"Saat 12 suları... Milli piyangoda kazanan numaralar okunuyor... Karıma bilet numaralarını yazdığı kağıdın nerede olduğunu soruyorum... Televizyon sehpasının en altında, diyor. Kağıdı önüme alıyor, spikerin okuduğu numaralar ile kağıttaki numaraları karşılaştırıyorum... Birşey yok... Sonunda spiker tek tek "büyük ikramiyeyi kazanan numara" yı okuyor... İlk üç numara 7 4 6... Biletlerden birinin ilk üç rakamı tutuyor.. Sonra diğer rakamlar... 9..1... Aman tanrım ilk 5 numarayı tutturmuşuz... Sıra son iki numaraya geliyor... 7 ve 3... Oleeey, diye havalara sıçrıyorum... Gözüm hiçbir şey görmüyor... Çünkü büyük ikramiyeyi kazanan biziz... Biz kazandık, biz kazandık diye bağırıyorum. Karım koşa koşa mutfaktan geliyor:
- Ne var ne oluyorsun?- Bak büyük ikramiyeyi biz kazandık...
- Hay benim saf kocacım...- Niye, biz kazanmadık mı?
- O senin gördüğün bilet numarası değil... Büyük ikramiyeyi kazanan numarayı yarım saat önce radyolardan biri açıkladı, ben de aynı kağıda not aldım. Bizde öyle bir bilet yok..."Karım mutfağa döndü. Ben de olduğum yere yığıldım", diyor bu anıyı Readers Digest Dergisi'ne anlatan Jeff Kuske adlı Amerikalı... Geçmiş olsun...
"Hamili kart yakinimdir, ilginizi..."Ya
Bir zamanlar işçiydi... Sonra işçi lideri oldu... Son seçimde milletvekili seçildi. Şimdi Çalışma Bakanı... Yaptığı atamalarla, Atatürk hakkındaki ileri geri sözleriyle, "İpler puştun elinde!" gibi veciz tanımlamalarıyla sık sık gazete sütunlarına geçiyor. Sonucu belli bir sınav için 90 bin işçiyi günlerce süründürmesi ise unutulacak gibi görünmüyor. Yılbaşı tatili için Kartalkaya'ya çıkmış. Orada bulduğu TV kamerasına konuşuyor:
- Olumsuzlukların sebebi medyadır... Medyadaki marksist döneklerdir..."Marksist dönekler" aslında onun partisini destekliyor. Kastettiği hoşlanmadığı doğruları dile getiren gazeteciler olsa gerek... Aynalardan hoşlanmıyor. "Dönek" dediği ise bir zamanlar işçiyken şimdilerde sosyetenin arasında hava atmaya çalışan tipler olmalı... Aynadaki suretinden belli ki hoşlanmıyor. Kendi problemini yansıtacak suretler arıyor. Yanlış yere bakıyor...
Geçtiğimiz yılın kayıpları arasında bir değerli dostumuz, ağabeyimiz, mizah üstadımız da vardı: Şinasi Nahit Berker... Doyumsuz esprilerini bize bıraktı; Shakespeare'in "Hepimizin sonu sonsuzluk!" diye tanımladığı geleceğe doğru yola çıktı...
Demokrat Parti'nin demokrasiyi doğradığı yılların sesiydi o...
Kalantorlardan biri
Günde en az 5-6 cinayet işledikleri...Oluk oluk kan akıttıkları...Toplu katliam yaptıkları...Ağa babaların bile, "Bizimkiler yerli malı silah kullanıyor" itirafıyla cinayet işlediklerini kabul ettiği bir dönemde...Hatırlarsınız...Toplumun gözüne baka baka, "Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" demişti Hazret...Çeteler biraz da bu şemsiye altında oluştu... Büyüdü, palazlandı, devleti ele geçirdi.. Hazret buna ne diyecekti? Laf mı yok... Şimdilerde söylediği:"Devlet içinde çete olmaz! Çeteler devleti ele geçirmiş derseniz devleti tahrip etmiş olursunuz!"
Seyir defterinde bundan sonra neler okuyacağız bakalım...
Liderler zirvesinin, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan tutanaklarını okudunuz mu? Özellikle de Tansu Hanım' ın konuştuğu bölümleri? Hayır mı? Gönlümüz, bu dil ustasının şiir tadındaki konuşmasından mahrum kalmanıza elvermiyor, sabrınıza ve hoşgörünüze sığınarak bazı bölümlerini aktarıyoruz.
...Sayın Baykal bu tavrı seçmiştir, üstüne gidelim, ne eksik varsa yapalım, hepsine bunda hemfikir kaldım....Yalnız bir hukuk devleti anlayışına ki, hepimizin sahip çıkmak istediği özlemi, sahip çıkarken bir yanlışın içine girmeyelim....Aslında bu toplantının amaçlarından bir
Kayserililerle Karadenizliler savaşa tutuşmuş... Kayserililerin komutanı tabii açıkgöz:
- Temeeel,diye bağırmış siperden... Adı Temel olan ne kadar Karadenizli asker varsa siperden çıkıp :
- Efendum, diye ses vermişler. Makinalı tüfek aynı anda hepsini temizlemiş. Peşinden:
- İdriiis, diye bağırmış. İdris'ler kafayı uzatmış. Hepsi o anda toz...
- Dursuuun, diye bağırmış. Kafalar uzanmış. Anında Tahtalıköy...
