CHP yönetimi sık sık “sandığı getirin” çağrısı yapıyor.
Hemen peşinden de şu soru geliyor:
Acaba CHP ülkeyi yönetmeye hazır mı?
Anketler bu konuda umutlu oranlar vermiyor.
Metropoll Araştırma şirketinin “Ekonomiyi Kim Daha İyi Yönetir?” sorusuna hâlâ iktidar diyenler yüzde 30... Muhalefet diyenler ise yüzde 27. “Yani, ‘halk zorda, darda’ demek yetmiyor. Yol haritası, çözüm önerileri gerekiyor.”
Yine Metropoll’ün “Muhalefet ülkeyi yönetmeye hazır mı?” Yanıtların yüzde 62.7’si “hayır” diyor. CHP seçmeninde de bu oran yüzde 57.
CHP iki sözün biri “sandık” diyor. Ama sandıktan çıkma garantisi olmadığı gibi çıkarsa ne yapacağı da belirsiz.
CHP mevcuttaki İMF patentli ekonomik programdan farklı bir programı henüz ortaya çıkarmış değil. Emekliye, asgari ücretliye birkaç kuruş fazla vermekten gayri hangi hedefi var, bilinmiyor. Eğitim ve sağlıkta hangi köklü reformları yapacak? Ekonomi, dış politika, tarım, ticaret ve sanayide ne tür atılı
Yeni çözüm sürecinde beklenen nedir?
Kamuoyundaki beklenti:
Abdullah Öcalan’ın kararlı bir barış çağrısı yapması ve PKK’nın kendini feshetmesidir...
Bunu Devlet Bahçeli 14 Ocak konuşmasında şöyle ifade etmişti:
“DEM heyetiyle İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK’nın örgütsel varlığının bittiği, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır.”
Şimdi kamuoyunda böyle bir beklenti varsa da hiç öyle bir hava gözlenmiyor.
Bizim sezinlediğimiz kadarıyla...
Evet Öcalan önümüzdeki günlerde bir çağrı yapacak.
-Ay kendi etrafında döner mi hocam?
Neden sordun?
Biz ayın hep aynı yüzünü görüyoruz da ondan?
Ay kendi etrafında döner, bir turunu 27.3 günde tamamlar.
Peki ay dünyanın etrafında da döner mi?
Döner. Dünyanın etrafında bir turunu da yine tastamam 27.3 günde tamamlar.
Eee?
Ayın kendi etrafında dönüşü ile dünyanın etrafında dönüşü aynı sürede olduğu için biz ayın daima tek yüzünü görürüz...
İnsan hakları savaşçısı Güney Afrikalı Rahip Desmond Tutu, “Savaşlar neden var?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Zalim, kendisinden daha zayıf insanların mallarının kendisine de ait olduğuna ya da en azından kendisine ait olması gerektiğine inanır. Ve daha zayıf olan insan, zalimin istediği şeyi almasına karşı çıkarsa o zaman o zalim, güç ve şiddete başvurur. Savaşlar bu yüzden çıkar...”
★★★
Donald Trump o zalimlerin son örneği...
Gazze’nin konumunu beğenmiş... Veya dostu İsrail’in oraya yerleşmesini istiyor... Rahatça Filistinlilere:
- Siz başka yere taşının oraya biz el koyuyoruz, diyebiliyor.
Gözüne kestirdiği ne varsa istiyor...
Grönland’ı istiyor.. Kanada’yı, Panama Kanalı’nı istiyor. Meksika Körfezi’ni istiyor. Ancak ummadığı bir şey oluyor. Elini uzattığı her yerden tekmeyi yiyor. Ülkesinin ciddiyetini azaltıyor. “Amerika’yı tekrar büyük yapacak” idi. Küçültüyor.
Gazeteciler ve gazetecilik üzerinde soğuk rüzgarlar esiyor.
Son zamanlarda dikkati çeken gazetecilerin ifadeye çağrılmak yerine evlerinden alınarak götürülmeleri.
Böylece aileleri ve komşuları gözünde de zor durumda bırakılıyorlar.
Bu arada daha önce gözaltına alınmış olan Halk TV yetkilisi Suat Toktaş hâlâ tutuklu bulunuyor.
Sayısız kez tekrarlandı…
Hukukta esas olan tutuksuz yargılamadır.
