geldi.
"Koridorlarda lambalar sönüyordu" denmiş. Otele saat 15.00'teki gelişlerinden sonra 40 - 45 dakikalık bir elektrik kesintisi oldu. Ve anında jeneratör devreye girdi. Bu kısa süre içinde jeneratör gücüyle bir koridorda diyelim 5 tane lamba yanıyorsa 3 tanesi yanıyor. Olay bundan ibaret. Tümüyle karanlık asla söz konusu değil. Havalandırmanın çalışmadığı, futbolcuların telefonla rahatsız edildiği iddiaları da tümüyle gerçek dışı. Futbolcuların oda numaralarını kim, nasıl bilecek de santraldan bağlantı yapmasını isteyecek? Kaldı ki, konuklarımızın istememeleri halinde santral görevlileri odalara asla bağlantı yapmaz...
      Sözün özü: Fırsatçı
Ridsdale başarısızlığa kılıf bulacağım derken ne söyleyeceğini şaşırdı.
Evlilik hazırlığı
      Temel'in kızı evlilik hazırlığı yapıyordu. Bir faydası olur umuduyla babasının görüşüne başvurdu... Baba Temel bu başvuruya kısa bir yanıt verdi:
      - Cit kizum anana sor, o penden daha iyi pir evliluk yaptu!
Zaman kültürü
      "Batı kültürü bir aritmetik zaman kültürüdür. Zamanı saat düzenler. Batılı olmayan kültürlerde zaman, olaylar arasındaki sürelerle ölçülür. Saat 9'da toplantı kararlaştırırsınız ama adam gelmez. Kaygılanırız, güceniriz. O bizim kaygımızı anlamaz çünkü ona göre zamanın ölçüsü oraya vardığı zamandır. Kapıdan girdi mi zamanında gelmiş demektir."
     Â
R.KapuczinskiKütüphane derdi
      Hacettepe Tıp Fakültesi'nin kütüphanesinden yazan stajyer doktor okurumuz diyor ki:
- Kütüphane çalışması bizim için hava - su kadar önemli. Ama merkez kampusun öyle bir kütüphanesi var ki... Görevlilerin yüksek sesle konuşmasından ve etraftaki çekiç seslerinden tek satır okumak mümkün olmuyor. Üstelik aydınlatma ve havalandırması da çok kötü. Doktor yetiştirmenin bir ciddiyeti olmalı, öyle değil mi?       ***
      Yıldız Teknik Üniversitesi'nden bir öğrenci yazıyor:
     Â
"Ä°TÃœ'nün Mustafa Ä°nan (Merkez) Kütüphanesi'ne Ä°TÃœ öğrencileri alınmıyor. Bu kitaplar halkın vergileriyle alındığına göre yapılan uygulamanın haksız olduÄŸunu düşünüyorum. Okunmayan kitabın kime ne yararı olabilir?"     Â
Depremdede Işıkara; "Her yıl bir büyük deprem bekleyin" demiÅŸ... Bir tanesi bu gece olabilir; Leeds'te..!     Â
Cihan DemirciKafaya dikkat
     Â
"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü Atatürk'e mi aittir, başkasına mı?
      Gençlik ve Spor Bakanı
Fikret Ünlü bu sözün Atatürk'e ait olmadığını söylüyor... Mümkündür...
     Â
Atatürk'e ait sözleri tarih ve yer belirtilerek kaydeden kitaplarda bu söze rastlanmıyor.
     Â
Fikret Ünlü'nün dediği gibi... Bu sözün Yunan veya Roma filozoflarına ait olması daha olası..
      Biz daha çok bu sözün tersinin geçerli olduğunu ispatlama çabasındayız.
     Â
"Sağlam vücut sağlam kafada bulunur."      Bakıyoruz da... Eğer milletçe sağlam kafanız yoksa bir futbol takımınızın uluslararası çapta başarı kazanması mümkün olmuyor. Kafadaki sakatlık kah bıçak çekerek, kah cinayete ortak olarak, kah diplomaside töközleyerek sağlam vücudun başarısını engelliyor. Hep birlikte bu sonucu yaşıyoruz...
Leeds bir iki...
      Leeds United maçına gidecek milletvekili listesinde tam 64 isim yer alıyor... Eğer olağanüstü bir görüşme yoksa TBMM'de bu kadar milletvekilini birarada göremezsiniz. Leeds'e hücum etmelerinin sebeb - i hikmeti nedir?
      Acaba aralarından bir tanesi olsun sağduyu gösterip maçtan sonraki birkaç gün içinde özür dileme ve üzüntü bildirme basiretini mi gösterdi?
      Bir tanesinin olsun İngiltere'de ağırlığı vardır da orada çıkacak bir takım sorunların çözümüne yardımcı mı olacaktır?
      Her zaman sporcunun arkasında olmuşlardır da GS'li futbolcular tribünde onları görünce moral mi bulacaktır?
      Sesleri davudidir de iki kişilik bağırarak seyirci azlığını telafi mi edeceklerdir?
      Bu soruların ilk üçüne kimse
"Evet" diyemez. Dördüncüsüne verilecek
"Belki" cevabı da bu toplu Leeds seferine gerekçe olamaz. O zaman?
      Bizim tosunların
"Bedava eğlence ve siyasi şov"dan başka amaçları pek yoktur. Ancak hem onların... Hem medyanın... Şov uğruna olayı bir futbol maçından çıkarıp çok cepheli bir Türk - İngiliz çatışmasına dönüştürmesi futbolculara zararlı oluyor. Kondüsyon hocası
Turguy Renklikurt Akşam'daki sütununda
"Yaratılan ek endişe ve tartışmalar yüzünden takımın fizik gücünün en az yüzde 20'si otomatikman uçup gitmiştir" diyor... Oralı olan kim...
Kral da olsanız
      Önce yabancı ajansların geçtiği kısa haberi okuyalım...
      "İsveç Kralı
Carl Gustaf Danimarka'da hız sınırını aştığı için özür diledi. Danimarka Prensesi Margareth'in doğum günü kutlaması için Kopenhag'da bulunan Kral
Gustaf, çocuklarını almak için Kopenhag Havaalanı'na gitmekteydi. Kralın hız sınırını aştığını bir sürücü polise telefon ederek bildirdi. Sürücünün ifadesine göre Kralın Ferrari'si 150 mil sürat yapmaktaydı..."
      Okurumuz
Mustafa Kemal Öztürk bu haberden çıkardığı dersleri şöyle sıralıyor:
      1. Kral bile olsanız, hata yapabilirsiniz.
      2. Kral bile olsanız, demokratik bir ülkede yaptığınız hatalardan sorumlu olursunuz.
      3. Kral bile olsanız, hatanızdan dolayı özür dilemek sizi küçültmez. Büyütür.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr