Bilimsel tartışmaların deprem öncesinde kamuoyuna yansımamasından söz ederken... Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların bilimsel toplantıları açtıktan hemen sonra salonu terkettiklerini... Medyanın da onlarla birlikte salondan ayrıldığını... Bilim adamlarının anlattıklarını kendilerinden başka kimsenin dinlemediğini anımsatmıştık... ODTÜ öğretim üyelerinden Prof.
Melih Ersoy bu bağlamda bir gözlemini aktardı. Dinliyoruz:
      - Biz ODTÜ'den üç öğretim üyesi, geçen Şubat ayında
"Küreselleme ve Kalkınma Sorunları" konulu konferansa katılmak için Küba'ya gittik. Beş gün süren bir toplantıydı, dünyanın dört yanından 600'ün üzerinde bilimadamı katılıyordu. İlk gün sabah erken salona girdik, bekliyoruz; herhalde bir önemli konuşmacı gelir, açılış konuşmasını yapar, ondan sonra da toplantı başlar, diye.
Fidel Castro geldi. Herkes ayağa kalktı, alkışladı. Bir açış konuşması yapsın diye bekliyoruz. Ama hayret, konuşma filan yapmadı. Yerine oturdu ve konferans başladı. Toplantılar sabah 9.00'da başlıyor ve gece 23.00'e kadar sürüyordu. Birinci gün etkinlikleri bitti,
Castro hiç gitmedi. Herhalde ikinci gün konuşacak, dedik. O gün de hiç konuşmadı. Sadece dinledi, notlar aldı. Üçüncü günden sonra, kapanış gününe dek, bildiri sunan bilim adamlarına fırsat buldukça sorular sordu ve o vesileyle kısaca kendi görüşlerini aktardı. Kısaca, 5 gün boyunca sabah 9.00 - akşam 23.00; yemek araları dışında salondan hiç ayrılmadan toplantıyı izledi. Bu tür etkinliklerin bir yarım günü boyunca olsun hiç olmazsa 1 - 2 kilit konuşmacıyı dinleme zahmetinde bulunmayan siyasetçiler ülkesinden geldiğimiz için bize çok garip geldi bu...
Cihan DEMÄ°RCÄ°'den LAFORÄ°ZMA
     Â
Güççük Amerika olamadık ama "Göçük" Amerika olduk!Ada'dan sesler...
      Adapazarı'nda... Merkezdeki 6 ana cadde üzerinde sıralanmış binaların yarıdan fazlası yerle bir olmuş durumda... Kent genelinde çökmüş ve ağır hasarlı bina sayısını
"11 bin" olarak veriyor Valilik...
     Â
- Bu şehir artık bitti, diyor çoğu Adapazarlı... 20 bini aşkın insan, toplamış valizi, çoktan göç etmiş... Kimi
"risksiz" saydığı tek ya da iki katlı köy evlerine, çok büyük bölümü de yurdun dört yanındaki eş dost ve yakınların yanına... Ve bir söylenti:
"Avrupa ülkeleri, depremzedelere geçici oturma izni verecek!" Nereden çıktığı bilinmese de kulağa yayılmış. Sonuç... Pasaport Dairesi'ne müthiş bir akın.. Bir Defterdarlık görevlisi anlatıyor:
      - Son bir ümitle
- Pasaportumuz bari hazır olsun - diye çırpınıyor insanlar. Yetinmiyor,
"Avrupa'ya gittiğimizde mutlaka sorarlar!" düşüncesiyle
"gerçek depremzede" olduklarını kanıtlayacak bir de belge edinmek amacıyla devlet dairelerinin kapısını aşındırıyorlar.
      Depremi
"hasarsız" atlatanlar da perişan.. Bir poşet un veya bir kutu süt için saatlerce sıra bekliyor; bir kuyruktan çıkıp ötekine giriyorlar hep birlikte...
      Spor Salonu önündeki bisküvi kuyruğunda iki çocuğuyla birlikte sıra bekleyen
Muazzez Yavuz anlatıyor:
      - Her gün Arifiye'den buraya yardım almaya geliyoruz. Evimiz hasar görmedi ama gerçekten muhtacız bu yardıma. Eşim aylardır işsizdi. 80 milyona güç bela bir iş bulmuştu. Tam ona seviniyorduk ki, deprem sonrası ev sahibimiz
"Çıkın" diye ısrar etmeye başladı. 15 milyon lira kira ödediğimiz derme çatma evi şimdi 70 milyona kiraya verecekmiş. Ne yapacağımızı şaşırdık...
      Kriz Masası yöneticilerinden biriyle konuşuyoruz daha sonra...
     Â
- Gelen yardımlarda ilk günlere oranla bir düşüş olduğunu söylemek zorundayım, diyor... Ve ekliyor:
     Â
- Ayrıca yurtdışından gelen gıda, çadır, ilaç vb. malzemenin İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan buraya sevkinde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu akış hala rayına oturtulamadı. Sakarya'ya yardım eden 20 ilden gelen malzeme de her zaman yeterli olmuyor. Özellikle zeytin, konserve, pirinç, yağ konusundaki talepler iletilmiş olmasına rağmen maalesef yeterince sevkiyat sağlanamadı...      Depremle birlikte ev kiraları astronomik biçimde arttı.
      Ee, ev sahibi olmak başka şey, vicdan sahibi olmak başka şey...
Kapı deyip geçme!
      Umumi binalarda kapıların işlevi çok önemli... Özellikle de dış kapıların durumu, deprem, yangın gibi panik anlarında önem kazanır. Kapıların içe değil dışa açılması şarttır...
      Sözlerine böyle başlayan İzmirli mimar okurumuz
Emin Ä°pek devam ediyor:
      - Umumi binalardaki kapılarla ilgili genel bir fikir edinmek üzere, İzmir'de hızlı bir tur attım. Önce bu konuda düzenleyici olması gereken İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne gittim. Kapısı içeri açılıyordu. Kapısı içeri açılan kimi diğer binalar şunlardı:
     Â
Atatürk Devlet Hastanesi, Resim Heykel Müzesi, Atatürk İl Halk Kütüphanesi, Sanayi Odası Binası, Konak Kaymakamlığı, Konak Vergi Dairesi, Sosyal Sigortalar Binası, Konak'taki Akbank, İş Bankası, Garanti Bankası, Halk Bankası, Gümrük'teki, Ziraat Bankası, Pamukbank, Yapı Kredi Bankası, Akbank, Emlakbank, Bayındırbank...      Kısa turumun içinde, kapılarının dışarı açıldığını gördüğüm az sayıdaki binalar da şöyle:
     Â
Sabancı Kültür Merkezi, Devlet Tiyatrosu, İzmir Sineması, Hilton Oteli.       Sonuç olarak, siz siz olun, içine girdiğiniz binanın dış kapıları nereye açılıyor dikkat edin! En gereken zamanda, dışarı çıkamayabilirsiniz.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr