Melih AŞIK
Gazeteler, televizyonlar hep "böyyük" meseleleri ele alıyor. Siyasetçiler hep "böyyük" meseleleri konuşuyor. O böyyük meseleler çözülemediği gibi, "küçük mesele"ler de sürekli gündem dışı kalıyor, insanlara büyük dramlar yaşatıyor.
Levent Beken'in mektubu böyle bir dramı duyuruyor:
"...Ben 1991 yılında şartlı tahliyeden yararlanarak cezaevinden çıktım. Lise mezunuyum. Evliyim, bir çocuk babasıyım. Tahliye olduktan sonra İş ve İşçi Bulma Kurumu'na Eski Hükümlü Yasası'ndan yararlanmak amacıyla müracaat ettim. Kurul tarafından gönderildiğim bütün iş yerleri beni kapı dışarı etti. Daha doğrusu iş yerlerine eski hükümlü almak istemiyorlar. Oysa kanuna göre yüzde iki oranında eski hükümlü istihdamında bulunması gerekiyor. Hiç bir iş yeri buna uymuyor. Onlar uymadığı gibi devlet de çıkardığı kanuna sahip çıkıp arkasını aramıyor.
İstanbul İş ve İşçi Bulma Kurumu'na 188113 kişi numarası ile müracaatta bulunduğum halde, bugüne kadar bir işe yerleşemedim. O kadar mağdurum ki, çocuğuma bir kilo süt alacak param dahi yok.
Ailemi doyurabilmek için alnımın teriyle çalışabilecek bir iş arıyorum. Cezaevine tekrar geri dönmek istemiyorum. Kış geldi, çaresiz olarak size bu mektubumu yazıyorum. Herhangi bir yerde, nerede olursa olsun ne iş olursa olsun çalışmak istiyorum..."
Okurumuzun adresi şöyle:Levent Beken
Barbaros Hayrettin Mahallesi
1046 sokak No: 10 Daire: 6
Gaziosmanpaşa
İstanbul
Eminiz... Sayın okurlarımız
Levent Beken'e yardım elini uzatacaktır...
İbrahim Tatlıses, Savaş Ay'ın programında verdiği sözü tuttu, ruhsatlı silahını İstanbul Valisine teslim etti.
Bizce birinci sayfa haberiydi bu... Silah bağımlısı olup bilinçle veya kazayla durmadan birbirini vuran Türk toplumunda gereğince yankılanması gereken bir jest. Tebrikler
Tatlıses... Cesaret ve yiğitliğin silahta olmadığını, silahın girdiği her yere kan, ölüm, acı ve kalleşliğin de girdiğini anlatacak bir zorunlu kampanyanın ilk adımını attığın için... Umarız arkası gelir. Silahtan arınmış bir topluma doğru başka adımlar atılır. Tekrar tebrikler.
Evdeki musluk açık unutulmuş... Odaları su basmış... Ailece her birimiz elimize kova, tencere, maşrapa ne bulursak almış; evdeki suyu boşaltmaya çalışıyoruz... Takatten düşüyoruz. Perişan oluyoruz... Çünkü odalardaki su bir türlü boşalmıyor. Aksine seviyesi giderek yükseliyor... Ve hiçbirimizin aklına hala açık olan musluğu kapatmak gelmiyor...
Nüfus artışı karşısındaki durumumuz da bu...
Artan nüfusa uygun eğitim, sağlık, konut olanakları yaratamıyoruz. Plansız artış üretim ve gelirin büyük bölümünü götürüyor. Birçok alanda topallıyoruz. Gümrük Birliği'ne alınmıyorsak başlıca sebeplerinden birini yüksek düzeydeki nüfus artışı oluşturuyor. Kentler göç ve hızlı çoğalmanın ağırlığı altında eziliyor. Köyleşiyoruz. Yaşam standardı geriliyor.
Ama doğum kontrolü ve nüfus planlaması yönünde bir hareketlenme yok...
İktidara gelip giden partiler konuyla ilgilenmiyor.
Siyasetin Refah Partisi kanadı ise nüfus planlamasını İslamiyete aykırı buluyor. Aksine nüfus artışını destekliyor.
Şaşkın ördek misali... Soruna tersten dalıyoruz...
Bu haftaki Newsweek Dergisi'nde
"İran'ın Diğer Devrimi" başlığı altında bu ülkedeki nüfus planlaması ve halk eğitimi hamleleri anlatılıyor...
Cumhurbaşkanı
Muhammet Hatemi'nin geçenlerde:
- Sanıyorum silah harcamalarının yüzde 10'u kadar bir miktarı nüfus planlaması ve sosyal programlara ayırabileceğiz, dediği naklediliyor.
Bu miktar yaklaşık 400 milyon dolar ediyor...
Newsweek Dergisi bir din adamının önceliği bu konuya vermesini şaşırtıcı buluyor.
66 milyon nüfuslu İran, nüfus planlamasını yoğunlaştırarak artış hızını yarı yarıya azaltmış ve binde 2'ye indirmiş. Prezervatif, doğum kontrol hapı gibi gebeliği önleyici araçlar rahatça bulunabiliyormuş. Evlenmek üzere olan kadın ve erkekler için evlilik okulları bile açılmış. Bu arada bir yandan da okulsuz çocuk bırakmamak ve yetişkinleri eğitmek üzere yoğun programlar uygulanıyor. Okur yazar oranı son 10 yılda yüzde 40'tan yüzde 90'a yükseltilmiş. Okulsuz çocuk kalmamış...
- Aile planlaması İslami geleneklere aykırı değil mi?..
sorusuna İsfahan'da bir molla şu yanıtı veriyor:
- Evet ama dinimiz aynı zamanda eğitilmiş bir toplum öngörüyor...
İranlılar tavşan hızıyla doğurarak cahil bir kalabalık yaratmanın İslamiyetle bağdaşmadığını kavramış. Olumlu adımlar atıyorlar. Bizim siyasetçiler ise dincisi, laiki, sağcısı, solcusuyla İranlı mollalar kadar olamıyor henüz... Ayıp...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr