Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dr. Sadık Özen’in anılarını "Doktorluk Dediğin, iki tık tık" adlı kitapta toplamış... Doktor Özen, öğrencilik yıllarında bir arkadaşıyla birlikte gittiği Ankara Otübüs terminalinde ana saatin bozuk olduğunu görüyor. Müdüre çıkıp tamirattan söz ediyor. Yanıt:
"Bu saati Çimento Sanayii koydu, aylardır bozuk, gelip onarmıyorlar"
İki arkadaş birkaç gün sonra Türkiye Çimento Genel Müdürü’nün makamına ulaşmışlar. Durumu aktarmışlar:
- Siz saat tamircisi misiniz? diye sormuş müdür.
Tıp talebesi olduklarını öğrenince çok memnun olmuş. Onları kutlamış. Saatin onarımı için emir vermiş. Ünlü sözdür: "Büyük meseleler üzerinde boşuna konuşup duracağımıza etrafımızdaki küçük sorunları halletsek... Büyük sorunlar çoktan çözülürdü..."

"Onun arabası var.. Ama ruhu yok..." şarkısı kimi araba sahiplerini derinden yaralamış olmalı ki, Ankaralı okurumuz Seyyan Dicle önceki gün bir otomobilin arka camına yapışmış şöyle bir ilan gördüğünü bildiriyor:
"1999 model, merkezi kilit sistemi, full aksesuar 6.750.000.000’a satılık, RUH Sahibinden... Satın alabilirsiniz... AMA RUHUMU ASLA..."

Doğa hiçbir zaman bizi aldatmaz, birbirlerini aldatan her zaman insanlardır.
J.J. Rousseau

Devlet Bahçeli‘ye sormuşlar:
- AB hakkında ne düşünüyorsunuz?
- PKK’dan daha tehlikelidir...
- Ama nasıl olur?
- Baksanıza PKK’nın yıllardır bölemediği Türkiye, AB yüzünden ikiye ayrıldı!



Parayı seven yargıçtan nefret ediyorum. Savaşı seven yazardan, çalışanını sevmeyen şeften, enerjisini yitirmiş ulustan...
İçinde insan olmayan evden nefret ediyorum,
hasatı olmayan tarladan da...
Dostlar arasında bitmeyen kavgalardan, öğrenmeyi bırakmış, karmaşa içindeki ülkeden;
güvenliksiz seyahatten, sebepsiz davalardan,
tuzaklardan, ihanetten, yetersiz savunmadan - onursuz yargıdan, yalancı tanıklardan, üretmeyen insandan, özgürlük yoksunu işçiden, öğretmensiz toplumdan, hak edilmemiş mevkilerden...



Kimi üzüntü verici olaylar da yeni şeyler öğrenmemize yarıyor. Örneğin iki gencin ölümüyle sonuçlanan banka soygunu olayı... Bize önce kimi yazarların banka soygununa karşı olduğunu gösterdi. Bu arkadaşların banka hortumcularını destekleyen yazılarına bakıp banka soygunlarını onayladığını sanıyorduk. Meğer soygunun silahlı olanına bayağı karşı imişler...
İkincisi... Bilvesile koruma görevlilerinin yetkilerini öğrendik.
Banka şubeleri ve diğer mekanları koruyan özel güvenlik görevlilerinin silah kullanma yetkileri nerede başlar, nerede biter?
Efendim yasaya göre koruma görevlileri görev yaptıkları alan içinde polisle aynı yetkiye sahip... Yasa bu görevlilerin hangi şartta silah kullanabildiklerini "silah kullanmada genel şartlar" başlığı altında sayıyor:
1 - Silah kullanmadan neticeye ulaşmak mümkün olmayacak
2 - Öldürmek amacıyla silah kullanılmayacak, amaç etkisiz hale getirmek olacak
3 - Kalabalık yer olmayacak silah kullanıldığında başkası zarar görmeyecek...
Polis Akademisi hukukçularından Yard. Doç. Vahit Bıçak dün NTV’de yaptığı konuşmada banka soyup kaçan bir kişiye arkadan ateş edilip edilemeyeceği sorusuna yanıt verirken iki nokta üzerinde durdu: 1) Hukumuz yaşama hakkını mülkiyet hakkına tercih eder... 2) Kaçan bir soyguncu varsa aşamalı olarak önce havaya sonra vücudun öldürmeyecek bir yerine ateş etmelidir...
Göreve bağlılık elbet takdir edilir. Ama hukuka da uymak zorundayız.