Vatandaş cep telefonuyla bir ay içinde
"182 bin" liralık konuşma yapmış... 21 milyon lira fatura ödemiş... Bunun 18 milyonu devlet tarafından vergi olarak kesilmiş. Dilerseniz önce kesinti tablosunu görelim... İşte vatandaş
Bekir Öncel'in (eşi adına kayıtlı) cep telefonuna gelen
"11. 3. 2000" tarihli fatura...
     Â
Aylık sabit ücretler: 2.173.913 TL
     Â
Kullanım ücretleri: 182.611 TL
     Â
Özel İletişim Vergisi (Deprem Vergisi): 606.522 TL.
     Â
Vergiler, harçlar, fonlar: (Sıkı durun!) 18.210.000 TL
     Â
"182 bin" liralık konuşma yapan vatandaş, bu rakamın
"100 katı" tutarında vergi ödüyor... Turkcell firmasının
"sabit ücret" adı altında kestiği haraç da, konuşma bedelinin 12 katı...
      Milyonlarca abonenin feryadına rağmen
"sabit ücret" adı altındaki kesinti neden sürer? Siyasetçiler ve bürokratlar bunca feryada rağmen neden bu tür avantaları kesmez?.. Bilinmez. Ama halk onlar için
"Demek ki bu işten avantaları var" diye düşünür. Onlar bu damgayı sineye çeker, otururlar.
Mazeret Bar
      İngiltere'de uyanık bir bar işletmecisi, karısından izin almakta zorlanan akşamcılara yönelik kıyak bir uygulama başlatmış...
      Barın kahkaha ve müzik seslerinden yalıtılmış bir bölümünde, özel
"efekt"lerden oluşan bir ses düzeni kurulmuş... Mesela?.. Eve telefon açıp
"Karıcım, trafik çok sıkışık. Takıldım kaldım!" mazeretini uygun görenler için otomobil motor gürültüleri...
     Â
"Karıcım, bu akşam mutlaka bitirmem gereken bir dosya var!" demek isteyenler için klavye tıkırtıları... Vs...
      Anlayışsız hanımlar erkekleri ne acı durumlara düşürüyor, görüyorsunuz!
Kanserle savaÅŸ
      Kanser aşkı yaralayamaz / ümidi yok edemez / inancı aşındıramaz,
      barışı yok edemez / dostluğu öldüremez / anıları silemez,
      Cesareti susturamaz / ebedi yaşamı çalamaz,
      ruhu ele geçiremez kanser...
      (Yazarı belli olmayan bu dizeler internetteki Prostat Kanseri Danışma Hattı'na geçilmiş... 91 yıllık yaşamının son 25 yılını
"kanser"le paylaşan bir yaşlı hanım da bu dizeleri çoğaltıp postalamış dört yana...)
Kitaba uysa da
      Adam yıllar sonra eşini ve yetişkin kızını alıp köyünü ziyarete gitmiş. İlk gün eski arkadaşlarıyla kahvede buluşup hoşbeş etmiş. Akşam eve geldiğinde bakmış kız evde yok:
     Â
- Hanım bizim kız nerede?      - Karşı mahalledeki komşuda kaldı...
     Â
- Aman çabuk git, al onu...      - Neden Bey?..
     Â
- Ben bizim köyü iyi bilirim... Kızı becerirler sonra da yaptıkları işin kitapta yerini bulurlar...      Tıpkı Ankara'dakiler gibi... Onlar da demokrasi ahlakına uymayan şeyler yapıp sonra kitapta yerini buluyorlar. Eğer yaptıkları kitaba hiç uymuyorsa bu defa kitabı yaptıklarına uydurmaya çalışıyorlar. Olmadı, zirve adı altında toplanıp milletvekillerinin iradesine nasıl ambargo koyacaklarını konuşuyorlar. Millet uyudukça demokrasiyi istismar etmeye devam edecekler...
      ***
      Biz hala rakı, lokum, şiş kebapla kendimizi kandıralım; dışarda artık Türk'ün "mafyası" daha meşhur..!
      ***
Kod adı: 864
     Â
Kurtul Altuğ'un Cumhurbaşkanı
Demirel'le
"çok özel" sohbetleri Milliyet 2000'de yayımlanıyor... Çankaya'dan son havadisleri aktaran dizinin cumartesi günkü bölümüne küçük bir not iliştirilmişti:
     Â
"Dün dizgi hatası sonucu başlık `867 rakımlı tepe'
olarak çıkmıştır. Doğrusu `864'
tür. Düzeltir, özür dileriz..."
     ÂAnkara'dan okurumuz Doçent
Cüneyt Elker, birtakım topografik bilgiler aktararak duruma müdahale ediyor:
      - Maalesef
Kurtul Bey'in düzeltmesi de yanlış!.. Ankara'nın en alçak yeri Ankara Çayı düzlüğü (Hipodrom - Sıhhiye) çevresidir. Bu bölge yaklaşık 850 metrededir. Arazi Kızılay ve Bakanlıklar yönünde hafif yükselmekte, TBMM'nin bulunduğu yerde 930 metreyi bulmakta, Çankaya çevresinde de 1000 metreyi geçmektedir. Çankaya Köşkü yaklaşık 1050 metre civarında olup Muhafız Alayı'nın iç kısımlarında 1100 metrelik bir tepe bulunmaktadır...
      Çankaya uzmanı gazeteci dostumuz
Cüneyt Arcayürek, konuya yıllar önce bir kitabının önsözünde değinmişti. Arayıp hikayeyi bir kez daha dinliyoruz:
      - Bu
"864 rakımlı tepe" lafı, 1971 darbesinden sonra AP'liler arasında yaygınlaştı. İçlerinden biri uydurmuş...
"Çankaya"nın adını anmıyor, bir kod adı gibi
"864 rakımlı tepe" deyip geçiyorlardı. O günlerde kimse çıkıp araştırmadı işin aslını... Ve öylece yerleşti. Sonra
Demirel, Ekrem Ceyhun'a görev vermiş;
"Nedir bu Çankaya'nın yüksekliği, bir araştır bakalım" diye...
Ceyhun da gerçeği öğrenip Baba'ya bildirmiş.
Demirel daha sonra birkaç kez
"Çankaya, 864 rakımda değil, daha yüksek!" dediyse de faydası olmadı...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr