Anayasa Uzlaşma Komisyonu tatile girdi... Tatilden sonra ne olacak? Diyelim ki komisyon tüm maddelerde anlaşmaya vardı. Taslak Genel Kurul’a geldi.
Peki bu taslağın Meclis’ten aynen geçmesi garanti mi?
O garantinin çöktüğünü söyleyebiliriz.
Bilindiği gibi ön anlaşma gereği 4 parti temsilcisinin onayını almayan hiçbir konu komisyondan geçmiyor. Aynı şekilde Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul’da dört partinin onayını almayan hiçbir değişikliğin yapılamayacağı konusunda da ön anlaşma mevcut. Geçenlerde komisyon üyeleri Başbakan’ı ziyaret ettiğinde CHP’li üye Atilla Kart kendisine soruyor:
- Geçenlerde 12 Eylül 2010 referandumunda yapılan değişiklikler bizim kırmızı çizgilerimizdir, onlara dokundurtmayız, dediniz. Bu durum bizde, komisyonumuzdan çıkacak taslağın Anayasa Komisyonu veya Genel Kurul’da partinizin vereceği değişiklik önergeleriyle değiştirilebileceği kuşkusunu doğurmuştur, ne dersiniz?
Başbakan’ın soruya yanıtı şu oluyor:
- Biz Meclis’in iradesine müdahale edemeyiz...
Hükümet ve Genelkurmay, F4 uçağımızın düşmesini izleyen iki hafta boyunca “Uluslararası sularda Suriye tarafından füze ile düşürüldüğünü” iddia etti...
Genelkurmay F4 uçağında füze ve uçaksavar izi olmadığını, uçağı Suriye’nin düşürmüş olmayabileceğini 19 gün sonra açıkladı...
Gazeteci arkadaşımız Tuncer Bahçıvan ise bu sonuca kazanın üzerinden 2 gün geçmeden varmış, 24 Haziran’da “Gazeteci. tv” adlı internet sitesinde şunları yazmıştı:
“Füzeler egzostan çıkan ısıya güdümlüdür, oradan vurur, füzeyle vurulan uçak yere düşmüş kadeh gibi dağılır! Yayınlanan grafiğe göre uçak 11 milde vuruluyor 8 milde suya düşüyor.
Yani füzeyle vurulan uçak 5 mil yaklaşık 8 km uçuyor ve pilotlar da atlamıyor! Olamaz”
* * *
Tuncer Bahçıvan arkadaşımız baştan beri uçağın çok muhtemelen bir teknik arıza sonucu düştüğünü yazıp çiziyordu. Genelkurmay ve hükümet 19 gün sonra aynı noktaya geldi.
Uçağımız orada ne arıyordu? Uçağı oraya kim gönderdi ?
Uçaksavarla mı füzeyle mi vuruldu?
Oraya neden insansız bir uçak değil de silahsız bir jet gönderdik?
Madem silahsız yollanacaktı neden yanına onu savunacak bir uçak verilmedi...
* * *
Bunlara benzer sorular havada uçuşuyor. Asker çelişkili açıklamalar yapıyor. Siyasiler şaşkın.
Ankara’dakilerin “füze ile vuruldu” iddiası tutmadı...
CHP Cezaevi Komisyonu üyeleri Özgür Özel, Veli Ağbaba ve Nurettin Demir, casusluk davasından tutuklanan Prof. Albay Tayfun Uzbay’ı İzmir Şirinyer Cezaevi’nde ziyaret ediyorlar.
“Şizofreniye çare bulan bilim adamı” olarak tanınan Albay Tayfun Uzbay’ın buluşu, tıp ve hukuk dünyasını altüst edecek nitelikte. Kendisi de başına gelenleri bu buluşuna bağlıyor. Söyledikleri:
- Burada birlikte tutuklandığım ve aynı örgütün üyesi olmakla suçlandığım arkadaşların hiç birini tanımıyorum.
- Bir koğuşta 15 subay birlikte kalıyoruz, kafa yoruyoruz ortak noktamız nedir, ortak noktamız herkesin terfi zamanı, herkes alanında çok başarılı, ileride çok iyi noktalara gelmesi beklenen kişiler.
- 86 - 87 devresi tüm Deniz Kuvvetleri’nin terfi alacak subayları buradalar; Aksaz, Foça ve İskenderun Deniz Üs Komutanları burada. Zaten 3 Deniz Üs’sümüz var, 3’ünün de komutanını almışlar. Güney Deniz Saha Komutanı ve tüm karargahı Balyoz’dan içeride. Batıdan gelecek tehlikeye karşı kalkacak ilk F 16 filosunun komutanı burada...
İstanbul’da birbuçuk yıl önce başlayan şantaj ve casusluk davasında 16’sı tutuklu 56 kişi yargılanıyordu. Savcı Celal Kara son duruşmada tüm tutukluların tahliyesini
Eski TOKİ Başkanı yeni Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a Samsun’daki sel felaketinin sonuçları yüzünden “istifa” çağrısı yapan yapana...
Türkiye’de kim ne zaman, neden istifa eder? Kim istifa etmez?
