Galatasaray'ın önemli maçlarında tribündeki yerini mutlaka alan... Çoluk çocuk ekranda görünmek için can atan... Galatasaray'ın son
Dortmund ve
Mallorca maçlarına özel uçakla giden... Galatasaray sayesinde hem keyif hem reklam yapan
Mesut Bey, sıkıyı görünce havlu attı... Leeds maçına gitmeyeceğini açıkladı. Tansu Bacı
"Ben maça gidiyorum" diyerek iyi bir atak yaptı. Golü attı. 3 puanı yine kaptı. Şimdi
Mesut'a
"Elimden tut, seni de maça götüreyim" demesi yakışık almaz ama Küçük
Hasan'ı götürebilir. Şık bir jest olur.
      Maça gelince... UEFA kararının olumlu yanlarını görmekten başka çaremiz yok. Karar Leedes seyircisini teskin edecek, maçın daha sakin bir atmosferde oynanmasını sağlayacak. Karşı tarafın artık taşkınlık yapması için gerekçe kalmadı. Futbolcularımız rahat olabilir. Bu arada biletini İngiltere'den alarak stada girecek olanlar, UEFA kararına göre, daha önce biletli GS seyircisine ayrılan 1700 kişilik bölüme alınacak. Ki bu da iyi karar. Genelde İngiliz stadlarının önünde karaborsa bilet çoktur. Taraftarlar karaborsa biletle (yaklaşık 200 sterlin - 200 milyon TL) bu tribünde yer alabilir.
Bizim adayımız...
      Türkiye'nin 10. Cumhurbaşkanı kim olacak?.. Ortada pek çok isim dolaşıyor, her kafadan bir isim çıkıyor... Madem öyle, bizim kafadan da bir isim çıksın diyoruz ve
Levent Kırca'yı öneriyoruz...
     Â
Kırca Cumhurbaşkanı olursa partilerarası konsensüsü rahatlık sağlayabilir... Şöyle ki:
      Pazartesi
Mesut Yılmaz makyajıyla Cumhurbaşkanlığı yaparak ANAP'lıları...
      Salı günü
Doğan Güreş tiplemesiyle DYP'lileri...
      Çarşamba günü
Ä°smail Cem olarak DSP'lileri...
      Perşembe günü
Tunca Toskay olarak MHP'lileri...
      Cuma günü
Nevzat Yalçıntaş olarak FP'leri...
      Cumartesi günü de
Demirel olarak Baba'nın Köşk'te kalmasını isteyenleri tatmin edebilir.
      Pazar günü mü?
      O gün de bırakalım kendisi olsun... Gönüller neşeyle dolsun...
FP tipi demokrasi!
     Â
- Adaylığın partiye zarar veriyor, adaylıktan çekil. Zaten Hocamız da aday olmanı istemiyor...      - Arkadaşımızın adaylıkta ısrarı, partimizde Çernobil tipi bir faciaya yol açabilir!
     Â
- 40 yıllık tecrübeme dayanarak söylüyorum; Aday olma, yoksa maazallah partiyi bölersin.       Yukarıdaki sözler Fazilet Partisi'nin önde gelen üç ismine ait;
Oğuzhan Asiltürk, Ertan Yülek ve
Süleyman Arif Emre.
     ÂHer üçü de
Erbakan Hoca'nın has adamı ve her üçünün de - haydi tehdit ettikleri demeyelim - uyardıkları kişi
Abdullah Gül...       Sadece uyarmakla kalsalar gene de iyi... İl Kongresi'nin yapıldığı Gaziantep'te il binasına sokmamak gibi zorbalıklar da var işin içinde...
      Aynı baskıları, geçen yıl Ankara İl Başkanlığı'na aday olan
Ersönmez Yarbay'a da yapmışlardı.
      14 Mayıs'taki Büyük Kongre öncesinde Fazilet Partisi'nin ne kadar
"demokrat" bir parti olduğu bir kez daha sergileniyor. Kendileri için sürekli demokrasi isteyen bu insanlar değil başkalarına, birbirlerine karşı bile demokrat olamıyor. Anlayın demokrasinin kendilerine sağlayacağı nimeti yarın nasıl kullanacaklarını...
     Â
BaÅŸkalarını tanımak akıllılık, insanın kendi kendisini tanıması daha büyük akıllılıktır.     Â
LEOTSEYönetim dersleri
      Patlak gözlü kurbağa, bütün gün hiçbir iş yapmadan bir ağacın üzerinde oturuyormuş. Oradan oraya koşturan tavşancık bir gün dayanamayıp sormuş:
      - Ben de senin gibi böyle saatlerce hiçbir iş yapmadan oturabilir miyim?
- Neden olmasın, tabii oturabilirsin, demiş kurbağa... Tavşancık da ağacın dibine uzanmış.. Başlamış havaları seyretmeye... Derken durumu gören bir tilki sessizce yaklaşmış. Üzerine atladığı gibi tavşanı parça parça etmiş ve yemiş...
Çıkan ders: Hiçbir iş yapmadan oturmak için yüksek bir yerde bulunmak lazım.
Yunanca; Gazeteci!
     Â
"Türk - Yunan İlişkilerinde Medyanın Rolü" konulu açık oturumda gazeteci
Doğan Tılıç, "gazeteci"nin anlamını ve gazetecinin yaptığı işi en iyi tanımlayan dilin Yunanca olduğunu söyledi, nedenini de şöyle açıkladı:
     Â
- Dimosyagrafus, Yunanca gazeteci demek... Anlamı ise... Halkı ilgilendiren şeyleri halk için yazan kişi, oluyor...."      Bu tanımı biz de kabul edersek, ülkemizdeki
"gazeteci" sayısı azalır mı artar mı, ona da siz karar verin artık.
Çiçek
      Minik
Bulut, dünyamıza ayak basalı henüz 3,5 yıl olmuş... Çevresini, insanları, doğayı yeni yeni tanıyor. Algıladığı değişimlere kendi yorumuyla teşhisler koyuyor. Soru soruyor. Örneğin geçenlerde annesiyle yolda yürürken biri pembe diğeri beyaz çiçek açmış iki ağacın arasındaki henüz çiçeklenmemiş ağacı işaret ederek sormuş:
     Â
- Bu neden giyinmemiş? Üşümüyor mu?Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr