Kadıköy - Moda arasındaki sahil Nurettin Sözen’in Belediye Başkanlığı sırasında dolduruldu. Yeşillendirildi. Bir yürüyüş ve dinlenme alanı yaratıldı. Çay bahçeleri açıldı. Beton İstanbul’da binlerce insanın nefesleneceği bir gerçek yeşil alan ortaya çıktı.
Ali Müfit Gürtuna Belediye Başkanlığına geldikten kısa süre sonra bu alana bir atık su ön arıtma tesisi temeli atıldı. Tesis biyolojik arıtmayla gerçek temizlik yaratmayacak, sadece pislikleri parçalayarak boruyla denizin dibine sevk edecekti... Dostlar alışverişte görsün cinsinden bir yatırımdı...
***
Temel atıldı... Dolgu alanı üzerine 6 - 7 tane kocaman yapı inşa edildi. Pislikleri (kakaları) parçalayıp denizin dibine sevk etmek için bu kadar teşkilata ne gerek var anlamadık. Ama daha anlaşılamaz bir şey oldu. Binaların etrafında kalan dönümlerce alan da duvarla çevrilerek tesise dahil edildi. Milyonlarca insanın yararlandığı bir spor ve gezinti alanı tesiste çalışacak 20 - 30 kişiye özel bahçe haline getirildi.
Sayın Müfit Gürtuna... İşe yarayacağı çok kuşkulu bir tesis için onlarca dönüm araziyi yok ettiniz. Bir o kadar araziyi de özel alana çevirerek gasp ediyorsunuz. Halkın yeşil alanını lütfen geri veriniz. Halkın tepkisizliğine güvenip haksızlığa başvurmayınız. Yazıktır ve ayıptır...
Dostunuzu sık sık ziyaret ediniz, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılarla kaplıdır.
Irgat koşa koşa ağasının yanına gelir;
- Ağam akşam rüyamda seni gördüm...
- Hayırdır len nasıl gördün?
- İkimiz de aynı uçakta seyahat ediyorduk. Uçak düştü.
- Hayırdır inşallah, ne oldu sonra?
- Ben kanalizasyon çukuruna, sen de bal çukuruna düştün.
-Olacak di mi o kadar fark. Ağalığım rüyada bile belli olmuş.
-Sonra birbirimizi yalaya yalaya temizledik...
Hasan Pulur 80’ine merdiven dayamış bir ağabeyimiz. Lakabı: Dinozor.
Hasan Ağabey dünkü yazısında şöyle diyordu:
"Biz Tayyip Erdoğan’ın değiştim lafına kanacaklardan değiliz..."
Gazeteci kuşkucudur. Sorgulayıcıdır. Lafa bakmaz. İcraatı bekler. Zamanı gelince kamuoyu adına denetler.
Kimi "genç yazar" ise anketlerde AKP’yi birinci parti görünce sektirmedi, Tayyip’e şirin görünme manevralarına başladı. Sorgulama hakkını baştan teslim etti. Yetmedi, AKP iktidarına kuşkuyla bakanları da alaya almaya başladılar.
Ver elini öpeyim Hasan Abi... Sen yaşlısın bunlar genç ha...
Kadere nokta aslında çarşamba sabahı Milliyet’in manşetinde konulmuştu:
"İttifak hiç umurumda değil..."
Aynen böyle demişti İsmail Cem Milliyet’te sabah kahvaltısı yaparken Fikret Bila ve Serpil Çevikcan’a...
Tepki Kemal Derviş’in ittifak çalışmaları bahanesiyle YTP’ye katılmayı geciktirmesine yönelikti...
Cem bu şekilde Derviş’in YTP’ye katılmasını çabuklaştırmayı amaçlıyor da olabilirdi...
Ancak, taktik ters tepti...
Deniz Baykal fırsatı iyi kullandı... Cem’in ittifaka tavır aldığını görünce tuttu YTP’ye taktiksel bir ittifak çağrısı yaptı. Hem kamuoyu hem Derviş nezdinde "ittifak"ı isteyen lider rolü kazandı.
Aslında Baykal’ın yaptığı ittifak değil "iltihak" yani "gelin liderlik elbisesini çıkartıp bize katılın" çağrısıydı... Ama Derviş ve kamuoyuna şirin görünmek için bu kadarı yeterliydi.
Ve o tek cümle, "İttifak hiç umurumda değil" cümlesi, Derviş’in YTP’yle yollarını ayırması için sebep teşkil etti.
Tabii belli ki Derviş ile Cem arasındaki köprüler daha önceden çatırdamış... Derviş’in ittifak arıyorum bahanesiyle YTP’ye katılmayı geciktirmesi İsmail Cem’in sinirlerini ayağa kaldırmıştır.
Bundan sonra ne olacak? Herhalde sosyal demokratlar artık CHP çatısı altında çoğalacak. YTP bir tabela partisi olmak veya olmamak savaşı içine girecek.
Konuyu dün Altan Öymen’le konuşurken ilginç bir görüşüne tanık olduk:
- Ben Deniz Baykal’ın yerinde olsam gider İsmail Cem’i ziyaret eder ve CHP’ye davet ederim, dedi Altan Öymen, çaresiz kalan Cem bu teklifi kabul edebilir. Murat Karayalçın’ı, Sema Pişkinsüt’ü ve diğerlerini de aynı şekilde partiye çağırırdım. Ciddi olarak solu birleştirme niyeti varsa yapılması gereken budur...
Apo idamdan kurtuldu.
Kürtçe yayın
hakkım verildi.
Kürtçe öğrenim
hakkım da artık var.
Ama hâlâ bir işim yok!