Ancak günümüzde tutuklu yargılama esas, tutuksuz yargılanma istisna haline getirildi.
İnsanlar ortada iddianame bile yokken tutuklanıyor.
Televizyonda deprem konusunda canlı yayına katılan Prof. Dr. Ahmet Ercan ilginç bir itirafta bulundu...
Prof. Ercan, İstanbul’da oturduğu daire için herkesten habersiz inceleme yaptırdığını ve binanın depreme dayanıksız çıktığını... Sonucu ilk olarak eşiyle paylaştığını... Fakat eşinin bu evi çok sevdiği için taşınmayı reddettiğini... Kat maliklerini toplantıya davet ettiğini... Raporu onlara okuduğunu... Kat maliklerinin aman hocam bu raporu resmiyete geçirirsen evleri satamayız, sakın bunu yapma... Dediklerini açıkladı.
Hoca sözlerine devamla “yazlık evinin de tarım arazisi üzerinde inşa edildiğini, sadece çatısını sağlamlaştırabildiğini” söyleyerek, “Bir deprem profesörüyüm fakat yaz kış depreme dayanıksız evlerde oturuyorum” diyerek noktayı koydu...
Aslında çoğumuz aynı durumdayız. Daha sağlam bir ev bulup taşınmanın derdi büyük. Ayrıca oturduğumuzdan daha iyi bir ev bulmak hiç kolay değil. Kimimiz de anılarımızı barındıran evleri terk etmeyi ölümden beter sayarız.
O zaman, “Öleceksek burada ölelim” diyerek
İki yıl önce 6 Şubat’ta Türkiye, 11 ilde deprem faciası yaşadı. Kahramanmaraş merkezli sarsıntılar, Hatay başta olmak üzere bölgede resmi kayıtlara göre 650 bin konutu yıktı, 53 bin yurttaş yaşamını yitirdi. Resmi kayıtlara göre 650 bin depremzedenin 201 bini yeni evlerine taşındı, 449 bin aile konteynerlerde. Bu aileler aynı zamanda geçim sıkıntısı ve beslenme zorlukları içinde. Unutulmaktan yakınıyorlar. Millet olarak oradaki sıkıntıları paylaşmak ödevimiz ve görevimizdir. Unutma hakkımız yok...
★★★
Geliyoruz eli kulağında bekleyen İstanbul depremine...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum açıkladı:
“Ne yazık ki milyonlarca İstanbullu kardeşimiz, tıpkı Konya’daki bina gibi her an yıkılacak 600 bin evde oturmakta.”
Neredeyse kendiliğinden yıkılacak 600 bin konutta, ortalama üç kişi yaşasa, bir depremde 1 milyon 800 bin kişi ölecek demektir... Bir de sağ kalacak olanların yaşamı var. Depremde su, elektrik, doğal gaz hatları yıkılmış, yolları enkazla kapanmış 16 milyon nüfuslu bir kenti düşünün... Normal hayata dönüş kaç ay, daha doğrusu
Kartalkaya otel yangınında 18 yaşındaki oğlu Ömür Kotan’ı kaybeden ruh hekimi Doçent Zeynep Kotan, ekranda Mirgün Cabas’a olayı ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Dinlerken duygulanmamak olası değil...
Ömür, 18 yaşında lise son sınıf öğrencisi... Aynı zamanda kayak sporcusu... Ankara’dan Kartalkaya’ya hocaları ve arkadaşlarıyla üç günlüğüne gidiyor... Yangında dumandan zehirlenerek hayatını kaybediyor... Anne Zeynep Kotan’ın anlatımında dikkatimizi çeken birkaç satırı buraya iliştirelim:
- Bizi en çok kahreden, otelin dört ortağından üçü hakkında bir soruşturma olmaması (isimleri veriyor)...
- Otel sahibi aileler 12. katta kalıyor. Yangın çıkınca otelin imajının bozulmaması için itfaiyeye haber vermeme yoluna gidiyorlar. Ama kendileri hızla aşağı inerek otelden sağ salim çıkıyorlar. O anda diğer katlara haber verilse belki kimse ölmeyecekti.
- Haklarında bir soruşturma olmayan ve yurt dışı yasağı konulmayan üç ortağın bankadan yangın sonrası 5 milyon dolar çektikleri ve kaçmaya hazırlandıkları