Görevden almalar, kızağa çekmeler falan derken iktidar bir adım daha attı..
Yönetmeliği değiştirdi.. Artık kolluk görevi yapan polisler yürüttükleri soruşturma konusunda amirlerine haber verecek..
*
(Ortada CMK’nın 164. maddesi kapı gibi dururken, yeni yönetmelik yasaya aykırı olmuyor mu?
Yasa mı önemlidir, yönetmelik mi? Ben sorularımı sorayım, gerisi hukukçuların işi.. Özellikle AKP’li hukukçuların ne diyeceğini merak ediyorum)
*
Yönetmelik değişikliği şu gerçeği ortaya çıkardı.. Demek ki; operasyonda usul hatası yokmuş.. Kolluk soruşturmayı yürütürken amirlerine haber vermemekte haklıymış.. Haklılığın ötesinde haber vermemeleri yasa ve yönetmelik emriymiş.. İktidar yolsuzluktan öte bu mevzunun üzerinde duruyor.. Başbakan’a, İçişleri Bakanı’na haber verilmemesinden şikayetçiler..
Nasıl olacaktı?
Polisler, sayın bakanım sizin ve oğlunuzun hakkında ‘rüşvet’ iddiaları var. Müsaade buyurursanız soruşturalım mı diyeceklerdi..
*
Başbakan’ın şu tavrını biliyoruz.. Bir yolsuzluk, bir rüşvet meselesi varsa bunun hesabını sadece ben sorarım.. Kulağından tutar atarım.. Bakanlıktan alırım, bir daha milletvekili seçtirmem düşüncesinde..
Dışarıdan müdahaleye sinirleniyor..
Dışarıdan müdahale eden kim?
Yargı.. Savcılar..
*
Sorulması gereken şu.. Başbakan birçok bakanı, birçok milletvekilini kendi deyimiyle; ‘birçok gerekçesi olduğu için’ aday yapmadıysa..
O gerekçeler nedir diye sormak da bizim hakkımız..
Yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma gibi gerekçelerse meselenin yargı boyutu ne olacak?
Aklıma geldi de eski Maliye Bakanı bir anda gözden nasıl düştü.. Bir daha aday yapılmayınca neden kayıplara karıştı?
*
Gelelim yeni yönetmeliğe..
Diyelim ki; bir ilin emniyet müdürü rüşvet aldı, usulsüzlük yaptı, yolsuzluk yaptı..
Savcıya ihbar geldi.. Savcı soruşturma için kolluk gücü oluşturdu.. Kolluk koşa koşa gidip ‘amirim rüşvet aldığınız iddia ediliyor sizi soruşturuyorum mu’ diyecek..
Telefonlarınızı dinleyeceğiz diye haber mi verecek?
Veya aynı işi bir ilin başsavcısı yaptı.. İhbarı alan savcı soruşturmaya başlamadan başsavcıdan izin mi alacak? Soruşturmanın safhaları hakkında bilgi mi verecek?
*
İktidar, devlet içinde çete varsa.. Devlet içinde devlet varsa tabii ki üzerine gitmeli.. Çeteyi çökertmeli, hesap sormalı..
Ama bunu yaparken ‘hukuku’ da korumalı..
Sorum şu.. Bu yönetmelikle yolsuzlukların üzerine gitmek mümkün mü?
Değil..
Bu yönetmelik; her şey gizli kalacak yönetmeliğidir.. Bu yönetmelik; ‘iktidarın haberi olmadan’ iktidar kanadının yaptığı yolsuzlukların üzerine gidilemez yönetmeliğidir..
İyi pazarlar!..
İkinci ‘türban’ vakası..
Gezi olayları sırasında, Gezicileri aşağılamak için..
Meseleyi saptırmak için..
Kabataş’ta türbanlı bir anneye 70-100 dolayında üstü çıplak, deri eldivenli kişinin saldırdığı haberleri yapılmıştı..
Başbakan da meydanlarda dillendirmişti..
İşte Geziciler bu denilmek istenmişti..
Doğru çıkmadı..
*
Halk Bankası Genel Müdürü’nün evindeki ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar bulununca da benzer bir yöntem devreye sokulmak isteniyor..
Üç gazete; ABD Büyükelçisi’nin AB büyükelçileriyle bir araya gelerek; ‘Halk Bankası ile İran’ın ilişkisinin kesilmesini istedik dinlemediler. Bir imparatorluğun çöküşünü izliyorsunuz’ dediğini iddia etti..
Başbakan Karadeniz gezisinde kürsüde dillendirdi.. ABD Büyükelçisi’ne sert sözlerle gönderme yaptı..
ABD Büyükelçiliği açıklama yaparak ne böyle bir toplantının olduğunu ne de böyle bir cümlenin sarf edildiğini açıkladı.. Tamamen iftira ve yalan denildi..
İkinci türban vakası dememin sebebi bu..
Sahte sergi!..
Bunu da başardık.. Serginin sahtesini açarak bir ilke imza attık..
Tophane-i Amire binasında açılan Miro sergisi sahteymiş.. Miro Vakfı serginin hemen kapatılmasını istemiş; sergi kapatılmış..
Anlaşılan eserler kopya.. Miro’nun diye gazlamışlar..
Gerçekten böyleyse, para ödeyip sergiyi gezen binlerce kişinin durumu ne olacak?
Maddi ve manevi yönden kazıklanmış olmuyorlar mı?
