Devir Addülhamid devri... İstanbul'a hizmet götüren tesisler imtiyazlı yabancı işletmecilerin elinde... Terkos Gölü'nden şehre su taşıma işi de Fransızlara kalmış... Bir gün şirketin genel müdürü değişiyor... Yeni müdür Fransa'dan gelir gelmez ayağının tozuyla şirket kayıtlarını incelemeye girişiyor. Sıra maaş bordrolarına gelince, diğer personele göre hayli yüksek maaş alan
"Baba Tahir" adında biri dikkatini çekiyor... Bordrosunda
"1 altın" yazıyor
Tahir'in...
     Â
- Kimdir bu?      - Efendim, küçük bir gazetenin sahibi. Arada bir bizi metheden haberler yazıyor.
     Â
- Maaşa bağladınız yani?      - Evet efendim, çok işimize yarıyor...
     Â
- Olmaz efendim, diye gürlüyor Genel Müdür,
israftır, kesin maaşını!..
     ÂTahir'in haracını o an kesiyorlar.. Bizimkinin haberi yok tabii, aybaşında parasını almak üzre vezneye dikiliyor...
      - Maalesef yok, diyorlar.
     Â- Nasıl yok?..
      - Yeni bir Genel Müdür geldi, senin paranı kesti...
     Â- Ä°yi, deyip gazeteye dönüyor Baba Tahir. Ve geçiyor daktilonun başına... Ertesi gün gazetede manÅŸet:
     Â"Domuz avcıları Istranca Dağı eteklerinde avlanırken bir yaban domuzuna rastladılar, endah atışı yaptılar, vuramadılar. Kaçan domuz Terkos Gölü'ne düştü..."
     ÂO gün Ä°stanbul ayaÄŸa kalkıyor. Domuz mekruh ya, aptest alamıyor insanlar, ellerini bile yıkayamıyorlar. Fransız Müdür, çaresiz, muhasebeciyi çağırıp
Tahir'in maaşının yeniden bağlanmasını emrediyor...
     Â
Baba Tahir'den
"Bir yanlışlık olmuş" diye özür diliyorlar.
     Â
- Yok, diye nazlanıyor
Tahir...
      - Niye yok?..
     Â- Fiyat deÄŸiÅŸti. Artık ayda iki altın!...
     ÂÇaresiz, kabul ediyorlar...
Tahir gazeteye dönüyor.. Ertesi gün şöyle bir haber:
"Yaptığımız istihbaratta ufak bir yanlışlık varmış. Seçkin avcılarımız domuzu vurmuşlar. Ve domuz Terkos Gölü'ne düşmeden tam kenarında telef olmuş!.."
      Terkos'un temiz olduğu (!) böylece ispatlanıyor ve halk derin bir nefes alıyor!..
      Nereden mi aklımıza geldi bu öykü... İki gündür gündemi işgal eden "Sütlü şantaj" haberlerini okurken...
     ÂUzun'dan kısaca...
      Türkiye'de iktidarlar siville nikahlanır, askerle yatar.
     ÂHayrettin Uzun
Çıtır simit!
      İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, yeni "ğretim yılına okul bahçesinde düzenlenen davetle başladı... Öğrenciler ve "ğretim üyelerinin yeni ders yılındaki bu ilk buluşması keyifli anlara vesile oldu.
      Ayaküstü sohbetler sürerken bir ara
"özel" mönüden atıştırmak üzere masalara yanaşıldı... Masalarda simit ve beyaz peynir... Önünde
"gazeteci adayı" "ğrencilerin oluşturduğu uzun kuyruğu gören bir "ğretim üyesi taşı gediğine oturttu:
     Â
- Madem gazeteciliğe heves ettiniz, simitle karın doyurmaya alışın... Nasılsa ilerde de simide talim edeceksiniz!..Biraz geç oldu
      Bursa'dan yazan okurumuz
Nalan Hanım, televizyonda 5.2'lik Marmaris depremiyle ilgili uzman yorumlarını dinlerken... Düşündüklerini şöyle aktarıyor:
     Â
- Bir jeofizikçi görüş açıklıyordu. Gökova Termik Santrali'nin tam fay hattı üzerinde olduğundan söz etti, sonra da ekledi: "Hangi doktora "ğrencime sorsanız bunu bilir!.."
El insaf!.. Daha önceleri neredeydiniz?.. Çevreciler bu santral nedeniyle çırpınırken bir jeolog ya da jeofizikçi de çıkıp "İşin bir de bu yönü var!"
dedi mi?.. Hiç hatırlamıyorum...
Aktaş'ın karaları!..
      Sonunda beklenen oldu, Enerji Bakanlığı, Elektrik Mühendisleri Odası'nın açtığı davada Danıştay Nöbetçi Dairesi'nin aldığı yürütmeyi kararına uyarak Aktaş Elektrik'e el koydu. Böylece İstanbul'un Anadolu yakasında ikamet eden 1.4 milyon Aktaş abonesinin yıllardır süregelen şikayetleri en üst idare mahkemesi tarafından da onaylanmış oldu.
      Elektrik Mühendisleri Odası Genel Sekreteri
Sıtkı Çiğdem ile bu konuyu konuşuyoruz:
     Â
- Böyle bir dava açmaya neden gerek duydunuz?       - Aktaş, İstanbul'un Anadolu yakasının elektrik iletim ve dağıtım işini alır almaz bir yandan devleti, diğer yandan aboneleri adeta soymaya başladı. Haksız olarak alınan abone paraları, vatandaştan tahsil edilip de devlete ödenmeyen trilyonlar ve yerine getirilmeyen taahhütler vs... Birilerinin buna dur demesi lazımdı.
     Â
- Devlet niye dur demedi?       - Devleti elinde tutan güçlerin amacı özelleştirme adı altında birilerine rant sağlamaktı. Örnek mi?.. Önümde Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 8 Ağustos 1997 tarihli bir raporu var. Bu raporda devletin o tarih itibariyle Aktaş'tan tahsil edemediği alacağının 23 trilyon lira olduğu belirtiliyor. Bir devlet ki, Hazine'de para yok diye hergün zam üstüne zam yapar, emekçileri enflasyona ezdirirken sadece bir şirketten olan 23 trilyon lira gibi müthiş bir parayı tahsil etmiyor. Bunu devletin çaresizliğiyle açıklamak kesinlikle mümkün değildir.
     Â
- Devletin AktaÅŸ'ı koruduÄŸuna iliÅŸkin baÅŸka örnekleriniz var mı?      Â- Çoookkk... Danıştay Nöbetçi Dairesi, açtığımız davada yürütmeyi durdurma kararı veriyor ve Enerji Bakanlığı'nın bu kararı en geç 30 gün içinde uygulamasını ÅŸart koÅŸuyor. Enerji Bakanı
Cumhur Ersümer, şirket biraz daha zaman kazansın diye 29 gün bekliyor, kararı son gün uyguluyor.
     Â
- Danıştay'ın bu kararı sizce genel olarak ne anlam ifade ediyor?       - Kamu hizmetiyle ilgili bundan sonra yapılacak özelleştirmeler için son derece önemli sınırlamalar getiriyor. Artık bu hizmetleri özelleştirirken önceden olduğu gibi birilerine rahatça peşkeş çekmek mümkün olmayacak...
      ***
      İstanbul'da Anadolu yakasının elektriğini veren Aktaş'a devlet el koymuş..
      Eee, bizde "elektriği" en iyi devlet verir!..
      ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr