Bir zamanların en gözde içkilerinden İtalyan vermutları Cinzano’lar, yıllar sonra yeniden ithal edildi. Şifalı ot ve bitki özleriyle yapılan bu tatlı şaraplar, aperitif olarak harikalar...
Efsanevi aktör Anthony Quinn, genç Nazi subayına etiketsiz bir şişe şarap armağan ediyor ve subay kasabayı terk ederken halk büyük bir coşkuyla çalıp oynamaya başlıyor...
Fonda şarabın yer aldığı en güzel filmlerden, 1969 yapımı “Kasabanın Sırrı”nı seyredenler son sahneyi hatırlayacaklardır. İtalya’nın kuzeyinde Cinzano vermut fabrikasına satmak üzere şarap yapan bir köy, Almanlar tarafından işgal edilir. Kasabanın en değerli varlığı, mahzenlerde bekletilen yüz binlerce şişe şaraptır. Almanlar da bunların peşinde olduğu için kasabalılar şarapların bir kısmını yemlik olarak bırakır, büyük bölümünü ise dağların eteklerindeki mağaralara istifler.
Almanlar şarapların gizlendiğini sezer, kurnaz belediye başkanı Anthony Quinn’i konuşturmak için yapmadıkları zulmü bırakmazlar.
O da kâh işkenceye dayanır, kâh ayak oyunlarıyla Almanlara hedef saptırır ve olaylar gelişir...
Dünyanın en ünlü vermutu Cinzano, işte böyle bir içki. Sadece filmlerle değil afişlerle, şarkılarla, edebiyat metinleriyle de tarihe geçmiş. Resmi kuruluş tarihi Sinyor Cinzano’nun “Damıtım Ustaları Birliği”ne üye olduğu 1757 olarak gözükse de, Antonio Cinzano’nun nikâh cüzdanındaki “iksir üreticisi” ifadesi dolayısıyla 1568 senesine kadar gidiyor. Yani dünyanın sadece en ünlü değil, aynı zamanda da en eski vermutu.
Mürver çiçeği de var yılan otu da...
Cinzano, Arjantin’den Hindistan’a kadar dünyanın tüm köşelerine ihraç edildiği 1800’lerde ilk dünya markalarından biri de olmuş. Vermutun altın çağları olan 1960’ların sonlarında ise Türkiye’de de üretilmiş. Tariş’in Manisa’da kurduğu bir tesiste, 10 yıl boyunca İtalya’dan lisanslı olarak yapılıp Türkiye’nin dört köşesine yayılmış.
“Cin-cin, Cinzano!” sloganlı
reklamlar, dönemin Ses ve Hayat gibi dergileriyle, radyolarıyla Cinzano’yu evlere kadar sokmuş.
Çok iyi tanıdığımız halde yıllardır karşılaşamadığımız, uzun yıllardır Türkiye’ye ithal edilmeyen bu eski dost, yeniden aramızda... Efe Rakı’yı da üreten Demirtaş ailesinin Demirtaş Gıda adlı şirketleri, Cinzano’nun üç çeşidini iç piyasaya sürdü.
En bilinen markası Cinzano olan, hemen arkasından da Martini&Rosso’nun geldiği vermut, tarihin en eski içkilerinden biri. Roma İmparatorluğu zamanından bu yana yapılan vermut adını en önemli hammaddelerinden pelin otundan, “wormwood”dan alıyor. Antik çağlarda şarabın şifalı ve kokulu ot, bitki ve köklerle bekletilmesinden yapılan vermut, önceleri bir içki olmaktan çok ilaç olarak kullanılmış. Zamanla güzel tadı ve karışımlara kattığı çeşni ile de beğenilerek yaygınlaşmış.
Bugünün vermutu, içine alkol ilave edilerek derecesi yükseltilmiş şaraplara büyük tanklarda çuvallar içinde ıtırlı otların eklenmesiyle yapılıyor. Vermutta yaygın olarak kullanılan 40’a yakın ot, bitki ve baharat arasında neler yok ki: Acı badem, adaçayı, andız otu, fesleğen, rezene, anason, tarçın, kakule, kantaron, kinin, kişniş, kekik, kulunç otu, melek otu, mürver çiçeği, mercanköşk, safran, süsen, turunç, vanilya, yılan otu, zencefil...
Evden çok barda içiliyor
Yine de her firmanın kendi harmanı farklı. Cinzano mesela, reçetelerini 1930’larda değiştirip tatları biraz hafifletmiş. Türkiye’ye de getirtilen Rosso (kırmızı) 35 çeşit tatlandırıcıyla yapılıyor. Dry (sek) ise 14... Bu vermut en hafif ve şekersiz çeşit olduğu için tatları çıplak yansıtıyor, o yüzden ona papatya ve gül yaprağı gibi tadı zarifleştirecek katkılar da yapılıyor. Bianco (beyaz) Cinzano’da ise farkı greyfurt kabuğu ile karanfil yaratıyor.
Cinzano’nun merkezi Torino’da olsa da, dünyanın değişik yerlerinde üretimleri var. Ama tatların da standart olması şart. Onun için ot ve baharatlar değişik ülkelerden alınıp İsviçre’ye gönderiliyor, final harmanları reçetelere göre burada yapılıyor ve ardından üretim merkezlerine yollanıyor. Harmanın İsviçre’de yapılmasının sebebi, lezzetlere damgasını vuran girdilerin çoğunun
Alp Dağları’ndan gelmesi...
Vermut günümüzde eskisi kadar popüler değil. Daha çok karışımlara lezzet katmak için barmenlerin ellerinin altında bir çeşni olarak duruyor, evlerden çok barlarda tüketiliyor. Oysa sadece dry vermutla yapılan Dry Martini veya kırmızı vermutla yapılan Manhattan gibi kokteyllerin içinde değil, buz ve limon dilimiyle bile güzelliğini ortaya koyuyor. Günümüzün kimyasal aromalar katılmış gazoz, soda, pasta, kek gibi ürünlerinin yapay cazibelerinin yanında, gerçek bitkilerden gelen gerçek koku ve tatları yansıtarak dağlardan, vadilerden, ovalardan bize lezzetler taşıyor.
Ve en güzeli, sıradan şarapların
bile 30 liraları bulduğu günümüzde
29,5 liralık fiyatıyla ve açılınca hemen içilmesini gerektirmeyen yüksek alkolüyle, bir aperitif şarap türü olarak kadehlerimizi şenlendirmeye hazır bekliyor...
Öyleyse vermut kadehleriyle “çin-çin”, pardon “cin-cin”...