Ailesi 500 yıldır şarap üreten Fransız şarapçı Pascal ile ilk bağını daha beş yıl önce diken Kaliforniyalı üretici Jim bir şarap fuarında tanışıp dost olmuşlar. Fuarın son gününde Jim yeni arkadaşına sormuş: “Pascal... Bir haftadır beraberiz. Şaraplarımızı tattın, öykümüzü dinledin, resimlerimize baktın. Ne dersin, başarılı olur muyuz sence?” Pascal “cool” bir edayla cevap vermiş: “Tabii olursunuz Jim! Sadece ilk 100 sene biraz zor geçer.”
Bu sevimli diyalogda vurgulandığı gibi, şarap, dünyamızın binlerce yıllık tarihe sahip kadim içkisi; şarapçılıkta asırlar yıllar gibi geçiyor. Ve bir ülke, bölge ya da üretici gerçek kimliğine şarapçılıkta birkaç asrı devirdikten sonra erişebiliyor. Müslüman Türklerin ilk şaraphanelerini 1926’da açtığı düşünüldüğünde, şarapçılıkta daha ilk asrımızın içindeyiz. Ve bu sürede de ilk atılımları yapan şarabımızın önderlerine çok şey borçluyuz.
1921’de doğan ve 1987’deki vefatına kadar şarapta pek çok ilke imza atan Mustafa Vasfi Diren, bu öncülerden. Tokat’taki Diren Şarapları’nın kurucusu, bugün meyve suyundan süte, yoğurda kadar uzanan gıda devimiz Dimes’in de öncüsü. Dimes’çiler 55’inci yıllarında Vasfi Diren’in öyküsünü bir kitapta toplamışlar.
Evin altındaki şaraphane
Haşim Akman’ın kaleme aldığı “Rüzgârını Kendi Yaratan Adam” kitabının kahramanı Vasfi Diren, Bursa Ziraat Mektebi’nden mezun bir ziraat teknikeri olarak yıllarca Tarım Bakanlığı’nda çalışmış. 35 yaşına geldiğinde, devlet memurluğundan ayrılarak kendi çiftliğini kurmak üzere memleketi Tokat’a dönmüş. İlk işi, bağlarla dolu Tokat’ın üzümlerini değerlendirmek için 1958’de evinin altında küçük bir imalathane kurmak olmuş. Bodrum katta yaptığı şarapları, açtığı Dörtnal Şarapevi’nde satmaya başlamış. Evin bodrumunu kazarak yaptırdığı sekizer tonluk üç beton havuzda mayaladığı şarapları dinlendirdikten sonra 40 litrelik cam damacanalara koyuyor, at arabalarıyla şarapevine gönderiyormuş. Valinin bile geldiği nezih şarapevinde tatlı sohbetler eşliğinde tadılan şaraplar o kadar tutmuş ki Vasfi bey kısa sürede bir sermaye biriktirmiş ve iki sene sonra 60 tonluk bir şarap tesisini hizmete sokmuş. Tüm aile birlikte çalışmaya, işin ucundan tutmaya başlamış. Oğulları Orhan Diren ile Ali Rıza Diren’in görevleri o yıllarda şişeleri elle doldurmakmış.
Yörede zamanında Ermenilerin yetiştirdiği Narince üzümleri, Vasfi beyin en büyük kozu olmuş. Canlı asiditeli, zengin aromalı şaraplar veren bu beyaz üzüm sonraları Dörtnal ve Vadi isimleri konacak beyaz şaraplara da hayat vermiş. Diren asıl büyük çıkışını ise o yıllara kadar çok az firmanın şaraba işlediği Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinden yaptığı Karmen kırmızı şarabı ile yapmış. Pek çok yarışmada madalya kazanan Karmen yurt dışından da talep görmüş.
Mahlep şarabının mucidi
Vasfi Diren’in son zamanların moda deyimiyle bir “inovasyonu”da, yöresinin en özgün meyvelerinden yabani bir vişne cinsi olan mahlepten yaptığı vermut tipi şarap olmuş. Mahlebin tatlı kırmızı şarap ve alkolle birlikte işlendiği bu vermut, yemek sonrası hazmettirici içki olarak büyük ilgi görmüş, değişik tadıyla da tiryakilik yaratmış.
Vasfi Diren bu yeniliklerle sermayesini büyütürken meyve suyu işine de yatırım yaparak Tokat’ı meyve bahçeleriyle donatmış, Dimes adını verdiği gıda şirketiyle 1963’te Türkiye’nin ilk meyve suyu üreticisi olmuş. Vizyoner bir girişimci olarak firmasının geleceğini de rastlantılara bırakmamış, “insana yatırımı”da ihmal etmemiş. Nitekim oğullarından Orhan Diren Fransa’nın Burgonya bölgesinde şarap bilimi, Ali Rıza Diren de Almanya’nın Geisenheim kasabasındaki ünlü enstitüde alkollü ve alkolsüz içecek teknolojisi öğrenimi görmüş. İki kardeş işleri sırtlanmış, daha da büyüterek bugünlere getirmişler. Zamanla Orhan Diren’in oğlu Ozan Diren de grupta önemli görevler üstlenmiş.
“Rüzgârını Kendi Yaratan Adam” tarıma dayalı kalkınmayı planlayan Cumhuriyet’in, bu konudaki öncü insanlarından birinin acı-tatlı anılarla dolu hayat hikayesi. Her şarapsever mutlaka okumalı.