Arkadaşımız
Fahrettin Fidan, aramızdan ayrılışının 62. yılında Ata'nın ruhuyla konuştu.
      - Ey ruh, geldinse üç defa vur!
      - Tak! Tak! Tak! Geldim işte... Bir dakika! Snıf!.. Snıf!.. Burnuma çok pis bir koku gelir... Nedir bu koku çocuk, nereden gelir?
      - Ha o mu? Batmış banka kokusudur Atam... Yandaki iki bankadan gelir...
      - Saçmalama evlat, banka kokar mı hiç? Hem ne bankasıdır bunlar?
      - Nasıl söylesem bilmem ki, o kokanlar senin kurduğun Etibank'tır, Sümerbank'tır.
      - Olamaz be çocuk, olamaz... Ben onları kurduğumda hepsi mis gibi kokarlardı... Madenciliğe, dokuma sanayiine finansman sağlarlardı... Binlerce insana iş yaratırlardı... Sonra ne yaptınız da onları bu hale getirdiniz?
      - Başımızdakilerin okyanus ötesindeki efendileri; devlet bankacılık yapmaz, bunları özelleştirin diye talimat verince hepsini ölmüş eşek parasına elden çıkardık... Hatta kimilerini üste para vererek akbabalara, çakallara sattık... Onlar da içlerini boşaltıp kaçınca leş gibi kokmaya başladılar...
      - Devlet niye bankacılık yapamazmış ki? Benim dönemimde gayet de güzel yaparlardı.
      - O günler çoktaaaannn geçti Atam... Artık globalleşme, küreselleşme çağındayız... Yöneticilerimiz dinozor değil, vizyon sahibi insanlar... Memleketin idaresini ABD'ye IMF'ye bıraktılar, kendileri sadece taşeronluk yaparlar... Memleketi ortaklaşa yağmalayıp ganimeti paylaşırlar...
      - Demek öyle? Demek bugün sadece benim ölüm yıldönümüm değil, en büyük eserlerimden olan Sümerbank'la Etibank'ın da ölüm günleridir aynı zamanda...
      - Malesef aynen öyledir Atam...
      - Hadi bana eyvallah çocuk... Biraz daha durursam bu pis koku beni bir kez daha öldürecek zira...
Çıt çıt sesleri
      Yazar
Mina Urgan, anılarını topladığı
"Bir Dinozorun Anıları" adlı kitapta Ata'nın cenazesinin kaldırıldığı günü şöyle anlatıyor:
      "... Cenazeyi aile dostu bir avukatın Karaköy'de caddeye bakan bürosundan seyrettik. Büro Yüksekkaldırım'ın tam altındaydı. Top arabası görününce ansızın şiddetli bir dolu yağıyormuşcasına
"çıt çıt çıt" sesleri geldi oradan. Meğer eskiden basamaklı olan Yüksekkaldırım'da toplanan Yahudiler, dinlerinin yas geleneğine uyarak, giysilerinin düğmelerini aynı anda koparmışlar yere atmışlardı. Düşen düğmelerdi o dolu sesini çıkaran..."
Çocuk ve Ata
Yandaki hoş ve sıcak fotoğrafa Prof.
Celal Şengör'ün
"Zümrütname" adlı kitabında tesadüf ettik. Sevgili
Şengör onu Cumhuriyet Gazetesi İdare Müdürü
Hüseyin Gürer'den almış.
Hüseyin Gürer dostumuz Atatürk'ün yaveri ve silah arkadaşı
Cevat Abbas'ın torunudur. Fotoğraf aile albümünden alınmış.
     Â
Atatürk, kucağında manevi kızı
Ülkü ile pek mutlu görünüyor resimde. Ve küçücük çocuklar... Kasap dükkanı önündeki yavru kediler gibi... Nasıl da korkusuzca yaklaşmış... Yer bulmuşlar kendilerine
Ata'nın dizi dibinde...
     Â
Mina Urgan, "Bir Dinazorun Anıları"nda
Ata'nın
Ülkü'ye olan düşkünlüğünü şöyle izah eder:
      "Anneme bakılacak olursa,
Mustafa Kemal, kişisel yaşamında yalnız ve mutsuz bir insandı. Yakın çevresinin içtenliğine de tam bir güven duyamıyordu. Annem, son yıllarında küçük
Ülkü'ye bağlanmasını çok anlamlı bulurdu bu açıdan. Çünkü beş yaşındaki bir çocuğun ona dalkavukluk etmesi söz konusu olamazdı. Onun sevgisine güvenebilirdi hiç olmazsa..."
Bir zamanlar Türkiye
      Atatürk, Cumhuriyet'i kurup ülkenin başına geçtiğinde yıl 1923 idi...
      Ermeni olaylarının üzerinden sadece 8 yıl geçmişti.
      Olaylar dünya gündeminde henüz çok tazeydi.
      Ermeniler elbette var güçleriyle Batılı ülkeleri Türkiye'ye karşı harekete geçirmeye çalışmışlardır.
      Ne var ki o yıllarda Fransa'dan Amerika'ya, ABD'den Rusya'ya... Hiçbir ülke Ermeni davasında açıkça Türkiye'nin karşısına geçmemiştir.
      Atatürk ve Cumhuriyet'in gücünden çekinmişlerdir.
      Türkiye fakirdi. Ama onurluydu. Yöneticileri güçlerini ABD ve Batılılardan değil. Türk halkından alırdı.
      Bir de yaşadığımız günlerin Türkiye'sine bakınız...
İmza günü
      Arkadaşımız Cihan Demirci, Çınar Yayınları'ndan çıkan
"Zombilirkişi" adlı ilk romanını bugün TÜYAP Kitap Fuarı'nda imzalıyor... Saat 18.00 - 19.00 arası A Salonu'nda gerçekleşecek buluşmaya tüm okurlar davetli... Zombilirkişi kimmiş, orada öğreneceksiniz.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr