Yatıp kalkıp Cumhuriyet’i eleştiren, her türlü kabahati Cumhuriyet’i kuranlara yüklemeye çalışanlara birkaç soru:
- Türkiye, İngiliz işgali ve Vahdettin yönetimi altında kalsa daha parlak bir geleceğe mi yönelecekti?
- Sevr anlaşmasının öngördüğü topraklara razı mı olsaydık?
- Türkiye için Atatürk’ten daha iyi kurtuluş programı olan bir lider vardı da Atatürk ona engel mi oldu?
- Türkiye’yi 1938’den bu yana Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine sıkı sıkıya bağlı iktidarlar yönetti de sıkıntılarımız bu nedenden mi kaynaklandı?
Siz neyi savunuyorsunuz, açık konuşun...
***
Cumhuriyet başarılı mı oldu başarısız mı?
Bir de bu saçma tartışma var gündemde.
Sanki Türkiye’yi 100 yıldır aynı şahıs, aynı iktidar, aynı kadro yönetiyor!
Sanki her gelen iktidar kendi ideolojisi ve programına göre değil de Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet ilkelerine göre hareket ediyor.
Artık farkına varalım...
Atatürk Cumhuriyeti 1923 - 1938 arası yaşandı ve o ilk sayfa kapandı.
Genç cumhuriyet, bir imparatorluğun enkazı üzerinde kurulmuş çağdaş bir yapıydı. Uygar gelişmelerin kapısını açtı, ileriye dönük aydınlık yolu gösterdi.
Cumhuriyet’i onlar kurdular, yaşatmak sonra gelenlerin göreviydi. O görev gereğince yerine getirildi mi?
Kuruluş dönemi, tarihimizin parlak ve onurlu bir sayfası olarak mazinin ufuklarında yerini almıştır...
Şanla şerefle anılmalıdır.
Cumhuriyet’i 100’üncü yaşında bir kez daha kutluyoruz.
SERZENİŞ
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Meclis’te arkadaşlarına serzenişte bulunuyor... Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümüne cumhuriyeti sahiplenmeye uzakta duran bir Meclis olarak girildiğini ifade ederek diyor ki:
“Bu hafta Cumhuriyet haftası olmalıydı, bu hafta Meclis’te yalnızca cumhuriyete yönelik aktiviteler gerçekleşmeliydi. Yani yalnızca şenlikten ibaret değil cumhuriyet. Cumhuriyet’in on yılını kavrayabilmek ve sahiplenmek için Meclis tarafından tartışmalar, konferanslar düzenlenmeliydi.”
Gürer, Meclis’e siteminde haklı görünüyordu. Peki partisi CHP o konularda ne etkinlik düzenlemişti? Farklı hiçbir şey!
MÜJDAT
Nazım Alpman arkadaşımız yıllar önceki komediyi geçen gün Müjdat Gezen’le karşılaştığında anlattı. Ben de ilk kez duydum.
90’lı yıllar. Müjdat Gezen siyasi bir suçtan yargılanıyor. Belli ki yargımız onu hapse atacak bir suç araştırıyor. Nazım Alpman duruşmayı izlemeye gitmiş, sanık sandalyesindeki Müjdat’ın hemen arkasında bir yere oturmuş. Nazım, duruşma sürerken bir ara Müjdat’a laf atıyor, Müjdat komik bir cevap veriyor. Nazım kendini tutamayıp gülüyor. O sırada manzarayı gören hakim Nazım’a sesleniyor:
- Ciddiyetinizi korumazsanız atarım sizi dışarı...
Nazım susuyor. Müjdat bir fırsatını bulunca yine arka taraftaki Nazım’a sesleniyor:
- Sen gene şanslısın... Adam bizi içeri atmaya çalışırken seni dışarı atıyor...
VİZE
ABD’de 7 yıldır akademisyen olarak çalışan bir genç arkadaşım var. Türkiye’den bir hanımla evlenmek istiyor. Gelecekteki eşinin yaşadığı yeri görmesi için onu ABD’ye davet ediyor. Genç hanım bu amaçla vizeye başvuruyor. ABD Konsolosluğu vize için 2025 yılı Mart ayına yani 17 ay sonrasına randevu veriyor... Çağımızda Türkiye ABD arası uçakla 11 saate indi. Teknoloji muazzam. Ama insanlar uçağa binebilmek için aylarca bekliyor... Zaman böyle!
SÖZ
“Cumhuriyet’in temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçırılmamalıdır.” -ATATÜRK
PADİŞAH!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Sözcü’de İpek Özbey’e dedi ki:
“Kurultay’da aday olacağım. Sonra partiyi bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. Böyle biri var ama görünür hale gelmesi lazım.”
Yani demek istedi ki: Kurultay, Parti Meclisi gibi organlar yok hükmündedir. Partiyi benden sonra kimin yöneteceğine ben karar vereceğim. Şu anda görünürdeki adaylara teslim etmeyeceğim.