Anadolu’nun hemen ilinde hatta ilçesinde o bölgeyi ve ürünlerini sembolize eden bir heykel var.
Isparta’da elma heykeli, Malatya’da kayısı heykeli. Afyon’da sucuk heykeli, Aydın’da incir, Bursa’da timsah, Kars’ta kaz, Maraş’ta dondurma, Denizli’de horoz, Rize’de çay bardağı, Urfa’da biber...
İlçeler de bu sanat yarışına katılmış… İnegöl’de köfte heykeli, Kaman’da ceviz, Korkuteli’nde armut, Mudurnu’da tavuk, Alibeyköy’de mısır, Bayrampaşa’da enginar, Beypazarı’nda havuç heykeli, vs...
Bu heykellerin ortak yanı mı? Afrika kabilelerinde bile rastlanmayacak ölçüde ilkel ve sanattan uzak olmaları...
Her biri sosyal medyada gırgır konusu oluyor...
Ancak bu arada sormak gerekiyor...
Bu il ve ilçelerin kaçında edebiyat, resim, heykel amatörlerinin toplandığı kulüpler ve kurslar vardır? Kaçında sergi salonu bulunur? Kaçında bir resim sergisi açıldığında ilin yetkilileri hazır bulunurlar? Kaçında sanat yarışması düzenlenir? Kaçında devlet sanat faaliyetlerini destekler?
Sanatın Anadolu’da yayılması desteklense heykellerin düzeyi bu mu olurdu?
Üstelik bu topraklar 2 bin yıl önce en güzel sanat eserlerinin üretildiği, en güzel heykellerin yapıldığı topraklar...
OYY OY
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve parti kurucuları Anıtkabir’i ziyaret ederek mozoleye çelenk koymuşlar. Saygı duruşu sırasında çekilmiş fotoğraf internet sitelerinde yayınlandı. Fotoğrafta Muharrem İnce ellerini göğe açmış, dua ederken görülüyor. Eski köye yeni âdet derler böylesine...
Facebook’ta Zehra Kayhan şu notu düşmüş: “Anıtkabir sıradan bir mezar yeri değildir. Orası yüce Türk ulusunun yüce önderinin sonsuza değin dinleneceği yerdir. Orada sadece saygı duruşunda bulunulur. Üstelik bu ziyaret, bir parti ve genel başkanının resmi ziyaretidir. Resmi ziyarette, saygı duruşu anında, saygı duruşu dışındaki her şey, her duruş, gösteriş, saygısızlıktır.”
KAOS
Irak savaşı sırasında basın toplantısı düzenleyen ABD Savunma Bakanı Rumsfeld ‘e bir gazeteci soruyor:
- Gelecekle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Rumsfeld’ in cevabı:
- Bilmediğimiz o kadar çok bilinmeyen var ki biz o bilinmeyenleri bilemiyoruz.
Bir Amerikalı uzmana: “Bir meseleyi çözemezseniz ne yaparsınız?” diye soruyorlar. Cevabı:
- Kaos yaratırız, kaosu yöneterek bizim için en yararlı olacak sonuca varmaya çalışırız.
WAGNER
Ünlü besteci Richard Wagner doğumunun 208. yılında müzik dünyasında anılıyor.
Wagner’ in Osmanlı tarihinde de yeri vardır.
Osmanlı Sultanı Abdülaziz, 23 Eylül 1872’de Nürnberg’de konakladığı sırada, Bayreuth’da inşa edilen Richard Wagner Operası’na katkı olması için tanesine 300 Thaler (altın para) ödeyerek 329, 330 ve 331 numaralı koltukları satın almıştır
Olayı bir süre önce Nürnberg Başkonsolosu M. Selim Kartal ortaya çıkarmıştı. Bayreuth Belediye Başkanı Michael Hohl, talebimiz üzerine arşivde araştırma yaptırmış, Sultan Abdülaziz ’in opera seyretmek için ayırttığı koltukların belgesini törenle diplomatımıza vermişti. Sultan Abdülaziz ayrıca Dolmabahçe’de caminin tam karşısında bir tiyatro binası da yaptırmıştı. Bugün yerinde yeller esiyor.
GENÇLER
Bir hanım kız telefonda... Falanca bankadan arıyor. Sigorta yaptırmamızı öneriyor. Şartları anlatıyor:
- Efendim, her ay belli bir para yatırıyorsunuz, 10 yıl sonra misliyle geri alıyorsunuz...
Yarı şaka diyorum ki:
- Ama ben 10 yıl daha yaşamam ki...
Genç hanımdan cevap:
- Olsun, çocuklarınız alır.
- Yahu hanımefendi...
- Buyurun?
- Nezaketen “Kimin ne kadar yaşayacağı bilinmez, Allah uzun ömür versin” gibi teselli edici bir şeyler söyleseniz daha iyi olmaz mı?
Küçük Hanım biraz mahcup:
- Tabii haklısınız, birden aklıma gelmedi, diyor.
Sevgili gençler... Siz siz olun, yaşlılara ölümü hatırlatmayın. Kendileri hatırlatıyorsa, bilin ki karşıdan teselli beklediği içindir. Rahmetli tıp adamı Sedat Katırcıoğlu’ndan duyduğum bir söz vardı:
- Herkes öleceğini bilir ama kimse öleceğine inanmaz.
Hatırlatmayın.
Onlar zaten sık sık hatırlıyordur.