Karadenizlilerin komutanı bakmış savaşı kaybediyor. Siperden bağırmış:
- Yerde bir milyon lira buldum çimindur?Bütün kayserililer aynı anda kafayı uzatmış:
Yılın adamı herkesin kafasına ve gönlüne göre değişir... Bizim gönlümüzden geçen yılın adamları (erkekleri değil "adam"ları) ise, şöyle sıralanıyor. (Arada unuttuklarımız mutlaka vardır, affola)...
Yılın lideri: Doğu Perinçek, Mesut Yılmaz (Yarayı deştiler)
Yılın milletvekili : CHP'li Sabri Ergül (Manisa'da işkence gören çocukların savunucusu) Erdal Kesebir (DSP'de kapıkulluğuna isyan etti)
Yılın bürokratı: Yiğit Gülöksüz, Kemal Kılıçdaroğlu.. (ve hırsızlık yapmadıkları için görevden alınan tüm namuslu bürokratlar.
Yılın Olayı: HABİTATYılın kadınları: Türkan Saylan, Necla Arat, Dilara Kehale (Ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin diğer yılmaz emekçileri) Aysel Çelikel (Hukuk Fukültesi Dekanı)
Yılın Yazarı: Mustafa Balbay (Dürüst yorum, doğru haber, neşesiyle beraber) Hakkı Devrim (İyi yazarın eskimeyeceğini ispatladı)
Yılın Spor Yazarı: Prof. Deniz Gökçe (Ali Şen'e şirin görünmeden de spor yazarlığı yapılabileceğini gösterdi)
Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargıya başvurulamaması özellikle RP çevrelerince eleştiriliyor. Bir dostumuz bu konuda şu soruyu soruyor:
- Diyelim ki YAŞ kararlarına karşı yargıya başvuru hakkı tanındı. Ve mahkeme ordudan ilişiği kesilen subayların geri dönmesine karar verdi. Ve ordu bu kararları uygulamadı. RP'liler o zaman ne diyecek? Başta Çalışma ve Kültür Bakanları Danıştay kararlarını uygulamaz, işten attıkları kişileri geri almazken Genelkurmay'ın yargı kararlarını uygulamasını hangi yüzle isteyecekler?
Hakkında 3,5 trilyonluk yolsuzluk suçlaması ve 135 suç duyurusu yapılmış bulunan Türban Eski Genel Müdürü Ömer Bilgin kendini savunmak için Meclis kürsüsüne çıkıyor. Herhalde suçlamalara tek tek yanıt verecek diye beklenirken şunları söylüyor:
- Göğsümün üzerinde Kuran'ı Kerim, yüreğimde bayrak sevgisiiii...Eski zamanlarda bayram yerlerinde motosiklet cambazları vardı. Motosikletle silindir şeklindeki bir parkurda son sürat dönerken birden göğüslerinden bir bayrak çıkartırlar, aynı anda seyircilerden büyük alkış kopardı.
Siyaset cambazları da yolsuzluklardan sonra aynı numarayı yapıyorlar:
- Bayraak, ezaaan, vataan, millet...
Tansu Çiller hakkındaki yolsuzluk, suistimal,
Belediye Başkanı olur olmaz, Sincan'ın tek sanat ve kültür etkinliği Lale Festivali"ni, "Güzel Kur'an Okuma Yarışması"na dönüştürmesiyle duyurmuştu namını ilk kez...Sonra içki satan büfeleri yıkması, meyhaneleri kapatmasıyla yeniden medyaya konu oldu...Şimdi de "Yılbaşı Hindisi"ne karşı açtığı savaşla huzurlarımızda...
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Ankara - Sincan'ın, yakası "Osmanlı Tuğralı" RP'li Belediye Başkanı Bekir Yıldız' la konuştu.
- Şimdi de hindiye karşı savaş açtınız...Bu hayvanla aranızda bizim bilmediğimiz bir husumet mi var?
- Ne husumeti olacak ki? Ben hindi satışını yasaklamadım, sadece ilçe merkezinde satışını yasakladım. Varsa satmak isteyen, gitsin gösterdiğim yerde satsın.
-Gösterdiğiniz yerde satan var mı peki?
- Şimdiye kadar başvuran olmadı.
- Niçin olmadı acaba?
75 bin kağıdın 11 günde okunduğu! SSK sınavında, komedinin (rezaletin de diyebilirsiniz) ikinci perdesi bugünlerde sahneleniyor. Yazılı sınavı kazanan 5 bin dolayında aday iki - üç gün içinde mülakattan geçirilecek ve birkaç gün sonra da kazananlara işbaşı yaptırılacak...
Acaba yaptırılabilecek mi? Çalışma Bakanlığı'nda çalışan dostumuz, "Biraz zor" diyor.
- Neden zor?
- Çünkü bu komedinin iptali için yargı yoluna başvuruldu bile... Bir aday, Bölge İdare Mahkemesi'ne gitti. Çağdaş Hukukçular Derneği de Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu.
- İptal isteminin gerekçeleri ne?
-Hangisini sayayım ki? Örneğin, önce yağmur nedeniyle sınav ertelenmeşti. Aradan 15 gün geçmeden sınav yapılması yönetmeliğe aykırıdır. Oysa bu yapıldı. Sonra, sınav duyurusunda, adaylara genel kültür soruları sorulacağı bildirilmişti, biliyorsunuz matematik de soruldu, fizik de, kimya da...Ama asıl vahim olan bunlar değil..
-Nedir?