Gerek Başbakan gerekse Adalet Bakanı’na göre tecavüz ettiği çocukla evlenmesi halinde tecavüzcüyü hapisten kurtaran yasa önerisi son derece masum bir öneri... Bir kere tecavüzcüye af getirmiyor(muş)... İkincisi sadece geçmişe uygulanacak ve topu topu 3 - 4 bin kişiyi kapsıyor(muş.) Muhalefetin ve kadın örgütlerinin isyan etmesinin sebebi tamamen siyasi istismar(mış).
Öneri bu kadar masum! ama her nedense gece yarısı, aniden verilen bir önergeyle Meclis’ten geçirilmek isteniyor. Her nedense! normal yasa yapma prosedürü izlenmiyor, enine boyuna konuşulup tartışılması istenmiyor.
Her nedense! oylama yapılırken AKP’li kadın milletvekillerinin tamamının başı önde... Her biri o sırada başka bir şeyle meşgulmüş gibi yapıp ne “kabul” ne de “ret” yönünde oy kullanmıyorlar... Sanki işlenmekte olan büyük bir ayıba ortak olmak istemiyor gibiler.
Yapılmak istenen değişiklik bu kadar masum! ama her nedense AKP’de pek yaşanmayan bir olay yaşanıyor... Başbakan dün AKP’li kadın milletvekilleriyle bir araya geldi, konuyla ilgili görüş ve önerilerini aldı. Oysa böyle bir şey ilk başta akıllarına bile gelmemişti. Başka yasalarda böyle bir uygulamaya başvurulmamıştı.
Bu durumda artık yapılması gereken tek şey öneriyi bir şekilde geriye alıp bu ayıptan hemen dönmek. Ancak dün akşam itibarıyla AKP öneride ısrarlı görünüyordu.
Onurlu Meclis...
Anayasa Doçenti Murat Sevinç Diken’de yazıyor:
“1924 Anayasasını kabul eden II. Meclis’ti ve rejim muhalifleri büyük ölçüde tasfiye edilmişti. Vekillerin çoğu Mustafa Kemal’in tercih ettiği isimlerdi.
Buna karşın ulusun temsilcileri kendi yetkilerine ‘sahip çıktı’ ve Cumhuriyet’in kurucusunun talep ettiği bazı yetkilerin verilmesini ‘reddetti.’
Şöyle ki: 1924 Anayasası’nın ‘tasarısında,’ cumhurbaşkanının Meclis ve millete bildirmesi koşuluyla seçimleri yenileme kararı verebileceği kuralı yer alıyordu. Parlamento söz konusu talebe şiddetle karşı çıktı.
Maddenin görüşülmesi esnasında, önerinin yeni baştan düzenlenmesi teklifi dahi kabul görmedi ve hakkını/gücünü korumaya kararlı milletvekilleri söz konusu düzenlemeyi iki kabul, iki çekimsere karşı 126 oyla reddetti.
Demek ki o dönemde büyük ölçüde Mustafa Kemal’in belirlediği isimler, ulusun temsilcileri olduklarının farkında insanlardı.
***
1982 Anayasası yapılırken dönemin dalkavukları Kenan Evren’e başkanlık sistemini de önermişti... Kenan Evren yıllar sonra gazeteci Yavuz Donat ile söyleşisinde şunları söylüyordu.
“ Dedim ki… Beni düşünmeyin… Benim için yeni bir sistem getirmeyin… Zira benden sonra ne olur bilemem… Öyle ya, biri gelir diktatör olur… Onun için bu konuyu benim dışımda düşünün.”
Cuntacı ve darbeci Evren ne kendisi, ne kendisinden sonrası için “başkanlık” sistemini uygun görmüyordu.
TUTUK
Cumhuriyet yönetici ve yazarlarının tutukluluğu iki haftayı geçti.
Bu ceza amaçlı, vicdanlara sığmayan tutuklama ne kadar sürecek? Prof. Ersan Şen diyor ki:
“Eğer soruşturmada deliller toplanmışsa, ifadeler alınmışsa, soruşturmayı yürüten savcılık ya yeterli delil varsa iddianame düzenleyecek ya da takipsizlik kararı verecektir.”
İddianamenin bir önce düzenlenmesini ya da tutukluluğun bir an önce bitirilmesini bekliyoruz...
Dünyaya karşı ayıp oluyor...
KIBRIS
Kıbrıs görüşmeleri adeta Türk kamuoyundan gizli sürdürülürken... Türk askerinin çekileceği yolunda kritik haberler gelirken... Kıbrıslı bir aydın, Tanju Müezzinoğlu şu notu geçiyor:
“Rumlar Ada’nın tüm egemenliğini ele geçirecekleri anlaşma olmadığı takdirde katiyen bir anlaşmaya imza atmazlar.”
“Ülkede hiç mi iyi bir şey olmuyor”diye
bizlere sitem eden yandaş medya nedense Fazıl Say’ın aldığı “Beethoven Akademi Ödülü” nü de görmezden geldi!
Akif Kökçe
DAHL
Keyif ve keyfiyet sözcüklerinin anlamları farklı olduğu halde aynı gibi kullanıldığını yazmıştık.
Okurumuz İsmail Şefik Aydın diyor ki:
Böyle hatalara basınımızda sıkça rastlanıyor. Meselâ, “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” deyiminde olduğu gibi.
Bir Müslüman niçin dinime küfretsin?
Hâlbuki, bu deyim aslında, büyük hiciv ustası, Bahây-i Küfrî mahlaslıyla yazan Hasan Çelebi’nin (Ölümü:1660), Kadızadelilerin bağnazlığını eleştirmek için yazdığı bir hicivdir ve doğrusu aşağıdaki gibidir:
“Bize mülhid diyenin kendüde imân olsa,
Dahl iden dinimüze bârî Müselmân olsa.”
Yani,
“Bize dinsiz diyenin kendinde imân olsa,
Dinimize karışan bâri Müselman olsa”