CHP Sözcüsü Faik Öztrak TV’de iktidarı eleştiriyor:
“Ülkeyi yönetemediklerini görecekler, gördükleri anda da apar topar erken seçime gidecekler.”
CHP seçime de hazırmış. Peki, iktidara da hazır mı?
Hiç öyle görünmüyor.
Parti iktidara gelince bugünkü iktidarın yaptığından daha farklı ne yapacak?
Hangi sorunu nasıl çözecek? İşsizliği nasıl giderecek? Eğitim politikası nedir? Hangi alanlara yatırım yapacak? Gelirleri nasıl arttıracak? Üretimi nasıl patlatacak?
Bunlar bilinmiyor. Partinin “CHP.org.tr” adlı resmi sitesi var. CHP’nin izleyeceği politikaları görmek için o siteye girince karşınıza boş sayfalar çıkıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda okuduğu bir “Yeni Yüzyıla Çağrı” beyannamesi var. İçinde yeni, farklı, heyecan veren hiçbir şey bulamıyorsunuz.
Ecevit’in iktidara hazırlanırken “Ortanın solu”, “Hakça düzen”, “Toprak işleyenin” gibi sloganları, “Köy Kent” gibi projeleri vardı. “Düzen değişikliği” öngören bir programı mevcuttu. CHP’de hiçbiri yok.
E.Mülkiye müfettişi Mahmut Esen’in bir uyarısını ekleyelim:
“Muhalefet partilerinin ülke sorunları ve alınması gereken önlemleri muhalefette iken halkla birlikte tespit etmeleri, geliştirdikleri çözüm yollarını açıklamaları, iktidara geldiklerinde de vakit kaybetmeden bunları uygulamaya sokmaları gerekir. İktidar koltuğu bunları araştırma yeri değil, çözüm makamıdır.”
KATLİAM
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, İnönü ve Atatürk’ü Dersim üzerinden suçlayanlara katıldı, Twitter’dan şu mesajı attı:
“Unutmadık, asla unutmayacağız! Dersim katliamında yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum.”
Sarıbal’a bazı CHP’lilerden tepki geldi. CHP’nin eski milletvekillerinden Şahin Mengü ve Kemal Anadol:
“Dersim’de olanlara ‘katliam’ demek Atatürk’ü katliam sorumlusu ilan etmektir” dediler.
Orhan Sarıbal CHP Parti Meclisi üyesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı aynı zamanda.
Mesaja CHP içinden ses çıkmaması üzerine Twitter’da şunu okuduk:
“Kimse sormuyor... Acaba CHP’yi yönetenler CHP’li mi?”
(NOT: Dersim olayını Celal Eren Çelik Twitter’da ayrıntılarıyla yazdı. Girip okuyabilirsiniz.)
PARKE
Gazetelerden bir haber:
“Uşak Belediyesi, caddelerde bulunan parke taşlarını sökerek yerlerine asfalt dökmeye başladı.”
Gazeteci Semih Kalkanoğlu diyor ki:
“Avrupa’da pek çok ülkede, pek çok kentte sokak ve caddelerdeki 500 yıllık parke taşları aynen korunuyor.
Asfalt çevre cahili yöneticilerin yapmaya çalıştıkları en basit ve doğaya zararlı bir kaplama şeklidir.”
Parke caddeler eski kentlerin tarihi dokusuna ve ruhuna daha uygundur. Eski evlerin arasından asfalt yol geçirmek görgüsüzlüktür. Asfalt su geçirmez, sellere neden olur. Parke yol suları geçirir, daha sağlıklıdır.
İzmir’in rahmetli Belediye Başkanı Ahmet Priştina, Karadeniz illerinden sökülen parke taşlarını İzmir’e getirmiş, Gündoğdu Meydanı çevresi gibi tarihi alanlara döşettirmişti.
Rahmetli Priştina vizyon sahibi bir başkandı.
POLİS
Fransız televizyonunda tesadüfen bu ülkenin Avignon kentinde yapılan hüzünlü bir töreni izledik. Tören görev sırasında bir terörist ya da kaçakçı tarafından vurularak öldürülen Eric Masson adlı polis memuru için düzenlenmişti. Törene Fransa’nın dört bir yanından gelen yüzlerce polis katılıyordu. Ayrıca kent halkından on binlerce kişi de tören için meydanı doldurmuştu. Bir polis memuruna gösterilen bu saygı etkileyiciydi. Polis bir ülkede böylesine saygın olmalıydı. Halk polisi böylesine sevmeli, ölümünden böylesine etkilenmeliydi. Polis kendini halka böylesine sevdirmeliydi. Tören bize bunları düşündürdü.
SÜRÜCÜ
Olay Belçika’da meydana gelmiş.
Polis: İyi günler efendim. Trafik denetleme. Alkol aldınız mı?
Vatandaş: Evet efendim, aldım. Bugün benim kızım evlendi. Biz çok uzaklardan geldik. Bira sevmediğim için birkaç duble viski içtim.
Polis: Beni doğru anlamadınız sanırım. Ben trafik polisiyim.
Vatandaş: Sizi doğru anladım.
Polis: Bu kadar alkolle araba kullanılır mı?
Vatandaş: Biz İngiltere’den geldik, dikkatli bakarsanız arabamız İngiliz plakalı. Sürücü ben değilim, arabayı yan taraftaki eşim kullanıyor.
MAÇLAR
Cumartesi günü pazarda sebze satan bir adamın etrafını polisler çevirdi. Maskesi yokmuş. “Neden masken yok?” diye sorduklarında “Poşetler açılmıyor, tükürükle açıyorum” demiş. Polisler sıkıştırınca özür diledi. Ama kâr etmedi. Kimlik sordular. Yanında yokmuş. Alıp karakola götürdüler. Tezgâh kalakaldı.
Bir başka video görüntüsünde en az 4-5 bekçinin bir adamı yere yatırıp tartakladıklarını gördük. Maskesi yokmuş.
Aynı gün yani cumartesi... İstanbul’da Galatasaray’ın, Ankara’da Fenerbahçe’nin maçları vardı. Tribünlerden oldukça yoğun seyirci tezahüratı duyuluyordu. Ancak kameralar tribünleri göstermedi. Ne var ki maçların bitiminde kameralar statların kapılarına çevrildi. Eryaman stadından yüzlerce kişi çıktı. Birinci küme lig maçları da öyle, binlerce seyirciyle oynanıyor.
Bizler de evlerimizde pandeminin biteceği günleri bekliyoruz!