Panelin adı; AİDS ve Medya. Hacettepe Üniversitesi'nden Dr. Serhat Ünal medyanın bu hastalıkla ilgili haberlerini irdeliyor...
" Biz, birkaç kez, gazete yöneticilerine başvurduk. Sağlık muhabirlerinize seminerler yapalım, temel bilgiler verelim, ki bundan sonra yapacakları haberler daha doğru olsun, dedik, önerimiz kabul edilmedi. AİDS'le ilgili aydınlatıcı bir broşür hazırladık. İlgi görmedi...
AİDS'le ilgili gazete haberlerine gelince... İşte birkaç örnek.
AİDS'e yakalanan Şanlıurfalı Işıkgöz ailesiyle ilgili haberin başlığı;
"Ölüm gelsin, hepimizi kurtarsın."
Hasta olduğunu gizleyen bir erkekten AİDS mikrobu kapan üniversiteli Hülya' nın feryadı:
"Beni o şişman domuz yaktı!"
Bir gazetemiz, AİDS'e karşı vatandaşları uyarmak istemiş, haberin başlığı aynen şöyle:
"Romen yavrulara kanma, ayvayı ısırma..."
Basın böyle de başka kuruluşlar farklı mı? Milli Eğitim Bakanlığı uzun ısrarlar sonucu 7. sınıf ders kitaplarına AİDS konusunu koymuş. Ama tek cümleyle:
"AİDS öldürücü bir hastalıktır."
Sağlık Bakanlığı da televizyonlara aydınlatıcı(!) bir reklam filmi hazırlamış. Film yanan bir kağıt ve o kağıdın içinden çıkan bir yılan kafası görülürken altta şu yazı okunuyor: AİDS öldürür."
"Gençler topluca, yetişkinler ikişer ikişer, yaşlılar teker teker yürür"
İsveç Atasözü
Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Ankara'ya inmeden önce yaptığı açıklamada bütün dünyaya net bir mesaj verdi: "Irak konusunda bir Amerikan harekatı olmasını istemiyoruz".
Türkiye'yi aktif politika izlemeye davet edenlerin Sezer'in yukardaki çıkışını çok olumlu karşılaması gerekirdi... Ama hiç öyle görünmüyorlar. Oysa aktif politika budur. Amerika'nın emrine asker vermeye çalışmak aktif politika değildir. Uydu politikasıdır. Ancak barışı ve Türkiye'nin çıkarlarını savunan politika "aktif" diye adlandırılabilir.
Türkiye bu şekilde, Powell Ankara'ya inmeden pozisyonunu belli etti.
Kimi ağızlardan çıkan "Amerika iyi bir gerekçe bulursa Irak konusunda pozisyonumuzu değiştiririz" şeklinde görüşler kafaları karıştırmıştı. Cumhurbaşkanı Sezer Türkiye'nin politikasını netleştirdi.
Hükümet üyelerinin koltuk uğruna ABD'ye taviz vermesinin önünü kesti. Ecevit'in elini rahatlattı.
Bu görevi yerine getirirken belli ki askerleri de temsil ediyordu.
Bu sütunda sıradan Ortadoğu ülkelerinin bile Irak konusunda Türkiye'den daha kararlı tutum içinde olduklarını; Ankara'nın bizim için yeni bir yıkım olacak Irak saldırısına karşı daha net bir tavır olması gerektiğini yazmıştık. Sayın Sezer Türk halkının beklediği ve hakettiği tavrı aldı. Bir kez daha yürekten alkışlandı.
Bakanlar Kurulu, ülkemizi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’a nasıl bir hediye verileceğini tartışıyormuş.
Bir bakan, derhal ileri atılarak:
- Şehrin altın anahtarını verelim, demiş.
Başka bir bakan, itiraz etmiş:
- O, ilginç olmaz.
- Neden?
- Adamların eline daha önce ülkenin altın anahtarını vermişiz. N’aapsın şehrin anahtarını.
Can Ozan