Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İstanbul’da yaşayıp da "adap erkan" bilmeyenleri taşlamada kullanılan ünlü deyiştir:
"Bundan başka İstanbul yok hemşerim!"
Oysa "başka İstanbul" varmış!... Hem de bir değil, iki tane...
Dünya kentlerini ayrıntılı olarak tanıtan Microsoft Atlas programında, Afrika üzerinde gezinirken gördük ki...
Biri Somali’de - Mogadişu yakınlarında "İstanbull", öteki Mozambik’te "İstambul" iki İstanbul daha var...
Bu kadar mı?.. Hayır...
Atlas programıyla çıktığımız bu küçük dünya turunda, bizim diğer şehirlerin adaşlarına da rastlıyoruz...
Mesela başkent Ankara’nın biri Madagaskar’da, diğerleri Nijer ve Gürcistan’da üç adaşı var...
Sonra diğerleri...
Adana (Nijerya’da), Bolu (Liberya’da), Bursa (Etiyopya’da), Hatay (Vietnam’da), Mardin (ABD -Pennsylvania’da), Van (Kamerun, İsveç, ABD ve İran’da), Aydın (Türkmenistan’da), Kars (Rusya’da), Kayseri (Kazakistan’da), Ağrı (Danimarka’da), Aksaray (Rusya’da: Aksarayski), Batman (İran’da), Sinop (Türkmenistan’da: Sinopa)
Çoğumuzun bu kardeş şehirlerden haberi yok... Oysa bu şehirler var...

*İnsan, hayvanları yiyene kadar onlara dostça davranan tek hayvandır.
Samuel Butler

Saadet Partisi Konya milletvekili Lütfü Yalman, TBMM’ye verdiği soru önergesinde Cumhurbaşkanı Sezer’in Gölbaşı’nda 250 milyar liraya satın aldığı villanın kaynağını sormuş... Milletvekilinin Cumhurbaşkanı’na malvarlığını sorma yetkisi yok. Peki neden soruyor? Herhalde Cumhurbaşkanının dürüstlüğü üzerinde kuşku yaratmak için...
Lütfü Yalman belli ki meraklı biri. Peki acaba eski lideri Necmettin Erbakan’ın profesör maaşıyla 148 kilo altını (yaklaşık 2 trilyon TL) nasıl biriktirdiğini de bugüne dek hiç merak etti mi? Gelin de merak etmeyin.

Recep Tayyip Erdoğan bir lokantada yemek yeyip, hesabı ödedikten sonra tam dışarı çıkacakken, arkadan garsonun sesi duyulmuş:
- Hesaaaaap!
Erdoğan, geriye dönerek:
- Ama ben az önce hesabı ödedim, demiş.
Garson, haykırmış:
- Onu değil; ben 1 trilyonun hesabını soruyorum!

Denizlili genç bir mizahçı... Can Sinanoğlu "Ne zaman adam oluruz" başlığı altında bu zor zenaatın şartlarını sıralamış.... Bir bölümü şöyle:
• Arabalarımıza horoz ya da öküz şeklinde bağıran kornalar takmadığımız zaman.
• "Dinlendirici gözlük" diye bir şey olmadığını öğrendiğimiz zaman.
• Tuvalete her girişimizde sifon çekmeyi âdet edindiğimiz zaman.
• Tanıştığımız turistlere, onların ülkesi hakkında derin bilgi sahibi olduğumuzu, ünlü futbolcularının veya futbol takımlarının isimlerini söylemediğimiz zaman. (Örnek: Maldini, İnzaghi, İnter, Milan, Falan, Filan...)
• Büromuzdaki dana kadar "Sigara İçilmez" levhasını göre göre, "Burada sigara içmek yasak mı hocam?" diye soran arkadaşlara, "Yok abi, o senin için değil... Çok sigara içen bi arkadaş var da. Biz onun için yazdıydık. Sen üstüne alınma. İç allasen... iç...iç..." demediğimiz zaman.
• Bin bir eziyet ederek evden kaçırdığımız eşimizle aramızı yapması için "Filim Gibi" programının yapımcısı Sinan Çetin’den yardım istemediğimiz ve televizyona çıkıp salya sümük ağlamadığımız zaman.
• Arkadaşımızdaki adale ağrısını, "Damar damar üstüne binmiştir" şeklinde açıklamaya çalışmadığımız zaman.
• "Damsız Girilmez" yazan mekânlara, "Bi arkadaşa bakıp çıkıcam" diyerek illa ki girmeye çalışmadığımız zaman.
• "Hafta sonunda tiyatroya gidelim mi Celil Abi?" şeklindeki tekliflere, "Ne işimiz var tiyatroda... Bizim hayatımız tiyatro olmuş be gülüm" biçiminde yanıtlar almadığımız zaman.
• Maradona, Elvis Presley, Bruce Lee gibi yabancı ünlülerin annelerinin ya da babalarının Türk olduğunu iddia etmediğimiz zaman...