Cumhurbaşkanı'nın veto ettiği Af Kanunu için MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, "Meclis yasada en küçük bir değişiklik yapmamalı, eskisinde israr etmeli" diyor... Af yasasının TBMM'de değiştirilmeden kabulü belli bir olasılık taşıyor. TBMM yasayı üzerinde hiçbir değişiklik yapmadan bir defa daha Çankaya'ya gönderirse ne olur? Ne olacağı belli... Cumhurbaşkanı yasayı mecburen yayımlar.. Peki sonra?
      Muhtemel bir gelişmeye Bilkent Üniversitesi Devletler Hukuku hocası Prof. Yüksel İnan dikkati çekiyor. Bakınız ne diyor:
      "Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf ülkelerden biridir. Bu sözleşmenin 2. ve 15. maddeleri mutlak maddelerdir. 2. madde, hiç kimsenin işkence ve kötü muameleye tabii tutulamayacağını öngörmektedir. Şimdi siz kalkar da, yasayı aynen kabul eder ve işkencecileri tekrar af kapsamına alırsanız, işte mutlak olan ve altında da imzanız bulunan bu 2. maddeyi ihlal etmiş olursunuz. Peki, ihlal ederseniz ne olur? İşkenceyle zaten başı dertte olan bir ülke olarak artık Avrupa ile bütünleşme umutlarınızı tümden yok etmiş olursunuz. Avrupa, böyle bir çelişkiyi asla kabul etmeyeceği gibi bundan böyle işkence mağdurları, bu affı gerekçe göstererek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine çok daha rahat kararlar çıkartabilirler. "
     ÂBakanlar bile "Depremzede" demeyi öğrenemedi...
      Varsa yoksa "Depremzade"..
      Eee adamlar "zade" gibi yaşadıklarından "zede"nin ne olduğundan habersizler!..
     ÂCihan DEMÄ°RCÄ°
Müteahhit gözü...
      Biraz da felaketin başrol oyuncularını, müteahhitleri dinleyelim dedik... Türk Müteahhitleri Birliği Başkanı
Kadir Sever' e sorduk:
      -
Türkiye'deki müteahhit sayısı ne kadardır?       - 400 bin civarında olduğu tahmin ediliyor ama kesin bir rakam vermek mümkün değil. Çünkü bunun doğru düzgün ne kaydı var, ne kuydu...Yalnızca şunu söyleyebilirim ki, bizim Birlik'e üye müteahhit sayısı 108'dir.
      -
400 bin müteahhit var ama sadece 108'i size üye! Niçin bu kadar az?       - Kendisine müteahhitim diye herkesi aramıza almıyoruz da ondan...Geçmişine, yaptığı işlere, birikimine, deneyimine bakıyoruz...
      -
O zaman siz meslekdaşlarınızın (!) çoğunu hiç tanımıyorsunuz demektir.       - Geçenlerde Ankara'da, "Türk Müteahhitliğinin Sorunları" diye bir toplantı yapılacağını duydum. Salona gittim, inanın içeridekilerin hiçbirini tanımıyordum. Sanırım onlar da beni tanımamıştı.
      -
Gelelim "hırsız müteahhitler!"e...      - Onlara müteahhit demek ne derecede doğrudur, sizin takdirinize bırakıyorum. Adını, son depremde duyduğum
Veli Göçer bile kendisinin aslında edebiyatçı olduğunu söylüyor. Bu piyasayı devlet bize denetlettirmiyor ama fatura, işini doğru - düzgün yapan gerçek müteahhitlere çıkartılıyor.
      -
İyi de Yalova'da, "gerçek" dediğiniz pekçok müteahhidin de yaptıkları binalar yıkıldı.       - Devlet, ülkenin deprem haritasını hala hazırlamamışsa...Yerel yönetimler fay hattını bile imara açmışlarsa...Kullanılan betonun, kumun, çimentonun kalitesi bozuksa, bütün bunların sonucunda yıkılan binaların tek sorumlusu müteahhitler olamaz ki?
      -
Mesleğiniz üzerinde oluşan bu gölge nasıl ortadan kalkar?       - Vatandaş, devlet, yerel yönetimler ve müteahhitler üzerine düşen görevi bihakkın yerine getirecek...Bunu sağlayacak olan devlettir. Ha, bütün bunlardan sonra müteahhitlik hatası yüzünden bina yıkılırsa, hesabını vermeye hazırız. Bu yüzdendir ki ben ve gerçek müteahhitler, müteahhitlerin af kapsamına alınmasına kesin karşıyız. Suç işleyen cezasını çekmelidir.
     Â
Türk Yunan dostluk köprüsü bir felaketle kuruluyor. Demek ki bazen ülkeleri yönetenler bir felaket kadar olamıyor...     Â
Kenan TUNÇOfsayt durumu...
      İslamcı 4 gazete dün Yargıtay Başkanı
Sami Selçuk'un açış konuşmasına manşetten destek vermişti:
      - Yargıtay Başkanı'na siyasiler ve sivil toplumdan büyük destek var.(Zaman)
      - Türkiye
Selçuk'un sözlerini ayakta alkışladı (Yeni Şafak)
      - Yargıtay Başkanı
Selçuk halkın sesi oldu (Milli Gazete)
      -
Sami Selçuk'un haklı talepleri bir an önce hayata geçirilmeli (Akit)
      Diğer gazeteler ise ilk günkü coşkudan uzak, dikkatlerini Atina Depremi'ne çevirmiş durumdaydılar. Yargıtay Başkanı'nın adli yılı açış konuşmasında herkesi memnun edecek birşeyler vardı. İlk gün herkes o birşeyleri aldı. İkinci gün konuşmayı daha dikkatle okuyan laik kesim ayıldı. Geri çekildi.
Sami Selçuk dinci kesim ile İkinci Cumhuriyetçilerin omuzlarında kaldı. Sayın Yargıtay Başkanı bu hesabı önceden yapmış, konuşmasından kimi İkinci Cumhuriyetçi ve İslamcıları önceden haberdar etmiş, o çevrelerin desteğine özel önem vermişti. Bel bağladığı bu desteğin kendisini güçlendireceğini hesaplamıştı kuşkusuz. Ne var ki böyle bir desteğin aynı zamanda kendisini siyasal bir taraf haline getirerek ofsayta düşüreceğini de hesaplamış mıydı?
      Bunu bilemiyoruz...
     Â
Gelecek hükümetlerin bahaneleri bu sefer gerçekten inandırıcı olacak; "Enkaz" devraldık!Eczacı çağrısı
      Çağrıyı yapan Ankara'dan Eczacı
Ahmet Ertunç diyor ki:
      "Ankara Eczacı Odası'nın organizasyonu ile Sakarya'ya görevli olarak gittim. İki gün aralıksız seyyar eczanede eşimle çalışarak halka ilaç, mama, sıhhi malzeme, dağıtımı yaptık. Ancak durum oraya gidilmeden anlaşılmıyor. En büyük sorun şebeke suyunun olmaması. Bu nedenle seyyar tuvaletler bir işe yaramadığı gibi hastalık kaynağı olmuşlar. Halk üç haftadır banyo yapmadığı için bit, uyuz ve cilt hastalıkları çok yaygın. İlaç oldukça fazla ancak bunu yazacak doktor ve dağıtım yapacak eczacıya ihtiyaç var. Herkes ikişer gününü oraya ayırsa büyük hizmet verilmiş olacak.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr