Lafı uzatmaya, yaşananları özetlemeye, eyip bükmeye gerek yok..
Meseleyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyalım..
Soru açık ve net..
- Aile Bakanı’nın Türk Başkonsolosluğuna sokulmamasını..
- Diplomasinin bütün kurallarının hiçe sayılmasını..
- Türk konsolosun 30 metre ötedeki Bakan’ın yanına gitmesine izin verilmemesini..
- Bakan’ın polis eşliğinde sınır dışı edilmesini..
- Demokrasinin ayaklar altına alınmasını..
- İnsan haklarının, temel hak ve özgürlüklerinin askıya alınmasını..
Nasıl değerlendirmeliyiz?
***
Birileri diyor ki; Hollanda’da çarşamba günü seçim var.. Aşırı sağcı, yabancı düşmanı, Türk düşmanı, İslam düşmanı Wilders’in partisinin oyları yükseldi ya.. Başbakan Rutte önünü kesmek için bu hamleyi yaptı..
Bu tespit tam anlamıyla durumu açıklıyor mu?
Hayır..
***
Birileri de diyor ki; referandumda evet oyu çıkmaması için bakanlara konuşma engeli konuluyor..
Almanya ve Hollanda hayırdan yana!.
Bu tespit durumu açıklıyor mu?
Hayır..
***
İçişleri Bakanı Soylu dün dile getirdi.. Dedi ki; ‘anayasa teklifi içinde Hollanda’yla, Almanya’yla ilgili bir madde var mı?’
Yok..
Evet çıksa onlara ne, hayır çıksa onlara ne?
Bizim nasıl bir rejimle yönetileceğimiz onları ilgilendirmez..
- İster parlamenter seçimde kalırız..
- İster başkanlık sistemine geçeriz..
- İster federatif yapı oluştururuz..
- İster üniter devleti koruruz..
- İster tek adam yönetimine geçeriz..
- İster yetkiyi bölüştürürüz..
Ne ABD’yi ilgilendirir, ne Avrupa’yı..
***
Avrupa’yı hiçbir şey ilgilendirmez mi? Avrupa hiçbir şekilde karışamaz mı?
Karışır tabii.. Avrupa’nın parçası olmak istiyorsak karışırlar..
- Hukukun üstünlüğü var mı?
- Yargı bağımsızlığı sağlanmış mı?
- Düşünce özgürlüğü var mı?
- Medya hür mü?
Gibi kriterlere bakarlar.. Ama yönetim sistemini sorgulayamazlar..
***
Avrupa’ya göz atalım..
Almanya’nın sistemi başka, İtalya’nın başka Fransa’nın başka..
Eee o zaman?
Mesele, 16 Nisan referandumuyla sınırlı değil..
Mesele, çarşamba günü yapılacak Hollanda seçimiyle ilgili değil..
Mesele, sonbaharda yapılacak Almanya seçimiyle bağlantılı değil..
Mesele, Fransa’daki başkanlık yarışıyla açıklanacak gibi değil..
***
Mesele Avrupa’da yeniden yükselen yabancı düşmanlığıyla, İslam düşmanlığıyla, ırkçılıkla, farklı kültürleri reddetmekle, ötekileştirmekle, Avrupa’dan kovma çabasıyla ilgili..
***
Olan bitene büyük pencereden bakalım..
Türkiye üzerinden yabancı düşmanlığı bayrak dikiyor..
Korkarım işaret fişeği.. Korkarım öteki ülkelere yayılacak..
Kutuplaşmada tehlikeli gidiş
Avrupa’yla bir haftadır yaşadığımız hengame mi diyeyim, kavga mı diyeyim, yaptıkları terbiyesizlik mi diyeyim, yeni faşizmin ayak sesleri mi diyeyim..
Adına ne derseniz deyin..
Bu hengame içinde Almanya Başbakan’ı Merkel’in bir sözü var ki yabana atmayalım..
***
Bakanların Almanya’da miting yapmasının yasaklanmasını; ‘Türkiye’deki kutuplaşmanın Almanya’ya taşınmasını istemiyorum’ sözleriyle gerekçelendirdi..
Oturup düşünelim..
Demek ki; Batı’dan böyle görünüyoruz..
Demek ki; Kırşehir’deki, Nevşehir’deki, Yozgat’taki, Trabzon’daki, Antalya’daki kutuplaşma Berlin’e kadar uzandı..
Berlin’den görünür hali geldi..
Aman dikkat..
***
Kimse kutuplaşma yok, abartılı diyemez..
Siyasetçiler topa sert girdi.. O sertlik sokağa, iş yerine, kahvehaneye yayıldı..
Evetçiler hayırcılara, hayırcılar evetçilere ters bakıyor..
Hain gözüyle bakıyor...
***
Gidiş iyiye gidiş değil.. Kutuplaşma derinleşiyor.. Aman dikkat..