Havaalanından kısa mesafeye yolcu alan şoförlerin yüzlerini asmalarını konu etmiş, kısa ve uzun mesafe için ayrı taksi kuyruğu oluşturulmasını önermiştik.
Atatürk Havalimanı Turizm Taksicileri Kooperatifi Başkanı Yahya Uğur ve arkadaşları ziyaretimize geldi. Trafik yoğunluğu yüzünden kuyrukları kısa mesafe uzun mesafe diye ayıramadıklarını... Ancak durakta çalışan 1350 dolayında şoförü sürekli eğittiklerini... Eğitim sonucu şikayetlerin hayli azaldığını anlattı. Yeni katılan şoförleri de İngilizce kursundan geçirmekte imişler... Varan şirketi nasıl şehirlerarası taşımada önder oldu ise onlar da taksi işletmeciliğinde önder kuruluş haline gelmeyi amaçlıyorlarmış...
Gösterdikleri duyarlığa teşekkür ettik. Ayrıca kimi tavsiyelerde bulunduk... Müşteri şikayeti için ön kapıya yapıştırdıkları numara ve telefon numarasını arka yan camlara almalarını önerdik örneğin.
Bir insanın yaşamında daha değerli birşey yoksa o insanın yaşamının da değeri yoktur.
Tagore
Taliban’ın, teslim olacağını açıklamasından hemen sonra Molla Ömer’i arayan Ecevit:
- Sakın ha, demiş... Şimdilik teslim olmayın.
- Peki ne zaman teslim olalım?
- Şu ekonomik krizi tamamen bi atlatalım, ben seni telefonla ararım!.
Can Ozan
Kısa bir öyküdür hayat
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz
Kısa bir türküdür
Bir kez daha söylemek için delirdiğimiz
Yılmaz Odabaşı
Bir doktor dostumuz anlattı: "Erkek hastam utana sıkıla cinsel sorununu anlattı. Kalp ve damar hastalığı olmadığı anlaşılınca Viagra önerdim. Bir hafta sonra ziyarete geldiğinde çok neşeliydi. Önce elimi öpmek istedi:
"Hocam yıllardır eşime karşı görevimi yerine getiremediğim için beni adam yerine koymuyordu. Kendime güvenimi kaybetmiş, insanlardan kaçar hale gelmiştim. Şimdi dünyaya yeni gelmiş gibiyim" dedi ve yazdığı şu dörtlüğü okudu: "Mavi roketim benim/ Gururumun ilacı/ Boynum eğik gezerken/ Şimdi oldum baş tacı."
Medya salkım salkım dökülüyormuş...
"Salkım Hanım" filmi piyasaya çıkalı iki yıl olmuş, aklı neredeymiş şimdi filmi eleştiren entel bozuntularının.
Gaflet dalalet hatta hiyanet içindeymişler bugün yazdıklarını iki yıldır yazmadıkları için.
Aklımızı başımıza devşirmemiz için tu kaka ilan ettiğimiz bir MHP'li milletvekilinin bizi dürtmesi mi gerekiyormuş...
Dün bunları yazan medya şarlatanına soralım...
Sözünü ettiğin milletvekilinin bizi dürtmediğini, tam tersine bizim yazılardan sonra harekete geçtiğini bilmiyor musun?
Filmin TRT'de gösteriminin yeni bir durum ve tartışma doğurduğunu, RTÜK'e şikayet yağdığını, filmin 2 yıl sonra bu yüzden yeniden gündeme geldiğini anlayamadın mı?
Şu satırlar 1999'da senin imzan altında yayınlanmadı mı:
"Etyen Mahçupyan ve Murat Belge'nin senarist ve danışman olarak bu filme nasıl ama nasıl bir keyifle katkıda bulunduklarını tahmin güç değil. Atatürk'e ve Atatürk Cumhuriyeti'ne saldırmak için fırsat kaçırmayan numaracılar için iyi bir fırsat tabii bu olay... Hasbelkader yönetime gelen insanların hukümetlerin hatalarını devlete cumhuriyete yüklemek ve bu yolla Atatürk'e saldırmak adamların işi ya..."
Sana göre böylesi Cumhuriyet düşmanı olan filmin TRT ekranlarına getirilmesini biz eleştirince neden kabahat oldu?
Arada ne değişti? Şu değişti... TRT Genel Müdürü eleştirirken adamla anlaştın, ayda 2 milyar lira danışmanlık ücreti kaptın.. 11 bin kişi çalıştıran TRT (başka müzik eğlence spor danışmanı bulamamış gibi!) sana ayda 2 milyar lira ödüyor. Danışmanlığı yaptığın program şimdiye dek bir kez olsun o gün ilk 50 arasına girmiş değil. Bir kez olsun "Yüzde 2" reytinge bile ulaşamadı. Ama seyredilmediği halde sürüyor. Aldığın paranın hakkını vermek için TRT Genel Müdürüne ilaveten yalakalık etmen şart oluyor. Asgari meslek etiği insanı "TRT'yle ve Genel Müdürüyle çıkar ilişkim var, tarafsız olamam, bu konuda kalem oynatmıyayım" düşüncesine götürürdü. Ama bu furyada etik metik hikâye tabii...