Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Memleketin sorunları dağlar gibi... Ama siyaset sahnesinde sabahtan akşama dek ne çözüm konuşuluyor ne farklı fikir ortaya atılıyor ne geleceğin Türkiye’sine ilişkin dişe dokunur bir söz işitiliyor. Bilge siyasetçi Prof. Turan Güneş, 1961 yılında Hürgün gazetesine yazdığı yazıda bakın ne demiş: 

“Ülkemizde birçok siyasi parti var. Her gün de durmadan yenileri kuruluyor. Bizde vatandaşları bir tarafa bırakalım, bu siyasi partilerin kurucuları bile partilerinin iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını bilmezler. Bir şeyi açıkça ifade edeyim: Ben kaç yıldır siyasi hayatın içinde ve ileri gelen siyasetçilerimizin yanındayım. Toplumumuzun herhangi bir meselesini derinlemesine konuştuğumuzu hatırlamıyorum. 

Haberin Devamı

Biz partiler arası siyasi mücadeleyi düşünür, taşınır, iyi de yürütürüz. Ama bu mücadeleyi niye yaptığımızı pek bilmeyiz.  

Partiler içindeki hizipler de böyledir. Herkes başa geçmek için çekişir ama başa geçince ne yapacağını hiç düşünmez. Bütün bunlar siyasi hayatımızın tam bir fikir yoksulluğu içinde bulunduğunu, düşünürlerimizin de doğrusu bu ya, kendilerinden bekleneni yapmadığını gösteriyor.” 

***

Dünden bugüne değişen bir şey yok. Siyaset genelde kısır itişmelerden ve boş sözlerden ibaret. “Medya Düşünürleri” de boş sözlerde keramet arayıp duruyor, satır aralarında derin mesajlar varmış, kodlar çözülürse ülkenin geleceği aydınlanacakmış gibi yorumlar yapıyor. Hep birlikte boş yapıyoruz!

KÜLTÜR FİZİK

Yeni ders yılında ilk ve orta okullarda öğrencilere sabah ders başlamadan önce 15 - 20 dakika kültür fizik hareketleri yaptırılacakmış... Amaç obeziteyi önlemek olacakmış. 

Bunları duyunca aklıma yedek subay öğrencilik günleri geldi. Her sabah ders başlamadan jimnastik zorunluydu. Gerçi üstümüzü çıkarmaya çalışırdık ama yine de terler, derslere terli terli girerdik. Yorgunluk yanında... Vücutlar kokar, ter soğurken bir de rüzgâr alırsanız ertesi gün yataktan yarı hasta kalkardınız. Okul öğrencilerine hafif hareketler de yaptırsanız terleyecekler, derse o şekilde girince sorunlar yaşayacaklardır. Bu şekilde obezite ne kadar önlenir bilmiyoruz. Ama günlük giysilerle jimnastik yaptırmanın sonuçlarının iyi düşünülmesini ve kararın iyice gözden geçirilmesini tavsiye ediyoruz. 

Haberin Devamı

DOĞU

Değerli bilim adamı rahmetli Prof. Ekrem Akurgal, Doğu’nun Batı’dan geri kalma nedenlerinden birini şöyle izah ederdi: “Doğu’ya bakıyorsun birisi bir şey icat ediyor kaç bin sene aynı kalıyor. Çünkü hiç kimse ustasından iyi olmak iddiasında olamıyor. Aynı fikirler Yunan’a geliyor. Stil değişiyor. Çünkü herkes birbirini tenkit ediyor ve geçmeye çalışıyor. Yunanistan’da demokrasi o şekilde ortaya çıkıyor.” 

Demokraside mücadele vardır. Otoriter ilişkilerde saygı adı altında yeni nesiller bastırılır, geri bırakılır... 

OYUNCU

CHP Grup Başkanı Özgür Özel, parti içi özeleştiri yaparken diyor ki: 

“Bu zamana kadar ‘Oyuna gelmeyelim’, ‘Buna tepki vermeyelim, barolar tepki versin’, ‘Buna tepki vermeyelim, sivil toplum tepki versin’, ‘Buna bir şey demeyelim, yanlış anlaşılmasın’, ‘Seçimler yaklaşıyor, oyuna gelmeyelim’ dedik. Bunları hep yaptık ve uyuduk.” 

Haberin Devamı

***

Milyonlarca insanın oyunu temsil eden bir siyasi parti ağzını açmaya korkar mı?  

Korkmaması gerekir. Peki kim korkar?  

Koltuklarını kaybetme endişesindeki yöneticiler korkar... Onlar oyuna gelmeyelim diye ağızlarını açmazken bir de bakarlar parti oyuna gelmiş, seçim kaybedilmiş. Geçmiş ola! 

V-OLEY

Voleybol kadın milli takımının Avrupa şampiyonluğunu Meclis’te üç parti kutlamamış: 

Saadet Partisi, Hüda Par ve Yeşil Sol Parti... 

Yendiğimiz Sırplar bile kutladı takımımızı... 

Kimi partilerin (CHP’nin Meclis’e soktuğu Saadet dahil) kendilerini Sırplardan bile daha yenik hissetmesi tabii üzüyor hepimizi... 

TWEET

“Şort giyiliyor diye binlerce genç kızın gönderilmediği o voleybol alanlarından, Avrupa’nın en iyi voleybol takımı çıktı”

ŞEFTALİ

Şeftalinin en lezzetli olduğu mevsimdeyiz.  

Kayısı da ona eşlik ediyor. 

Bu mevsimde aklımıza o eski fıkra düşer... 

Anlatalım biraz lezzetlenelim... 

Bir fabrikada işçilerin başında duran şeflerden birinin adı Tali imiş... 

Şef Tali bir gün işe gelmemiş... 

İkinci gün de gelmeyince müdür bey meraklanmış, yardımcısını şef Tali’nin evine göndermiş... 

Adam kapıyı çalmış. Bir kadın açmış. Adam sormuş: 

- Şef Tali burada mı oturuyor? 

- Burada oturuyor ama kendisi evde yok, demiş kadın... 

- Peki siz nesi oluyorsunuz? 

Kadın “r” harfini söylemezmiş... 

- Ben kayısıyım, demiş...