Eşrefpaşa Hastanesi Başhekimi Doktor Devrim Demirel’in Konak Belediye Meclisi adaylığı için görevinden istifa ettiğini yazmış, bu kararı garip bulmuş, bir belediye meclis üyeliği için başhekimlik terk edilir mi, diye sormuştuk.
Sayın Devrim Demirel arayarak bilgi verdi…
Büyükşehir belediyesine ait bir hastane olan Eşrefpaşa’nın başında bulunduğu süreçte sorunları yakından görmek fırsatı bulduğunu, özellikle evde bakım hastalarının çokluğu karşısında şaşırdığını, yatağa bağlı hasta ve ailelerinin çok zor durumda olduklarını anlattı. Özel bakım elemanı tutmak çok pahalıydı. Bakıma muhtaç hastalar büyük ölçüde aile üyelerine yük oluyordu. Sayın Başhekim dedi ki:
- Önce Konak Belediye Meclisi’ne sonra büyükşehir meclisine girersem bu konularda tıbbi bilgi verebilir, evde bakım ve benzer hizmetlerin geliştirilmesi ve tüm ilçelere yayılması için çaba gösterebilirim diye düşündüm. Devlet, belediyelere hastane açma yetkisi vermiyor. Ancak İzmir geçmişte bu yetkiyi almış. Belediyenin bu yetkiyi tam kullanması halinde on binlerce insana daha hizmet götürülebilir. Belediye ayrıca huzurevlerini ve engellilere desteğini çoğaltabilir. Bütün bu konularda yol gösterici olmak umuduyla meclis üyeliğine başvurdum...
Başhekim olarak başarılarını duyduğumuz Sayın Demirel’e şans diliyoruz...
ŞARBAY
Okuduğum kitap Şarbay Cemil Topuzlu’dan söz ediyor…
Kimdir o?
İstanbul’un eski ünlü belediye başkanı…
Türkçeyi yenileştirme çalışmaları sırasında belediyeye “Uray”, belediye başkanına “Şarbay” adı yakıştırılmış...
Valiye İlbay, kaymakama ilçebay, milletvekiline saylav, Meclis’e kamutay denmiş…
Bu sözcükler tutmamış… Zaman içinde Arapçalarına dönülmüş…
Buna karşılık Sayıştay, Danıştay, Yargıtay ile birlikte tüzük, gensoru, genelge gibi öz Türkçe sözcükler, anayasa metnine de girdiği için dile yerleşmiş...
İstanbul Şarbayı Ekrem İmamoğlu desek... Nasıl gelir kulağa!
FUTFON
Arkadaşım banka cüzdanını gösterdi...
Bir devlet bankasında 47 bin dolar vadeli tasarrufu varmış...
Yıllık yüzde 3 faizle yatırmış.
32 günde 136 dolar faiz tahakkuk etmiş...
Vergi olarak 34 dolarını kesmişler.
102 dolar faiz almış.
Yani gelen faizin yaklaşık yüzde 25’i vergiye gitmiş...
Dedi ki:
- Adamlar milyonlarca doları fona yatırıyorlar… Bazılarının parası batıyor ama bazıları da iyi fon alıyor. Ama hiçbiri tek kuruş vergi ödemiyor. Bu nasıl iş?
Soru çalışmadığımız yerden geldi, cevap veremedik!
GEÇİM
Emekli Selahi Bey şu notu gönderdi:
“Enflasyon geçen yıllarda da oldu. Yüzde 140’ları gördük. Ancak o zaman tasarruflar erimezdi. Parasını bankaya yatırıp faiziyle geçinen vardı. Şimdi döviz ve altın dahil tüm tasarruflar enflasyon karşısında eriyor. Bizi de eritiyor. Bu sorun nasıl çözülecek?”
HİZMET YARIŞI!
Yerel seçime dört aydan az zaman kaldı. Partiler yarışı hızlandırdı. İttifak hamleleri birbirini izliyor. Adaylık başvurularında sona geliniyor. Başkanlığa ve meclis üyeliğine geçen yıllara göre daha fazla talep olduğu görülüyor...
Vatandaş ise saf saf bekliyor...
Neyi mi?
Bir partiden birileri gelsin de...
- Bulunduğunuz il ve ilçedeki belediye hizmetlerinden memnun musunuz?
- Size göre son beş yılda hangi hizmetler aksadı. Neler eksik kaldı?
- Yeni seçilecek belediye başkanından beklentileriniz neler?
- İlinizde, ilçenizde hangi sorunlar ağır basıyor. Ne gibi yatırımlar bekliyorsunuz?
Kimse vatandaşa bunları sormuyor. Belediyeleri kazanmak için yarışan partilerin üzerinde çalışılmış ve her yörenin ihtiyaçları göz önüne alınarak hazırlanmış yerel yönetim programları var mı? Sanmıyoruz. Seçime böyle gidiyoruz...
GÜLÜT
Gülüt (fıkra) Müjdat Gezen’den...
Devlet başkanı tebdili kıyafetle, bir sinemaya gitmiş.
Önce haberler başlamış.
Haberlerde başkanı gören bütün sinema seyircisi ayağa kalkarak alkışlamaya başlamış.
Başkan haliyle oturuyor.
Bu kadar çok sevildiği için çok memnun.
Yanındaki adamı dürtmüş:
“Ayağa kalk alkışla başkanım, sinema jurnalci dolu, yanarsın.”
TESPİT
“Hayatım boyunca tanıdığım tüm arkadaşlarım içinde sadece yüzde 25’i Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe için harcadıkları emek ve enerjinin yarısını Atatürk ilke ve devrimleri için sarf etseler şu anda bambaşka bir ülkede yaşıyor olurduk...”
Sosyolog Alptekin Gündüz