Çok değerli iki aydının ölüm yıldönümüydü dün... Mimar ve Yazar Aydın Boysan ile Tiyatro Sanatçısı Münir Özkul’u aynı gün kaybetmiştik, 5 Ocak 2018...
Aydın Ağabey süzme bir halk adamı, son İstanbul beyefendisiydi. 97 yıl güzel yaşadı, çevresine güzellikler yaşattı. En büyük keyfi dostlarıyla bir arada olmaktı. Akşam masaları dostlarını görmek için vesileydi. Herkes için her zaman iyi şeyler düşündü. Herkese mutluluk aşıladı. Dünyayı karış karış gezdi. Gördüklerini ve hayat deneyimlerini kitaplarına döktü, gelecek nesillere çok değerli dersler bıraktı...
Aydın Ağabey hayatını anlatmaya:
“Ben 1921 yılında doğduğumda son Osmanlı Padişahı Vahdettin henüz tahtında idi, Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmamıştı”, diye başlar...
Fakir ve namuslu insanların semti Narlıkapı’da doğmuştur. Cumhuriyet İstanbul’unda büyümüştür. Der ki:
“Hızır gelip de bir kez daha ömrümün bir bölümünü yaşama fırsatını verse ben ilk yılları seçerim. Patlak ayakkabılarım, yarı aç midem, üşüten giysilerimle Cumhuriyet’in ilk yıllarını... Çünkü saygın bir ülkenin onurlu vatandaşlarıydık...”
Yazarlığa 60 yaşından sonra başlamıştır:
“Bunca yıl yaşamaktan aldığım en önemli ders, hiçbir yaşta ve zamanda, zamanın geç olmadığını öğrenmek oldu. Hiçbir işe, yaş kaç olursa olsun başlamaktan korkmadım”
Aydın Ağabey çok seyahat etti. Dünyayı gezip gördü. Mutluluğu şöyle tarif eder:
“Yurt dışından her dönüş sonrası inandım ki, vaz geçilemeyecek iki büyük mutluluğumuz var:
Birisi burada doğmak, öteki burada ölmek...
Ama ikisinin arası çok zor haaa... Çooookkk.”
SORSOR
Sorgulamak iyidir. Soru sormak iyidir... Ancak sormakla sorgulamak aynı şey midir?
Prof. Niyazi Kahveci cevaplıyor:
“Cahil kişi öğrenmek için soru sormaz. Çıkarı için soru sorar. Adres sorar, fetva sorar. Bu tür soru sormak sorgulamak değildir. Nitekim hep din adamlarına sorar. Bilim insanlarına sormaz. Çünkü onda dünya ve ahiret menfaati vardır. Bilmediği şeyi öğrenmek için soru sormaz. Çıkarı için sorar. Böyle sormada öğrenme olmaz. Soruyu sorup cevabıyla kendi bilgilerini tamamlarsan öğrenme olur. Cevapları başkası verirse gelişim olmaz. Bilgisiz olduğunuz konuda soru sormanın ve cevap almanın vakit kaybından başka sonucu yoktur.”
KADIKÖY
Nazım Hikmet’in 1935 yılındaki düz yazılarını okurken görüyoruz ki...
Bizim Kadıköy’de değişen şeyler var, değişmeyenler var...
Değişmeyen şeylere örnek...
Vapurdan yorgun argın inersiniz, Moda’ya gidecek araç bulamazsınız.
Nazım Hikmet de 1930’larda Moda’da oturur. Şaka yollu der ki:
- Akşam vakitlerinde Moda’ya taksi bulamıyoruz. Faytonlar da çok para istiyor. Belediye ne yapıp yapmalı, faytonlara da taksiler gibi taksimetre takmalı ki, halk kazıklanmaktan kurtulsun...
Bir de değişen şeyler var...
1930’larda her evde buzdolabı yoktu. Çarşıdan buz alınır içecekler bu buz ile soğutulurdu. Buz yolda erimesin diye saygılı satıcılar buzu ipe bağlar verirdi. Nazım Hikmet yazısında belediyeye çağrı yapıyor:
- Kadıköy’de sadece bir tane buz deposu olduğundan dakikalarca önünde sıra bekliyoruz. Sonra adam buzu ipe sarmadan elimize tutuşturuyor, avuçlarımızdaki iki okka buz eve gelene kadar yarım kiloya iniyor... Belediye buz depolarının sayısın çoğaltsın da bizi eziyetten kurtarsın...
İSİAS
Kahramanmaraş depreminde yıkılan ve 35’i Kıbrıs Türkü 72 kişiye mezar olan Adıyaman İsias Otel’in sahibi Ahmet Bozkurt ve diğer sanıkların yargılandığı dava başladı. Davanın ilk gününde sanıkların ciddiyetsiz konuşma ve tavırları tepkilere neden oldu. Bizim dikkatimizi Kıbrıs’lı sporcu çocukların davasına Kıbrıs yetkililerinin gösterdiği ilgi çekti...
Duruşmaya KKTC Başbakanı Ünal Üstel ile KKTC’li bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanları da katılmıştı.
Siyasetçinin mağdura nasıl sahip çıkması gerektiğini Kıbrıslı Türkler bize çok güzel gösterdiler.
TAVSİYE
Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını ilan etti.
Hayırlı olsun diyoruz...
Kendisine bu kampanya için kimi küçük tavsiyelerimiz var
1.Konuşmalarınızı mümkün olduğunca kısa tutunuz. “Bu memleket uzun laftan battı” özdeyişini aklınızdan çıkarmayınız
2. Konuşmalarınızdan kendinizden çok yaptıklarınızı anlatınız. Ben İstanbul’un Belediye Başkanıyım gibi zaten bilinen konuları tekrarlamayınız.
3. Özeleştiri yapmaktan çekinmeyiniz. Örneğin esnafın kaldırım işgallerini belediyeler neden önlenemiyor bunları anlatınız.