Çanakkale bölgesinin vasat kanyaklık üzümü Karasakız, beş yıllık bir uğraşı sonucu üst düzey şaraplara hayat verir hale geldi. Dün ancak ucuz sofra şarapları çıkaran üzüm, bugün üreticisine madalyalar kazandırmaya başladı
Yakıcı bir yaz gününde, İzmir’in Menderes Ovası’nda bir çardağın altında serinlemeye çalışıyorduk. Şarapçılığımızın duayeni Prof. Dr. Nihat Aktan, konuğu olduğumuz şaraphanenin görevlisinin kulağına bir şeyler fısıldadı ve az sonra üzeri buğulu şişede, serin bir kırmızı şarap masanın ortasında belirdi.
Nihat Hoca’nın kadehime doldurduğu şarap ince kıvamlıydı ama çok hoş kızıl bir renge sahipti. Hafifçe kokladım, burunda da çiçeksi nüanslara taze meyve aromaları eşlik ediyordu. Ağızda ise dengeli, zarif ve yumuşacık tanenlere sahip bu şarap, o bunaltıcı öğlen sohbetimize büyük keyif kattı. Beğendiğimi gören Nihat Hoca gülümsedi: “İşte Karasakız bu.”
Seçme bağları ayırdı
Bundan 10 yıl önce yaşadığımız bu sahnenin ne yazık ki devamı gelemedi. Prof. Aktan’ın danışmanlığını yaptığı firma, sıkıntılı bir sürece girdi ve bu çok özel Karasakız örneğinin devamını getiremedi. Hoca da aktif şarapçılıktan uzaklaştı, eğitim faaliyetlerine ağırlık verdi. Ve Karasakız benim de gündemimden çıktı. Ta ki geçtiğimiz günlerde bir ziyafette yeniden bir Karasakız tadana kadar...
Karasakız üzümlerini Eceabat’taki Suvla da şaraba işlemeyi denemişti. Uygun fiyatlı bir serisinde çok temiz işlenmiş, meyvemsi bir Karasakız’a imza atmıştı. Bu da sevimli bir kırmızıydı ama üzerinde uzun boylu durmayı gerektirmiyordu. Ancak Suvla bununla yetinmedi, Fransız danışmanlarının da ilgisini çeken üzümün seçme bağlarını ayırıp bağcıları uzun dönemli mukaveleyle kendine bağladı.
Suvla bunların ardından bir pilot proje gerçekleştirdi. Sulamasıyla, budamasıyla, çapalamasıyla üzümü ayrı işlemlere tâbi tutarak verimini düşürdü. Böylece şaraplık konsantrasyonunu artırdı. Hasadı biraz geciktirip ileri olgunluk aşamasında yaptı, üretim süreci de ona göre ayarlandı. Ve beş yıl süren bütün bu çabaların meyveleri olarak, geçtiğimiz ay iki iddialı Karasakız’ı şarapseverler için piyasaya sürdü.
Büyük ödülle döndü
Suvla’nın Vault Hotel’de düzenlenen özel bir yemeğinde tatma şansını bulduğum Karasakız Reserve, zarif ve dengeli bir şarap. Yoğun kırmızı meyve bukelerinin yanında yumuşak tanenleri ve dirice asiditesiyle, Burgonya’nın genç Pinot Noir’larını andırıyordu. Nitekim Suvla yemeğinde oğlak kapama ile yudumlandı ve bu narin eti ezmeden, ona başarıyla eşlik etti.
Suvla’nın ikinci Karasakız denemesi ise yılın en üst düzey şarabını şişelediği “Grand Reserve” etiketi altında oldu. 12 ay meşe fıçılarda beklemiş, 14.5 gibi yüksek bir alkol oranına kavuşmuş 2013 Grand Reserve Karasakız, Reserve etiketli küçük kardeşinden farklı olarak meyvemsi bukelerin yanında baharatsı ve derimsi nüanslar sergiledi. Bu kompleks yapısı sayesinde de Vino Balkanika International Wine Competition’dan büyük ödüllle döndü.
Şarap üreticilerimiz, bütün engellere rağmen kalite çıtasını yükseltiyor. 1990’larda Kavaklıdere’nin Kalecik Karası’nda yaptığı gibi, şimdi Anadolu’nun gölgede kalmış üzümlerinden Karasakız sahneye çıkıyor.