Öztin Akgüç Cumhuriyet’te bunu anlatıyor:
“İstifa erdemli ve onurlu bir davranıştır.
Ancak özgüveni, özsaygısı olan...
Liyakat ilkesine uygun olarak, nesnel ölçütlere göre belli mevkilere gelmiş olanlar...
Öngördükleri sonuçları alamadıkları veya engellendiklerinde istifa ederler.
Meclis’te pek görülmez ama geçenlerde oldu. AKP’li, CHP’li, MHP’li, BDP’li bir grup milletvekili Meclis bahçesinde sohbet ediyorlardı. Laf dönüp dolaşıp çapkınlığa... Mesleklere göre eşlere söylenen çapkınlık yalanlarına gelince... Bakın neler konuşuldu:
Doktor milletvekili: Bizim meslekte çapkınlık yapanların yüzde 90’ının yalanı aynıdır: Acil vaka çıktı hayatım, ameliyata girdim, arayamadım.
Avukat milletvekili: Bizde klasik yalan; keşif çıktı, keşfe gittimdir. Gittiğimiz yerler cep telefonlarının kapsama alanı dışındaki yerler olur genellikle!
Savcı milletvekili: Bizim mesleğin klasik çapkınlık yalanı otopsidir. Ani bir ölüm olmuş, otopsiye gitmişsinizdir. Eee, otopsi sırasında cep telefonunuza bakacak kadar da duyarsız olamazsınız...
Emekli milletvekili: Bizim şansımız “yaş haddimizi doldurmuş” olmamızdır. Eşlerimiz bu nedenle çapkınlık yapabileceğimizi akıllarına dahi getirmedikleri için bizim bahane uydurmamıza gerek kalmaz. Arkadaşlarla sohbete dalmışım, der geçeriz. Zaten evde ne kadar az durursak eşlerimiz de o kadar memnun olur. Dolayısıyla biz emekliler “en dürüst çapkınlar”ızdır!
Gül gibi rektör...
Gazi Üniversitesi’ndeki rektör adayı seçiminde oylar
Askeri casusluk ve şantaj davası geçen yıl şubat ayında başladı. Davada 16’sı tutuklu 56 sanık yer alıyordu. Her zaman olduğu gibi iddianameyle birlikte iktidar basınında itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı. Sanık subaylardan biri anlatıyor:
“2010 Ekim ayında benim gibi birçok subayın evi ve işyeri arandı. Azılı suçlu muamelesine tabi tutulduk. Ev ve işyerlerinde hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen sadece ve sadece ‘imzasız dijital belgelerle’ yargılanmaya başladık. Bir kısım medya (özellikle Taraf, Star, Bugün, Zaman ve Yeni Şafak) tarihin en büyük casusluk şebekesi yakalandı diye haber yaptı. Heronları bile bizim örgütün düşürdüğü iddia edildi...”
Yargılanan subay ve mühendisler çevrelerine rezil oldu... Kimsenin yüzüne bakacak halleri kalmadı. İtibar ve onurları kırıldı. Çoğu psikolojik travmalara sürüklendi.
Ve... Geçen haftaki son duruşmada Savcı Celal Kara, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı...
Bütün sanıkların tahliyesini istedi...
Savcı Kara, askeri casusluk yönünden suç kastının bulunmadığını belirtti.
Hiçbir sanık fuhuşla suçlanmadı...
Bir yasama yılı sona erdi. Çok çalışıp çok yorulan (bir kısmı sadece parmak indirip kaldırmaktan) milletvekillerimiz tatile çıktı. Peki, geride bıraktığmız yasama yılında CHP milletvekilleri nasıl bir performans sergilediler? Çalışkanlık açısından kimler öne çıktı, kimler geride kaldı? Buyurun tamamen bizim öznel gözlemlerimize dayanan raporumuza!
Günkut Acar, Yıldıray Sapan, Namık Havutça, Mehmet Şeker, Umut Oran, Kadir Gökmen Öğüt, İhsan Özkes, Mahmut Tanal, Musa Çam, Aytun Çıray, Turgut Dibek, Atilla Kart, Veli Ağbaba, Hasan Ören, Özgür Özel, Ali Rıza Öztürk, Malik Ecder Özdemir, Kamer Genç, Dilek Akagün Yılmaz ve Ali İhsan Köktürk önceki gün sona eren yasama yılında çalışkanlıklarıyla göze battılar. Ensar Öğüt, Aylin Nazlıaka, Meliha Okur, Şafak Pavey çok fazla aktif olmasalar da hemen her eylemlerini medyaya sokmayı başararak aktif görüntü vermede başarılı oldular.
Bu milletvekilleri ayrıca liderlerine göre CHP’nin ilkelerini daha iyi savundular. Muhalefet boşluğunu telafi ettiler.
Bu yasama yılında Genel Kurul’da ve görevli oldukları komisyonlarda pek görünmeyen... Dolayısıyla varlıklarıyla gerek Meclis’e gerekse partilerine fazlaca katkıları olmayan milletvekilleri